Venom: Let There Be Carnage ile Sinemanın Dönüşü

Ah, koronavirüs! Hayatımıza girdiği günden itibaren, her şey gibi sinemalarımızı da ele geçirdi. Sinema salonları kapılarını kapatıp, karantina döneminin “en iyi arkadaşları” haline geldi. Bir zamanlar kahkaha dolu salonların yerini şimdi sessiz, boş ve özlem dolu koltuklar aldı. Sinemaseverler evde oturup Netflix’te “bir dizi izleyip, bir dizi bitiririz” düşüncesiyle günlerini geçirmeye başladı. Ama gelin görün ki, o sinema biletlerini alıp patlamış mısır eşliğinde film izleme keyfi çok özlendi. Hatta o kadar özlendi ki, bazı insanlar sinema kapısından içeri girince, sanki uzaylılardan kurtulmuş gibi hissediyorlar.

Bütün bu karamsar tabloya rağmen, bazı yapımcılar umut ışığı olarak parlayan projelerle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. İşte bu noktada, 2018 yılında vizyona giren Venom filminden bahsetmek gerek. Tom Hardy’nin başrolünde yer aldığı bu film, hem gişede büyük başarı elde etmişti hem de izleyicilerden tam not almıştı. Venom, bir yandan kahramanımız Eddie Brock’un başına gelenleri anlatırken, diğer yandan da karanlık ve komik sahneleriyle dikkat çekiyordu. Dolayısıyla, devam filmi Venom: Let There Be Carnage için heyecanlanmamak elde değil.

Venom: Let There Be Carnage filminde, Eddie Brock karakterini yeniden canlandıracak olan Tom Hardy, izleyicileri tekrar sinema salonlarına çekmek için sabırsızlanıyor. İlk filmin sonunda karşımıza çıkan Woody Harrelson, bu sefer Cletus Kasady olarak karşımıza çıkacak ve bize “kaos” dolu anlar yaşatacak. Harrelson’un bu karakteri, bildiğiniz gibi, sinema dünyasında pek de sevimli olmayan bir isim. Yani, eğer Cletus’un peşine düşerseniz, muhtemelen bir anda kendinizi bir sinema filminde değil, gerçek bir korku hikayesinin içinde bulacaksınız!

Yönetmen Andy Serkis ise bu filmin arkasındaki yaratıcı beyinlerden biri. Eğer daha önceki işlerine göz attıysanız, kendisinin muhteşem bir hayal gücüne sahip olduğunu biliyorsunuzdur. Yani, bu filmde göreceğimiz sahnelerin her biri, sadece birer görsel şölen değil, aynı zamanda birer sanat eseri olma potansiyeline sahip. Bütün bu karmaşa içinde, umarız ki sinema salonları tekrar dolup taşmaya başlar ve izleyiciler, mısırlarını patlatırken kahkahalar atabilir.

Sonuç olarak, sinemanın “korkak” günleri geride kalırken, Venom’un yeni filmi de bu dönüşümde önemli bir rol oynayacak. Sinemalar tekrar açıldığında, biletinizi kapmak için sıraya gireceğiniz günlerin hayalini kurarken, ayrıca patlamış mısırınızı unutmayın! Çünkü bu, sadece bir film izleme deneyimi değil, aynı zamanda bir “sinemanın dirilişi” olacak. İyi seyirler!