WWE, Türkiye’de çok fazla takipçisi olmasa da, Amerika Birleşik Devletleri’nin en popüler eğlence ürünlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bu nedenle 2K, elindeki WWE lisansı ile her yıl yeni bir oyun çıkarma çabasına girmişti. Ancak geçen yıl yaşanan hayal kırıklığı, bu yıl ana seriyi es geçme kararını almalarına sebep oldu. Bu boşluğu doldurmak amacıyla WWE severlerin karşısına bir yan oyun olarak nitelendirilebilecek WWE 2K Battlegrounds ile çıktılar. Peki, bu oyuna gerçekten ihtiyaç var mıydı? Gelin, bu konuyu birlikte değerlendirelim.

WWE’ye Karikatürize Bir Dokunuş

Oyuna geçmeden önce yapımcısına bir göz atmakta fayda var. Saber Interactive, benim gibi birçok oyuncunun hakkında kararsız kaldığı firmalardan biri. Eğer yaptıkları oyunlara bakarsanız, siz de benim kararsızlığımı anlayacaksınız. Orta ölçekli projelerle şanslarını deniyorlar, mobil platformlarda oyunlar çıkarıyorlar, bir yandan da PC ve konsollara mobil oyun hissiyatı veren projeler üretiyorlar. Hangi alanda daha iyi olduklarına dair kesin bir yargıya varmak zor; ama son yıllarda 2K’nın NBA Playgrounds oyununa el atması, Saber Interactive için yeni bir kapı araladı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu durum mikro ödemelerin de kapısını açtı.

İlk paragraftan itibaren oyunu eleştirmeye başladım gibi düşünebilirsiniz ama ne yazık ki bu kaçınılmaz hale geldi; 2K’nın en belirgin özelliği olan parasallaşma, bizi başka bir şekilde değerlendirmekten alıkoyuyor. Ancak yine de insaflı olmakta fayda var; ön yargılı yaklaşıp da oyunun olumlu yönlerini göz ardı etmemeliyiz.

Oyun modlarındaki çeşitlilik, oyunun artı hanesinin ilk üyesi. 2K oyunlarında pek çok eleştirilecek nokta olsa da, mod çeşitliliği konusunda beklentileri karşıladıklarını söylemek gerek. Bu gelenek, 2K Battlegrounds için de geçerli; çevrimiçi kısma hiç girmeden bile saatlerce eğlenebilirsiniz.

• Exhibition Modu: Bu mod içerisinde pek çok alternatif mevcut; bire bir, ikiye iki ya da üçe üç gibi farklı mücadele türlerinden birini seçerek rakiplerinizle karşı karşıya geliyorsunuz. Steel Cage ve Royal Rumble gibi modları denemek oldukça eğlenceli.
• Senaryo Modu (Campaign): Çaylak güreşçilerin WWE dünyasının yeni yıldızları olma mücadelesine katıldığınız bu mod, 118 adımlık bir yolculuğa çıkarıyor. Bazı bölümleri atlayarak daha kısa sürede de tamamlayabilirsiniz.
• Battleground Challenge: Kendi karakterinizi geliştirmek için benzer bir yol izliyorsunuz; dövüşüyor, ödüller topluyorsunuz ve karakterinizi güçlendiriyorsunuz.
• King of the Battleground: Bir nevi battle royale modu olan bu bölümde, çevrimiçi rakiplerinizi alt ederek sona kalmaya çalışıyorsunuz.
• Daily Challenges: Her gün yeni hedefler belirleyerek ekstra ödüller kazanma şansınız var.

Kısacası, aklınıza gelebilecek tüm alternatifler sunulmuş durumda, dilediğinizce keyif alabilirsiniz.

2K’i Nasıl Bilirsiniz?

Bu noktada, süperstarlarınızla yeterince oynadıysanız ve yeni karakterler arıyorsanız, kendi karakterlerinizi oluşturma seçeneğiniz mevcut. Ancak hemen sevinmemek gerek; bu özelliğin de bazı kısıtlamaları var. Kendi dövüşçülerinizi oluştururken sunulan içeriklerin bir kısmı oyun içi parayla açılabiliyor. Bu aşamada, karakterinizi oluşturduktan sonra başka karakterler yapmak istediğinizde bir limite tabi oluyorsunuz; en fazla 5 karakter oluşturabiliyorsunuz, sonrası için oyun içi satın alım yapmanız gerekiyor.

Oyunun artı hanesine yazılabilecek bir diğer özellik de dövüş alanı tasarımını yapabilmeniz; kendi ringlerinizi oluşturabiliyorsunuz. Burada oluşturduğunuz ringleri Exhibition modunda veya turnuvalarda kullanmanız mümkün. Ancak burada da ekstra içerikler için oyun içi satın alım gereksinimi karşınıza çıkıyor.

Tabii ki süperstarlar kısmında da oyun içi satın alımlara başvurmanız gerekiyor. Bazı dövüşçüler veya dövüşçülerin farklı görünümleri için satın alım yapmanız şart. Özellikle oyunun başlarında göremediğiniz ve merak ettiğiniz John Cena gibi karakterler, hikaye modunda açılıyor.

2K’nın bu noktada oyunculara sunduğu bir avantaj da, oyuna sonradan eklenecek yeni dövüşçülerin neredeyse tamamının ücretsiz olacağı bilgisidir. Yani burada “parayı veren düdüğü çalar” yaklaşımını benimsememiş olmaları bir olumlu durum.

Oyun içi satın alımlarda “Battle Bucks” ve “Golden Bucks” kullanılabiliyor. Battle Bucks, çeşitli oyun modlarını oynayarak elde ettiğiniz oyun içi para birimi. Golden Bucks ise, hızlıca içerik açmak isteyenler için bir seçenek. Ancak, Battle Bucks ile her şeyi açmanız mümkün; ancak bu ne kadar zaman alır, o konuda kesin bir bilgi yok.

Oynanış kısmında ise, çok yönlü bir deneyim söz konusu. Eğlenceli bir oynanış sunarken, bazı dövüşlerde hızlı tuşlara basmanın galip gelmek için yeterli olduğunu görebiliyorsunuz. Ancak, bazen rakiplerinizi doğru bir şekilde hedeflemek zor olabiliyor.

Oyun müzikleri de oldukça etkileyici. Her bir süperstarın kendine has müziği mevcut ve bu, dövüşe hazırlık yapmanızda motivasyon sağlıyor. Görsel açıdan, NBA 2K Playgrounds serisinde gördüğümüz o kendine has tarzı koruyan geliştirici ekip, WWE 2K20’deki sorunları aşarak daha keyifli bir deneyim sunmuş gibi görünüyor. Ancak, zaman zaman animasyon hataları ve FPS düşüşleri gibi sorunlar da yaşanabiliyor.

Sonuç olarak, görsel tarzıyla dikkat çekebilecek, stres atabileceğiniz bir arcade deneyimi sunarken, yüksek fiyat ve bol mikro ödeme durumu, bu potansiyelin önüne geçiyor. Lisans ücretlerini böyle bir yan oyundan çıkarmaya çalışmak, pek de makul bir yaklaşım değil.