Jennifer Walters: She-Hulk’un Efsanevi Yolculuğu ve Mücadelesi

Hayatta herhangi bir şeyin radikali olmak epey sakıncalı bir durum. Mesela Bruce Banner’a bakalım; kendisi adeta bir iyilik timsali, mütemadiyen başka insanları kurtarmak için hiç düşünmeden hareket eden bir bilim insanı. İşte bu kadar iyi olunca hayat, sizi gama radyasyonuyla öyle bir çarpar ki bir anda yeşerebilirsiniz. Sanırım sizler de böyle bir durumun başınıza gelmesini istemezsiniz. Yani, sadece kendinizin yeşillenmesiyle kalmaz, bir de fotosentez yapıp gül gibi geçinirsiniz. Fakat eğer bir çizgi roman evreninde yaşıyorsanız ve yeterince popülerseniz, bir sürü minik yeşil akrabanız, klonunuz, robotunuz veya kuklanız olur. Olayın özünü anladınız, değil mi? Bugün Bruce Banner’ın muhteşem yolculuğundan ziyade, 70’lerin sonunda yeşeren bir başka karakter olan *Marvel’ın Matt Murdock ile birlikte en iyi avukatı Jennifer Sue Walters*, yani *She-Hulk*’ın hikâyesine göz atacağız.

Ben bu tarz kimdir yazılarını kaleme alırken beynimin bir köşesinden MCU’yu silmeyi pek severim. Çünkü 20 küsur senedir çizgi roman sayfalarında okuduğum karakterlerin ekran adaptasyonu aynı lezzeti vermiyor. Zaten She-Hulk özelinde de o ilk fragmandan sonra kötü CGI kaynaklı baş ağrısı ve mide bulantısı dışında dizinin verebileceği pek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden, She-Hulk izledikten sonra “iyi de buradaki Jen ile dizideki Jen aynı kişi değil! Dizide bize Shrek’ten Fiona izlettiler!” diye isyan edenlere buradan sesleniyorum, siz dikkat etseniz iyi edersiniz. Hazırsanız, Shulkie’nin serüvenine başlayalım.

Acil Gama Rh+ Kan Aranıyor!

Takvimleri çok geriye sardığımız zaman Bruce Banner’ın teyzesi California’da mutlu mesut bir hayat sürüyor. Şerif Morris Walters ile evlenmiş olan Elaine Banner’ın çok sevimli Jennifer isminde bir kızı dünyaya geliyor. Bruce’dan epey genç olan Jen, kuzeninin aksine bilime değil hukuka merak sarıyor. Yaşı ufak olabilir ama daha çocukluktan itibaren Bruce ile adeta bir arkadaş gibi olan Jen, babası Bruce’u döveceği zaman saklanmasına da yardımcı oluyor. Bruce’un kardeşi gibi büyüyen Jen, Elaine’in trafik kazasında ölmesinin ardından kendisini tamamen adalete adıyor. Evet, normal insanlar gibi avukat oluyor ama tam anlamıyla Super Avukat! Bu hukuk okulu süresince Bruce ile arası açılan Jen’in tek amacı adaleti sağlamak. Yine de Jen, Bruce Banner’ın Hulk olduğunu bilen nadir insanlardan birisi. İşlerin kızışmaya başladığı nokta da Jen’in bu bilgisi artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Sanılanın aksine Jen’in kazası tamamen mesleki bir kazadır ki bu kazanın ardında yıllar önce Jen’in annesini de öldüren bir grup paralı asker vardır; bunlar da kim mi? Nicholas Trask’ın adamları! Trask’a ihanet eden bir gangsterin avukatlığını yaptığı için vurularak ağır şekilde yaralanan Jen’i kurtaran da tahmin edebileceğiniz gibi Bruce oluyor. Kan kaybından ölmek üzere olan Jen’e, Bruce da kendi kanını veriyor ve böylece kahraman doğuyor! Olayın komik yanı, Jen’in geri dönmesi için geçen *metafiziki* yolculuğu. İşte, Gama kapısından geçerek tekrar hayata dönen Jennifer, bu kez işinin başına dönmek yerine She-Hulk olarak dövüşmeye derken, herkese gerçek adaletin ne demek olduğunu gösteriyor. Normal günlerde avukatlık yapıp, geceleri adaleti bilek gücüyle sağlıyor, ya neden olmasın? Kim demiş She-Hulk’un şizofren olduğunu, bu kız tezi eline alacak kadar sağlam!

Avengers Üyeliği Avukatlıktan Daha Çok Kazandırıyor

İlk maceralarını Trask’ın güçleriyle savaşarak geçiren Jen, giderek popülerleşmeye başlıyor. Eh, bir karakter yeteri kadar popüler olursa o zaman önce bir Avengers’a girmesinde epey fayda var. Trask’ın işleri daha ciddiye alıp babasını kaçırmasıyla birlikte içerisindeki vahşi tarafını da gösteren Jen, babasını kurtardıktan sonra Trask’ı gerçekten haktin merkezine uğurluyor. Aile sorunları ve mafyaları bir kenara bıraktıktan sonra ise kapısını Avengers çalıyor! Adeta ufak bir takımda yıldızını parlatan futbolcu gibi kendisini bir anda Avengers üniforması içinde görüyoruz. Janet Van Dyne’ın teklifiyle birlikte avukatlığı bırakıp tam zamanlı bir süper kahraman olan Jennifer, ilk ikonik düşmanı Titania ile karşılaşıyor. Beyonder tarafından düzenlenen ilk *Secret Wars* savaşında Titania’nın antisi olarak düşünülen She-Hulk’ın başarısı, Fantastik Dörtlü’nün de dikkatini çekiyor. The Thing’in geçici süreliğine ekipten ayrılması nedeniyle Ben Grimm’in yerini doldurmak için F4’e de üye olan Hulkina, bu dönemde aşk hayatında da oldukça hızlı yol alıyor. Marvel, Jen popülerleştikçe karşısına yakışıklı erkekleri koyup onları yemeğe çıkartmaya bayılıyor, tabii!

F4 üyeliği sırasında, Microverse’de tutsak kalıp madenlerde köle olarak çalıştırılan Jen, Reed ve Susan’ın yardımıyla bu diyardan kaçtıktan sonra büyük bir değişim yaşıyor. Jen artık o küçük kızdan çok uzakta, isyan eden bir kadına dönüşüyor. Zaten sonradan öğreniyoruz ki Jennifer Walters artık o minik kız olmak istemiyor ve hayatına tamamen She-Hulk formunda devam etmeye karar veriyor. Reed Richards’ın yardımıyla Doc Samson’un yanına gidip, onun üzerine bir plan kurmayı başarıyor ve bir nevi kendi kimliğini de bulmuş oluyor.

Reed Richards Cimri Çıktı, F4 Üyeliği Sanıldığı Kadar Para Vermiyor

The Thing’in geri dönmesiyle birlikte Fantastik Dörtlü’ye veda eden She-Hulk, Avengers günlerine daha alevli bir şekilde geri dönerken, tam bu sıralarda Mutant Kayıt Yasası gündeme gelir. Asıl mesleği avukatlık olan Jennifer, adam dövmek dışında da ciddi meseleleri ele alırken görmemiz sağlanıyor. Kaliteli bir insan olduğu için mutantların fişlenmesine karşı çıkan Jen’in benzer tutumunu daha ileri zamanlarda görebilsek keşke! Tüm bu süreçlerin ardından arada bir de Xemnu ile savaşıp She-Xemnu’ya dönüşen Jen’in bu kadar aksiyon yeterli gelince avukatlığa geri dönmek istiyor! Ancak She-Hulk olarak yaptıkları jürileri etkilediği için Jen’in bu alter egosuna veda etmesi gerekiyor. Tabii ki çizgi romanların doğası gereği böyle bir olay yaşanamayacağı için Jennifer Walters’ın içerisinde Howard the Duck’ın da yer aldığı bir dizi acayip serüvene daha çıkıyor. Hatta bir dönem zihin değiştirme, vücut değiştirme gibi saçma sapan olaylarla da mücadele ettiren Jen’i yine buralardan çıkaran Reed Richards oluyor. Sonuç olarak; bu kadar karmaşık bir yaşamdan sonra bile olayların bitmediğini anlıyoruz.

Hulkların Dövüşü Büyük Oluyor Gerçekten

Olayları epey ileri sardığımızda, Avengers üyeliğinde giderek kıdem kazanan Jen’i artık Birleşmiş Milletler ile birlikte görevlerde de görmeye başlıyoruz! Güney Dakota’da gizli bir hükümet tesisinde biyolojik silahlarla uğraşan AIM güçleriyle savaşmaya giderken pusuya düşen Jen, Wanda Maximoff’u korumak için zırhının delinmesini göze alır. Ancak bu iyiliğin bedeli, Jen’in kendi adına tarihinin en öfkeli dönemimi yaşamasıdır. Tüm bu yaşanan kaosun ardından, yapmaya çalıştıkları hiçbir şey işe yaramayınca Bruce Banner’ın devreye girmesi de kaçınılmaz olur! Bruce’un telkin çabaları da işe yaramayınca, devreye gerçek Hulk girer ve devasa bir dövüş ile Jen biraz sakinleşmeye başlar. Nihayet Jack of Hearts’ın müdahalesiyle birlikte gama seviyesi düzenlenir ve Jen tekrar aklına malik davranmaya başlar. Koskoca avukat hanıma böyle vahşi hareketler zaten hiç yakışmaz. Yarattığı yıkımın ardından Avengers ile arası epey açılan Jen, kibar bir şekilde Avengers binasından ayrılıp kendi yolunu çizmeye başlar. Tüm deneyimlerini değerlendirip en uygun meslek, Süper Kahraman Avukatlığı olarak belirir ve bu özelliğiyle son zamanlarda oldukça dikkat çekmeye başlar.

Peter Parker Binbirinci Kez Reboot Yedi Umarım Mutlusundur Jen!

Marvel çizgi romanlarına bakışımı değiştiren olaylardan birisi şüphesiz *Civil War* serisiydi. Filmdeki 6vs6 dövüşü gibi olan Civil War’dan bahsetmiyorum. Çizgi romanlarda tüm evrenin kaderini değiştiren olaydan bahsediyorum. Her şey bir grup amatör süper kahramanın, yüzlerce masum insanı öldürmesiyle sonuçlanan bir blöflükle başlamıştı. Zaten maskeli süper kahramanlara karşı epey gıcık kapan J.J.J. gibi kanaat önderleri de güç kazanınca devreye *Süperinsan Kayıt Yasası* çıktı! Adı tanıdık değil mi? Az evvel yukarıda bahsettiğim Mutant Kayıt Yasası’na tamamen karşı çıkan Jen, bu kez yasanın bir numaralı savunucularından birisi oldu! Tabii çok fazla süper kahraman arkadaşı olduğu için, Team Cap ile arası da açıldı. “Şimdi ben bu yasayı destekliyorum ama mahkemede tüm süper kahraman kardeşlerimi savunmaya hazırım.” motto’suyla yola çıkan Jen, sonsuz bir müşteri portfolyosu oluşturmak isterken, hayalleri pek de istediği şekilde gerçekleşmemiştir. Heh heh!

İstilalar, Mutantlar, Sorunlar…

Hulk’ın durdurulmasından sonra güçlerine tamamen yeniden kavuşan Jennifer Walters, yine bolca aksiyon içerisinde görülmeye devam etti. *Secret Invasion* sırasında aktif rol alan Jen, kısa bir aradan sonra *All-New* döneminde *Savage She-Hulk* olarak değerlendirdi. Norman Osborn ve onun Karanlık Avengers ekibiyle çarpışmaya giden Jen, bu kez gama radyasyonunun kırmızı tarafıyla buluşuyor. Red-Hulk ve Red She-Hulk ile kendini tuhaf bir üçgen içerisinde bulan Jen, Lyra ile dostluk kuruyor. İki yeşil kahraman, iki kırmızı kahramana karşı mücadele ediyor ve olaylar daha tuhaf hale geliyor! Avengers ile arası bir türlü kopamazken, bir anda mutant sorunlarıyla baş başa kalan Jen, Phoenix Force’un dünyaya gelmesinin ardından X-Men ile Avengers arasında yaşanan anlaşmazlıkta işler çirkinleşiyor. Phoenix Force ve Cyclops’un mağlubiyetiyle sonuçlanan bu tuhaf olayın ardından mutantların kini artıyor. Hickman’ın mevcut X-Men serisi eğer bu geçmiş kısımlara biraz daha değinirse, Jen’in başı yine belaya girebilir. En nihayetinde tüm Hulkların başına geldiği gibi Gri olarak da bir dönem görülen Jen’in hikayeleri, Marvel vizyonu için bile fazla karışık bir şekilde ilerleyebiliyor.

Yani, *Winter Soldier*’ın popülerliği sayesinde Winter Hulk’ı gördük, hatta Atlantis’te Jen ile Namor karşı karşıya geldi; arka planda bir de nükleer bomba vardı! Yani, kısacası 1979 yılında Bruce Banner’ın biricik minik kuzeni ölmesin diye verdiği kan dönüp dolaşıp Atlantis’in nükleer bombalanmasına kadar gidebilir. Ne diyelim, Marvel “büyüsü” tam olarak bu olsa gerek… Marvel’ın bir diğer avukatı *Daredevil*’ın da başına gelen acayiplikleri düşününce, eğer Jen bir şekilde Matt’i çizgi roman içerisinde olduklarına ikna ederse, harika bir dava açmış olurlar. Verilen psikolojik hasardan dolayı her iki karakter de Marvel’a dava açarsa mega milyarder olabilirler! Ufukta anlatılan She-Hulk dizisi de var ama dediğim gibi, çok fazla beklentiye sahip olmayın. Eğer She-Hulk hikayeleriyle eğlenmek istiyorsanız, özellikle John Byrne’ın yazdığı 80’ler sonu 90’lar başı *The Sensational She-Hulk* serisine göz atmanızı tavsiye ederim. Gerçekten dördüncü duvarın da kırılmasıyla birlikte eğlenceli bir dönem sizleri bekliyor.