Diablo IV: Karanlık Dünyanın İçinde Yeni Dönem Başlıyor
Diablo IV ile karanlık dünyaya adım atın! Cehennem ateşi bu kez kahkaha atıyor, dostlarınızı kaybetmeye hazır olun!
4 saat önce

Geliştirme Günlükleri’ne ve Diablo IV’e olan ilginin yükselişini takip ederken, oyun dünyasında bazı kıpırdanmalar yaşandığını fark etmemek elde değil. Her çeyrekte yayımlanan bu güncellemeler, arka planda yürütülen çalışmalar hakkında ufak ipuçları veriyor. Ama son günlerde adeta bir enerji kaynağından fışkırırcasına hızlanan gelişmeler, Blizzard’ın yeni yapımı ile bizlere çok yakın bir zamanda buluşmak istediğini gösteriyor. Hatta tam anlamıyla çıkış tarihine doğru koşarken, “Blizzard bu sefer gerçekten işini ciddiye aldı” dediğinizi duyar gibiyim. Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen kapalı kapılar ardındaki End-game betası ve akabinde düzenlenen basın demosu, hepimiz için kaçırılmaması gereken bir fırsattı. Tabii ki ekran karşısında bir video izlemek ile açık alanda bizzat oynamak arasında dağlar kadar fark olduğunu bilmekteyiz! Kendi gözlerimizle görmüş olmak, insanın kalbini çarptıran bir deneyimdi.
Basın demosunun içerdiği unsurlar biraz daha kısıtlıydı, ancak söz konusu olan Blizzard olunca beklentiler de bir o kadar yüksek. Kısacası, sadece Barbarian, Sorceress ve Rogue karakterleri üzerinde deneme yapma şansına erişebildik; Druid ve Necromancer karakterleri ise bizleri beklemeye devet etti. Görsel olarak etkileyici bir karakter yaratma aşamasından sonra, hikayenin açılış bölümüne ve Act 1’in bazı kısımlarına adım attık. Gelen ilk sorulara anında yerinde cevap vermeliyim: “Oyun cidden bu kadar karanlık mı?” İşte burada, Diablo’nun geçmişinden gelen tüm karanlık hikayeleri geride bırakabilecek kadar iddialı ve etkileyici bir atmosferle karşı karşıyayız. Gerçekten de, kasvetli bir ambiyansla dolu bu oyunda, kendinizi boyunuzdan büyük tehlikelerin içinde bulma hissi fazlasıyla baskın. Tam anlamıyla çaresizlik içinde bir çaresizlikle boğuşmuyorsanız, oraya buraya da hızlı bir şekilde kurban gidebiliriniz!
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Diablo IV sadece üzerine saldıran düşmanlarla köşe kapmaca oynamaktan ibaret değil. Karakterlerimizi oluşturmadan önce nasıl güçlü olduklarına, onların ölümcüllüklerine güvenmeliyiz. Karakterlerimizin doğası gereği kırılgan olduğunu unutmamakta fayda var. Oyun, düşmanların akın akın üzerinize gelmesine karşı koymak için geliştirilen “Evade” yani kaçınma hareketinin ön plana çıktığı bir yapıya sahip. “Space bar” tuşuna bastığınızda, düşmanların saldırılarından aniden sıyrılabiliyorsunuz. Ancak bu kaçma eylemi, beni sağlam bir strateji ve düşman hareketlerini okuma becerisi gerektiren karmaşık bir dansın içine çekiyor. Çünkü düşman gruplarının “ağır abileri” ve bosslar, sıradan dikkat dağınıklığına yol açtıklarında sizin için feci sonlar doğurabiliyor.
- Yetenek ve Eşya Sistemi: Şimdiye kadar bahsettiğimiz detaylardan yola çıkarak, işin enteresan kısmı buradan sonra geliyor. Hem yeteneklerin hem de eşyaların sağladığı çeşitlilik, karakterlerinizi dilediğiniz gibi oynamınıza olanak tanıyor. Diablo III’te sıkça eleştirilen ve birbirini takip eden eşya sistemi artık tarihe karıştı. Bu sefer, “Ana özelliğime en çok puan vereni giydim, geçtim” devri sona erdi!
- Her bir karakter sınıfının sahip olduğu “Strength,” “Intelligence,” “Willpower” ve “Dexterity” gibi özellikleri, tamamen farklı işlevler üstleniyor. Yani herhangi bir karakterde benzer özellikler beklerseniz, yanılırsınız. Örneğin, Sorceress’ınız için “Strength,” zırh seviyenizi artırırken, Barbarian için bu özellik hem zırhı hem de hasarı etkiliyor. İşte bu durum, her karakter için farklı bir oyun tarzı oluşturacak. Yani “Benim buna ihtiyacım yok” diyemeyeceğiniz bir gerçek!
Öyleyse, bu eşya sisteminde ne var? Eşyalar, tiplerine göre belli başlı özelliklere sahip olmanın yanı sıra, kullanılan silahlarla mevcudunuzu oldukça genişletiyor. Herhangi bir eşya, bulduğunuzda ilk standart özellikleri taşıyor. Zırhınız azsa, kargaşa anında bile iki kat artabiliyor! Yani her bir karakterin özelleştirilmiş eşya sistemine sahip olduğunu düşünerek oynadığınızda aklınızdaki sorular azalıyor ve seçimleriniz daha da anlam kazanıyor.
Bir de zindanlardan bahsetmek gerekiyor. Zindanlar, oyunun önemli etkinliklerinden biri haline geldi. Her zindanın arka planda sunduğu hikaye verileri ve çeşitli fırsatlarla dolu olduğunu bilmek, keşfetme tutkusunu artırıyor. Ancak bazı mini-zindanların benzerliğinden bulunduğumuz yerde sinirlenmediğimi ve “Acaba bunlar neden böyle?” diye düşünmediğimi belirtmem lazım. Yoksa bombalarla dolu bir oyun keyfi yaşayabiliriz. Geriye kalan her şeydeyse çeşitlilik oldukça tatmin edici!
Sonuç olarak, daha söyleyecek çok şeyim var, ama gözlerinizi daha fazla yormadan oynarken aldığım bazı ilginç notları paylaşmak istiyorum!
- Özel Unvan Sistemi: Başarımlarınızla açtığınız öntakı ve sontakıları birleştirerek kendinize yahut arkadaşlarınıza özel unvanlar yaratabiliyorsunuz ki kim bilir, belki bir gün “Karakışta Zırh Eren” olursunuz.
- Karakter Görünümü: Kasabalardaki Wardrobe kısmından siyah giysi tasarlayıp, kendinizi giydirip parlatabiliyorsunuz. Karakterinizin görünümünü kaydedip istediğiniz zaman hızlıca değiştirebiliyor, yaratıcı kombinasyonlar oluşturabiliyorsunuz.
- Tehlikeli Dostlar: Zindanlarda karşılaşabileceğiniz bazı nadir bosslar, iyi bir düşman-arkadaş dengesine sahiptir. Dikkatli olmazsanız kolaylıkla harcılabilirsiniz ama doğru zamanlama bu tehlikeli dostları alt etmenizde yardımcı olacaktır.
- Renown Puanları: Her yaptığınız aktivite, bulunduğunuz bölge için “Renown” puanları getiriyor. Yani “Küçük şeylerden büyük hükümlere” geçiş yapmayı sağlayacak bir mekanizma ile karşı karşıyayız.
- Zorluk Seviyeleri: Farklı zorluk seviyeleriyle daha zorlu dövüşlere katılmak için canınızı hiç sıkmayın!
Her biri, Diablo IV’ü daha konforlu bir şekilde deneyimlemeniz için önemli bir rol oynuyor. Belki de bu yapılan geliştirmelerin arkasındaki düşünce, her anı bir macera gibi yaşamak ve her zindanda yeni şeyler keşfetmek olarak şekilleniyor. Eğlencenin tadını çıkarırken, belki de gözlerimizi daha fazla yormak zorunda kalmayız!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?