Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

7

Robert Eggers’ın ‘Nosferatu’ Yeniden Yorumlanması: Korkunun Folklorik Yüzü

Robert Eggers, 'Nosferatu'yu öyle bir yorumladı ki, vampirler bile bu folklorik korkunun altında kahkahayla kaçıyor!

admin

15 saat önce

Robert Eggers’ın ‘Nosferatu’ Yeniden Yorumlanması: Korkunun Folklorik Yüzü

2015 senesinde sinema dünyasına saldığı ilk uzun metraj filmi The Witch ile “sanatlı korku” denince akla gelen ilk isimlerinden biri haline gelen Robert Eggers, bu ay yeniden karşımıza çıktı. Yeni projesi Nosferatu, tam olarak 1922 yılında çıkan sessiz film Nosferatu’nun yeniden çevrimi olarak tanımlanabilir. Ne de olsa nostaljik bir aura ile yönetmenin, Werner Herzog’un 1979 tarihli versiyonunu göz önüne alarak, izleyicilere sunmayı hedeflediği bu yapıma, uzun yıllardır uğraşıyor. Orijinal Nosferatu’nun aslında, izinsiz yapıldığı ve bazı detayların değiştirildiği düşünülürse, bunu net bir Dracula uyarlaması olmaktan çıkardığını anlayabiliriz.

Robert Eggers'ın 'Nosferatu' Yeniden Yorumlanması: Korkunun Folklorik Yüzü

Burada akla gelen en büyük soru, çiçeği burnunda yönetmenin neden öyle bir yola sapmak yerine düz bir Dracula filmine yönelmediği. İşte bu noktada iki farklı karakterin, Kont Orlok ve Kont Dracula arasındaki temel farklar devreye giriyor. Kont Orlok, genel olarak vampirlerden beklenmedik şekilde korkutucu bir görüntüye sahip. Yani o da ne zaman sokaklarda dolanacağım diyerek tebdil-i kıyafetle dolaşan bir canavar değil! Kafası kel, dişleri keskin ve kulağı sivri. Orlok halk arasında gezinen bir aristokrat değil; bu sebeple de tehlike saçan bir savaşçı. Düşmanlarını öldürüp, geride bıraktığı vebayla bir nevi “Ben buradayım!” mesajı veriyor.

Bütün bunların yanında, Eggers’ın Nosferatu, gerçekten de folkorik unsurların ekseninde şekillenen bir anlatı sunuyor. Yönetmen, folklora ve efsanelere olan ilgisini geçtiğimiz projelerinde olduğu gibi burada da gözler önüne seriyor. Vampir temasının zamanla romantize edilerek doğasından uzaklaştırılması, onun Orlok’a yönelmesini sağlıyor. Tabii ki Friedrich Wilhelm Marnau’nun orijinal Nosferatu’sunun, telif davası sebebiyle yok edilemeyen kopyaları ve sanatının zarafeti de Eggers için büyük bir ilham kaynağı olmuş. Yani film, görsel ve içsel zenginliği ile öne çıktığı için yönetmenin tercihi hakkında soru sormak pek de mantıklı olmuyor.

Robert Eggers'ın 'Nosferatu' Yeniden Yorumlanması: Korkunun Folklorik Yüzü

Curcuna, bir yanda Filmin kendisi, Eggers bu filmde de tanıdık bir oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkıyor. Hani koca bir canavar pozlarında görünen, ama aslında bu rollere bayılan Bill Skarsgard, Orlok’u canlandırırken karşımızda. Ama merak etmeyin, bu sefer bizi boğmamak için jest ve mimik değil, ses tonu kullanıyor! Hani Orlok’la karşımıza çıktığında, “Ne kadar etkileyici!” dediğimiz o üslup, bu filmde de bir başka hal alıyor. O gür, pirinç bıyığına da sahiden bonus puan veriyoruz! Hatta Jonathan Harker karakteri Thomas Hutter’ı canlandıran Nicholas Hoult’un narin şekilde yaptığı performansa bir kahkaha atmalıyız. Hani onun kasvetli dünyasında, “Neden bu kadar karamsar?” diye düşündürten tavırları var. Kadroda Lily-Rose Depp ve Willem Dafoe gibi yıldız isimler de bulunuyor. “Game of Thrones” izleyicileri içinse Aaron Taylor-Johnson’ın performansı ayrıca bir parantez açmayı gerektiriyor, karakterin çöküşünü oldukça komik bir çerçevede sunması dikkat çekici.

Robert Eggers'ın 'Nosferatu' Yeniden Yorumlanması: Korkunun Folklorik Yüzü

Görsel anlamda da beklenmeyen bir başarısı var Nosferatu’nun. Egger’ın zarafeti her bir sahnede kendini hissettiriyor. Sahne kompozisyonları, dekorları ve ışık kullanımı, tam anlamıyla etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Karakterlerin terapi seansına dönen geçişleri, yarattıkları gerginliği mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Vampirin oluşturduğu korkunun, fiziksel dünyaya nasıl etki ettiğini görsel bir şölene dökmesi, izleyen herkesi büyüleyecek türden. Ama bakın burası önemli; Hutter’ın Orlok’un kalesine yol alırken sürücüsüz gelen bir araba sahnesi adeta şenlik havasında. Detaylar o denli dikkat çekici ki, vampir ile iblis arasındaki ayrım bulanıklaşarak, klasik korku tutkunlarının kalbini kazanacak şekilde işleniyor.

Ama dikkat, her filmin bir eksiği vardır. Nosferatu’nu izlerken, Robert Eggers’ın bu filmde de önceki iki korku filmiyle benzerlikler barındırdığı görülüyor. Yukarıda bahsettiğimiz mevzular biraz daha görülmez hale gelse de, özellikle filmin ikinci yarısına geçildiğinde ortam birden bire kalabalıklaşmaya başlıyor. Veba, Wilsburg’u kasıp kavururken bile kadro neredeyse karşılaştığı olayların dışındaymış gibi kalıyor. Bu noktada Eggers’ın bilinçli bir tercih ile karakterlerin etrafında dönmek istemiş olması makul. Ancak yazar burada biraz daha zaman harcamış olabilirdi, her şeyin doğaüstü hızda gelişim göstermesi konuyu biraz aceleye getiriyor. Ahh, keşke Eggers, filmi izleyiciye biraz daha hızlı sunmak yerine derinlemesine inceleme fırsatı tanıyabilseydi.

Yine de filmin artıları göze çarpıyor. Hemen hatırlatacak olursak, 2024 model Nosferatu, folklora sıkı sıkıya bağlı kalmış bir vampir hikayesi sunuyor. Eğer vampir ihtiyacınızı tamamen mitoloji ile sulandırılmış bir mantık üstünde kurmak istiyorsanız, bu film harika bir seçenek olabilir. Dracula hikayesini 100 farklı formda tüketip, artık yeni bir yorum beklemekteyseniz, o yorum muhtemelen beklediğiniz gibi gelmez. Ama bence kafalarınızı karıştıramayacak kadar da eğlenceli ve görsel bir deneyim sunuyor.

Not: 4 / 5
Editörün Notu: “Pos bıyıklı Dracula” denildiğinde içi lafa sığmayanlar, kesinlikle Robert Eggers’ın peşine düşmeli!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?