Skyrim: 15 Yıldır Süren Bir Efsane ve Açık Dünya Deneyimi

Skyrim’in çıkışının üzerinden neredeyse on beş yıl geçti, dile kolay! Bunca zaman boyunca bu oyun yine de popülerliğini koruyor. Hadi bir düşünelim, bir oyunun on beş yıl boyunca bu kadar ilgi çekici kalması ne kadar olağanüstü bir durum. Steam’de eş zamanlı oyuncu sayılarına bir göz attım, Special Edition’ı oynayanların sayısı son 24 saatte 31 bin. Orijinal versiyonun başında da 2 bin oyuncu bekliyor. Yani, bu kadar eski bir oyun için tam anlamıyla muazzam sayılar bunlar. Bir noktada düşünüyorsunuz, gerçekten bu kadar insan hala horkluyan bir ejderha ile savaşıyor mu? Belli ki karşılarında bir şey var ki, hâlâ o dünyada vakit geçirmekten vazgeçmiyorlar!

Skyrim’in baş tasarımcısı Bruce Nesmith, bu oyun dünyasında kalıcılığına şaşıran isimlerden biri. FRVR’a verdiği röportajda aslında oyun geçmişine biraz eğlenceli bir bakış açısıyla yaklaşmış. Kendisi demiş ki: “Aslında doğal süreci düşünürsek bir yıl sonra başka bir oyun Skyrim’i geride bırakmalıydı. Sonra iki yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl geçti… ‘Burada neler oluyor böyle?’ diye düşünüyordum.” Ne kadar da dürüst bir itiraf! Yani, bir yıl geçtikten sonra, oyun dünyasında sanki herkes “Geçmiş olsun Skyrim, seni kimse hatırlamıyor!” demiş gibi yaşıyor. Ama hayır, adamlar hâlâ burnunun dibindeki ejderha ile savaşıyor ve hâlâ menülerdeki yiyeceklerden eski favorileri olan çiğ etleri almaya devam ediyorlar!

Nesmith bu fenomenin bir parçası olmakla kalmamış, aynı zamanda Todd Howard’ın toplantılara gelip onlara bazı veriler gösterdiğinden de bahsetmiş. “Ayrıntılarını veremem ama kaç kişinin hala Skyrim oynadığını görürdük. ‘Şaka yapıyorsun, değil mi?’ derdim. Cidden, hala, üzerinden bunca yıl geçtikten sonra bile.” İşin komik tarafı, Todd bu istatistikleri gösterdiğinde, geride kalan ekibin yüz ifadesinin ne olması gerektiğini hayal edebiliyor musunuz? Koca koca gözler, “Bu oyun hâlâ mı patron?” tarzında bir ifade ile kendi kendilerine şaka yapıyor olmalılar.

Nesmith’e göre Skyrim’i bugün bile yaşatan en büyük etkenlerden biri, oyunun açık dünyasının doğası. “Hiçbir şeyi sınırların dışına itmedik. Deneyimi kontrol etmeye çalışmadık. Bu sizin deneyiminizdi, oyuncu tarafından yönlendirilen bir deneyimdi.” Gerçekten de, öyle bir dünyada insanın kendisini kaybetmesi, başka hiçbir şeyin yanında gelmiyor. Kafa karıştırıcı bir şekilde “Açık dünya” artık neredeyse klişe bir ifade haline gelmişken, Skyrim bu klişeyi yenerek kendine yeni bir tanım yaratmış. Bir yandan “Evet, bizim de açık dünyamız var!” derken, diğer yandan o “açık dünya”yı nasıl hissettirdiği ile bütün dikkatleri üzerine çekiyor.

• Skyrim, size sadece bir harita verir ve “Git”, demekle kalmaz; aynı zamanda yolunuza çıkan her bir ağaç, çalı ya da ejderha ile birlikte kendi maceranızı yaratmanıza olanak tanır.
• Deneyim sonucunda, insan kendisine ait bir hikaye oluşturduğunda, “Ooo, ben ne kadar havalıyım!” demek kaçınılmaz hale geliyor!
• Ne de olsa, herkes bir gün bir elma alıp onu düşmanına fırlattıkça, “Kahraman benim!” hissini tatmak ister.

Bu yüzden, Skyrim’in başarısı sadece bir açık dünyaya sahip olması değil, aynı zamanda yaşadığınız deneyimin sadece size aitmiş gibi hissettirmeyi becermesindendir. Yoksa, bir başka açık dünya oyununun çıkışıyla birlikte “Elimde altın kılıç var, senin onu alabilmen için önce yapmam gereken 18.021.267 görev var!” diye oyunun prologunu dinlememize gerek kalmazdı. Bakalım, *The Elder Scrolls VI* çıktığında da aynı hissi yaşatacak mı? Ya da ortaya çıkacak yeni bir oyun, “Ben bir ejderhayım!” demekten daha fazlasını sunacak mı? Zaman her şeyi gösterecek, ama şimdilik biz eski dostlarımızla Skyrim evrenine geri dönmeye devam edeceğiz!