2026’ya Giderken 2025’in Beklentileri: Oyun Dünyasında Neler Olacak?
2025'te neler bekliyoruz? Oyun dünyasında beklenmedik komiklikler ve kahkahalarla dolu bir yolculuğa çıkmayı hazırlanın!
4 saat önce
2025’i yedik, bitirdik an itibariyle ve 2026’ya artık günleri sayıyoruz. Ah, 2025! Gerçekten de oyunlar açısından oldukça verimli bir sene oldu hani. Yani zannedersin ki oyun geliştiricileri, “2025’i ne kadar heyecanlı yapabiliriz?” diye bir yarışma düzenliyorlardı. Seneye Kingdom Come: Deliverance II ile hızlı girdik, kafamıza bir anda Split Fiction düştü sonra… Dedik ki “Bu sene hızlı başladı be!” Haha! Zaten, Expedition 33 trenine aldığımız bilet, kim bilir nerelere gidecek? Yani oyunun iyi olacağını tahmin edenlerimiz bile bu kadar “iyi” olmasını beklemiyordu doğrusunu isterseniz. Eeee, ondan sonrası da genel olarak hiç beklediğimiz gibi “sakin” geçmedi zaten. İyi oyun üstüne iyi oyun çıktı ve biz kaliteli oyun oynamaya ihya olduk resmen! O kadar çok oyun vardı ki, gözümüz döndü, hangisini oynayacağımızı şaşırdık. Peki, 2026 ne olacak? Ondan neler bekliyoruz? Öncelikle herkes “GTA VI!” demesin diye onu seçeneklerden bir eledik. Sonra baktık ki herkes The Witcher IV demeye meylediyor. Ee zaten onun da bu sene çıkıp çıkmayacağı belli değil. Yani bu ikisi hariç, en çok hangi oyunu beklediklerini ekibe sorduk. Önümüzdeki günlerde gün gün Oyungezer ekibimizin en çok beklediği oyunlara ufak bakışlar atacağız.

007: FIRST LIGHT
Çağdaş: Uzun zamandır aç kaldığım bir oyun türü var benim. TPS açılı olan ve sinematik aksiyon sunan oyunlar… Hani Uncharted 4’ten beri böyle bir oyuna denk gelmedim diyebilirim. Anlamadığım bir şekilde firmalar artık bu tarz oyunlar yapmıyor. Yoksa ne var? Dandik “Soulslike” oyunlarla dolup taşıyoruz. “Arkadaş nereye kadar be kılıç kalkan?” diye soruyoruz aslında! Ben silah istiyorum, silah!!! Gerektiği yerde aksiyona girmeyi, bazen yumruklarımı konuşturmayı falan çok özledim. İşte sırf bu açlığım yüzünden, GTA VI gibi bir oyun yaklaşmasına rağmen, benim bu yıldan en büyük beklentim 007 First Light. Ve bu oyun öyle rastgele bir IP üzerinden de gelmiyor, ayrıca eğlence sektörünün en önemli isimlerinden biri olan James Bond tarafından geliyor. Hani size şöyle diyeyim, sevgili Goyunlar, 2010 yılında çıkmış olan James Bond 007: Blood Stone oyunundan dahi çok keyif almıştım. Tabii bu kadar büyük bir sinematik TPS oyunlarına olan zaafım da ayrı bir etken. Ayrıca, oyunu yapan firma da oldukça dikkat çekici: IO Interactive, uzun yıllardır Hitman serisini geliştiriyor ve o seriyi günümüz şartlarına harika bir şekilde uyarladı. Evet, bu adamların son Hitman üçlemesi neredeyse kusursuzdu. Oyunlardaki çevre, ekipman kullanımı ve gizlilik unsurları, James Bond için mükemmel hammaddeler oluşturuyor. Bir de bunların üzerine güzel sinematik sahneler ve çatışma mekanikleri ekleyebilirlerse, işte o zaman bu oyun adından çok ciddi bir şekilde bahsettirecektir. Oyun hakkında söylemek istediğim son şeyse, Aston Martin Valhalla! O arabanın keyfi ayrı bir dünya.

Mert Köse: 007 First Light beklenmez mi ya? James Bond ya! Bri’ish aksanı ya!!! Karizmatik karizmatik yürüyerek görevlileri haklama keyfi ya!!! Üstelik IO Interactive yapıyor; Hitman oyunlarından zaten gizliliği ve bölüm tasarımlarını ne kadar iyi yaptıklarını biliyoruz. Zaten Ajan 47’nin “ajan” olması da James Bond ile fazla paralellik gösteriyor. Ancak 007 çok daha çevik, interaksiyon seven ve muzip bir karakter. Tabii ki gizliliğin yanında parkur elementleri ve fazlaca aksiyon göreceğimiz ortada. Zaten eylül ayında paylaştıkları yarım saatlik videodan da bunu anladık. Kelimenin tam anlamıyla “uçup kaçacağımız” bölümler bizi bekliyor. Tabii… Ortada performans sorunları hiç yokmuş gibi davranıyoruz. Çünkü o videoda “istenmeyen görüntüler” vardı. O yüzden, IO Interactive bize nasıl ilerleyeceğimizi bırakıyor. İster gizli, ister bam güm, 007’nin farklı ekipmanlarıyla her çözüm mümkün olacak. Yenilenmiş, genç James Bond’un dünyası ajanlarla dolu ve tekrar hayata geçirilen 00 programı istenildiği gibi gitmeyince, kendisini denizde, havada ya da güzelim klasik arabaları mahveder hâlde buluyor olacağız. Tabii, genç Bond demek daha fazla Nathan Drakeleşmiş bir karakter demek, ki neden itiraz edelim ki?
RESIDENT EVIL: REQUIEM

Beril: 2026’da Resident Evil’dan tek beklentim, köklerine daha da sıkı sarıldığı ama kendini tekrar etmeyen bir oyun görmek. Abartılı aksiyon yerine, dar koridorlarda gerilim, sınırlı cephane, çaresizlik hissi ve unutulmaz yan karakterlerle dolu, güçlü bir hikâye istiyorum. Eğer Capcom, RE2 Remake’in atmosferini yeni bir ana oyunla birleştirip bize hem nostalji hem de yepyeni kabuslar sunarsa, 2026 benim için tam bir Resident Evil yılı olur! Böyle bir oyun, korku oyunları aleminin ihtiyaç duyduğu taze bir nefes olacaktır.
TRAILS IN THE SKY 2nd CHAPTER

Sabri: Burada tahmin edilebilecek bir sürü oyun dışında, yazabileceğim çok fazla şey vardı. Mesela, The Adventures of Elliot, Square’in HD-2D motoruyla, PSP Ys’leri gibi bir aksiyon RYO oyunu yapıyor oluşu acayip heyecanlandırdı beni. Ya da Super Meat Boy 3D de olabilirdi! Evet, Super Meat Boy’un deneme-yanılma yapısıyla yapılan bir 3B platform oyunu kulağa aşırı güzel geliyor. Sonunda Japonya’ya uğrayacak Forza Horizon 6, sıkıcı spor oyunu yapmayı bırakıp daha eğlenceli bir spor oyunu yapmayı akıl eden Nintendo’nun Mario Tennis Fever’ı, Monster Hunter’ın gerçekten de RYO oyunu olan versiyonu (evet, TGA’da Wilds’ın RYO adayı olmasından memnun değilim) Monster Hunter Stories 3 ve Falcom’un Atlus’laşmaya çalışıp bize aynı oyunu tekrar satmaya çalışma denemesi olan Ys X: Proud Nordics’i bile bekleyebilirim. Gerçekten, 2026 da benim için bir hayli dolu anlayacağınız üzere. Ama burada Trails in the Sky 2nd Chapter’ı yazmak istedim. Evet, bir yeniden yapım. Evet, nasıl başlayacağını, biteceğini ve bu seneki Trails in the Sky 1st Chapter sağ olsun, oyun olarak da nasıl bir şey olacağını biliyorum. Ama böyle yeniden yapımlarda oyunun hikâyesini ya da akışını bilmek genel tecrübemi pek de etkilemiyor. Sky üçlemesinin PSP oyunları olduğunu düşünürsek arada bir hayli fark oluyor. Beni 1st Chapter’da en çok etkileyen şeylerden biri de mesela Falcom’un sinematik tercihleriydi. Özellikle kamera açıları ve seslendirmeler, oyunu yeni baştan oynuyormuşum havasını bir hayli başarılı bir şekilde yaratmıştı. Ayrıca, oyunun orijinal halindeki oynanışıyla, yeniden yapımındaki oynanışı arasındaki fark da bu “yeni baştan oynama havası”nı destekleyen şeylerden biriydi. Quartz’ları kurcalamak, tüm o klasik hareketleri 3B olarak görmek, dövüş alanında özgürce hareket edebilmek… Görsellik ve müziklere hiç girmiyorum bile. Liberl’ün (Libörl diye telaffuz ediliyor, evet, yeniden yapımın seslendirmesine aldanmayın) şehirlerini 3B olarak görüp gezmek bile aşırı mutlu etmişti beni. Yeniden yapımlar böyle olunca tadına doyum olmuyor işte! Tam olarak bu sebeplerden dolayı da Trails in the Sky 2nd Chapter, 2026’dan beklediğim “o” oyun.


Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?