Ara: Tarihin Yenilikçi Yönetimi ve Strateji Derinliği

Ara, tarih boyunca yenilikçi yönetim ve stratejik derinliği keşfeder. Geçmişten günümüze etkileyici bir yolculuk.

admin

İnsanoğlu istediği zaman kendine ne kadar ilginç sorunlar çıkardığını biliyor musun? Yakın zamanda, Rus İmparatorluğu’ndaki tarıma uygun araziler hakkında en ufak bir kaygım yoktu; ya da sabun üretmek için nasıl ve nereden baharat bulabilirim diye düşünmüyordum. Tuz madenim, sabanım, çömleğim, kuru gıda stokum, üzüm bağlarım ve dolayısıyla şaraplarım yoktu, bu yüzden kafamda bir dinginlik vardı. Ancak sonra Ara oyunuyla karşılaştım… Öncelikle, Ara: History Untold oyununun, çıktığı günden bu yana “basitleştirilmiş Civilization” olarak etiketlendiğini söylemek lazım. Ancak bu oyun, ne bir Civilization versiyonu, ne de Civilization’dan daha az karmaşık bir yapıya sahip. Her iki oyun da sıra tabanlı uygarlık kurma oyunlarıdır; ilk yarım saat içinde şehir kuruyoruz fakat odaklandıkları, derinleşip strateji unsurunu ön plana çıkardıkları alanlar birbirinden oldukça farklı. Dolayısıyla bu incelemeyi bir CivAra karşılaştırmasına dönüştürmeyeceğim. Rahatsız edici bir oyun elimizde hazırken, ona ek bir oyun eklemeden layıkıyla inceleyelim…

TARİH, ONU YAZANLARIN FANTEZİSİ MİDİR? Oyun başladığında, tarihsel tutarlılıktan çok uzak olan bir lider/ülke seçimi ekranıyla karşılaşacağınızı söylemeliyim. Osmanlı İmparatorluğu’ndan kimlerin yer aldığını kontrol etmeyin bile, ya da “Türkiye nerede, Atatürk yok mu?” gibi sorular sormayın. Yok. İsterseniz Gana, Gürcistan, hatta Crow Nation gibi kabileler bulunuyor ama Türkiye veya Osmanlı mevcut değil. Oyun ilerledikçe topraklarınızda doğup büyüyen, çeşitli alanlarda tanınmış aktivistlerin bir kısmı da uygarlık lideri olarak ana ekrana yerleşmiş. Örneğin, Arjantin için ilk kadın Eva Peron, İtalya için hukukçu Cesare Beccaria, Almanya için rahibe/besteci Hildegard von Bingen gibi ilginç seçimler yapılmış. Eğer bir DLC ile Türkiye eklenirse ve lider olarak tanıdık bir isim gelirse, şaşırmamak gerektiğini belirtmeliyim.

Sonuç olarak, liderlerin önemi azaltılabilir… Hangi lideri seçerseniz seçin, oyunun akışını belirleyecek olan sizin kararlarınız. Yine de başlangıçta fazladan şehir kurma hakkı olan bir lider seçmekte fayda var. Çünkü Ara, daha çok şehir yönetimine odaklandığımız bir oyun. Ne kadar çok şehriniz varsa, gücünüz o kadar artıyor. Ancak bunun da bir “ama”sı var: Güçlü olmak istiyorsanız şehir topraklarınızda her bir alanı nasıl kullanacağınıza dair plan yapmak ve üretiminizi titizlikle takip etmek zorundasınız. Aksi takdirde, son birkaç yıldır Türkçe söz dağarcığına yerleşmiş olan “failed state” kavramını yakından deneyimleme fırsatınız olacak.

O halde şehir kurma ve yönetme kısmına bir göz atalım. Oyun ilk şehrinizi ilk turda veriyor, yani şansınıza artık neresi olursa olsun. Ancak ikinci şehirden itibaren kural şu: Şehirler, iki ila altı arası küçük alanlara bölünmüş bölgelerden zamanla oluşmakta ve siz bir şehir kurduğunuzda sadece ilk bölgenizi seçiyorsunuz. Örneğin, üç parçalı bir bölgeyi seçip şehrinizi kurdunuz. Bunu şehir merkezi için kullandınız, geriye iki parça kaldı. Buralara da ilk yerleşim alanlarınızı koymanız gerekecek çünkü şehri büyütmek için, yani yeni bölgeler eklemek için, nüfusu artırmak şart; bu da yerleşim alanı koymadan mümkün olmuyor.

Bana “karışık anlatıyorsun” demeyin, daha karmaşık kısımlara daha gelmedik! Dediğim gibi, dolayısıyla olabildiğince çok parçadan oluşan bir bölgeye yerleşmek önemli; aynı zamanda çevresindeki bölgelerin verimliliğine (demir, buğday, at, balık vb.) de dikkat etmelisiniz, çünkü şehriniz büyüdükçe bu araziyi teker teker katmanız gerekecek. Neyse ki bu bölgeler rastgele eklenmiyor, hangi yöne büyüyeceğinizi siz belirliyorsunuz. Bir tuz madenini ele geçirmek için şehrimi Z şeklinde büyüttüğümü biliyorum… İlk bölgenize şehri kurduktan sonra, 10-15 tur sonra yeterli büyüklüğe ulaştıktan sonra ikinci bir bölge alma hakkınız doğuyor; gözünüze kestirdiğiniz beş parçalı bir bölgeyi seçip eklediğinizde, beş tane üretim binasına sahip oluyorsunuz. Artık şehir menüsünden bunları seçip yerleştiriyorsunuz; birine atölye, diğerine kasap, diğerine çömlekçi gibi binalar inşa edeceksiniz. Şehirlerin büyüme hızı, bu binaların yapım hızıyla paralel gittiği için “eyvah bina koyacak yer kalmadı” kaygısını pek yaşamıyoruz, ancak oyun derinleştikçe “aaa, pastaneyi yanlış yere koymuşum” gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Binaları bölgelere rastgele dağıtmak yerine planlı bir şekilde yerleştirmenin öneminin zamanla ortaya çıkacağını göreceksiniz. Verimli seçimler yapmalısınız; çünkü bu oyundaki en temel göreviniz üretim yapmaktır. Daha çok üretmek.

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİNDE SABRIN ROLÜ Ara’nın üretim zinciri, kuruluş zincirinden ziyade örümcek ağı gibi oluşturulmuş. Her hammadde birden fazla üretim merkezinde kullanılabiliyor; ayrıca ürettiğiniz şeyler, hammaddelerin verimliliğini değiştirebiliyor veya başka üretim binalarına kaynak olabiliyor. Örneğin, bir eczane açtığınızda, bu binanın üretim kapasitesini artırmak için sürekli bonus veren birkaç parça eklemeniz mümkün; diyelim 1 birim ip ve 1 birim elektrik verirseniz, turn başına 3 olan üretim kapasitesi 5’e çıkıyor. Ardından, bu eczanede ne üretebileceğinizi kontrol ediyorsunuz. Örneğin, bitkisel ilaç, parfüm ve bandaj gibi üç seçenek karşınıza çıkıyor. Siz bitkisel ilaç üretmeye karar verdiniz. Bu süreçte kapasiteyi artırmak için üç ayrı malzeme ekleyebiliyorsunuz; diyelim her tur 2 çiçek, 3 odun ve 1 çay yaprağı koyarak, turn başına bitkisel ilaç üretiminizi 1.2’den 2.5’e çıkarıyorsunuz. Bu üretimin 1’ini şehir sağlığını artırmak için, 1’ini ticaret merkezi için kullanmaya karar verebiliyorsunuz; kalan 0.5’i iki tur boyunca biriktirip bir yerleşim alanına verirsiniz diye düşünüyorsunuz. Bandaj ve parfüm için de benzer bir ürün yönetimi yapmanız gerekiyor. Fırın, sanat atölyesi, üniversite, konserve üretimi ve endüstriyel tesisler gibi her biri ayrı ayrı gider-gelir hesabı gerektiriyor. Bir dev tycoon oyunları evrenine adım atmış durumdasınız ve her oyundaki başarınız, diğer oyundaki skorunuzu doğrudan etkiliyor.

Bu durumda ne yapıyorsunuz? Kimse uğraşmak istemezken oyunu kapatıyor mu? Asla! İçinde bir mikro yönetim ateşi varsa, hayatınızdaki yeni hedef Ara’nın üretim sistemini düzenlemeye çalışmak olacak. Bu süreçte oyun birçok veriyi etkili bir şekilde paylaşmıyor olabilir; ama kağıt kalem alarak ya da Excel dosyası açarak her şehrin tüm binalarının ne ürettiğini ve bunun nerede kullanılacağını not edebilirsiniz. Ben şahsen böyle yaptım. Excel dosyanızı arayüzünüzün bir parçası gibi görüyorsanız, bu oldukça verimli bir sistem. Ayrıca o kadar karmaşık değil, SAP kullanmaya başlamışım gibi düşünmeyin… Düşünüyorum ama sonuçta kullanmıyorum.

Ara’nın sorunu, her üretim kalemini planlamamız ve yönetmemiz değil; bu süreci kolaylaştıracak araçlardan eksik olmamızdır. Oyun arayüzü, bilgi ekranları ve yönlendirmeleri, olan bitenlerin yanında oldukça zayıf kalıyor. Her tur başında karşılaştığınız bilgilendirme notlarının sayısı, oyun ilerledikçe artıyor ve otomatikleştiremeyen bir sürecin içinde kayboluyorsunuz. Bu, giderek daha meşgul, sinirli ve yorgun bir karaktere dönüşmenize sebep olabiliyor. Belki de böylelikle iktidar hırsı doğuyor. Sadece üretim kısmında değil; oyunun arayüzüyle ilgili problemleriniz her detayda size engel teşkil ediyor. Dünya haritasının sınırlarına doğru birimleri hareket ettirmek, bir menüde kaydırma çubuğunu bulup kullanmak, birçok birimle bir şehri kuşatmak ya da kaçırdığınız bir gelişmeyi bulmak zorlayıcı. Gözünüzde canlanması açısından basit bir örnek; oyunun kaydetme dosyalarında bile bir saçmalık var. Üç farklı kaydettiğinizi varsayıyoruz; hepsi aynı gün, saat ve dakikada alındığı gibi görünüyor (hatta “delete file” yazıyor kaydedilirken, böyle bir hatayı nasıl göz ardı edebilmişler düşünemiyorum). Bu sorunların yakın zamanda bir güncelleme ile düzeltileceğini tahmin ediyorum; çünkü hepsi ufak tefek aksaklıklar, ancak ilk günden oynanabilir olabilseydi, Ara’nın yaratacağı etki çok daha farklı olabilirdi.

Oyun, bu türden daha önce belirlediği kurallarını farklı bir biçimde ele almayla, yenilikçi fikirler getirebilme yeteneği barındırıyor. Tur sayılarının aynı anda oynanması, askeri gücümüzün yalnızca gerekli zamanda gerekli şehirde ortaya çıkması, büyüyen şehirlerin dinamiği ve tarihin kırılma noktalarındaki devletlerin yok oluşu gibi birçok yönü var. Bu yüzden oyunun iyi yönlerini tek bir cümlede özetlemek haksızlık olur. Biraz da övelim.

RİCA ETSEM ÇAĞINIZI ATLAR MISINIZ? Oyun başladığında, haritayı açarak birkaç ganimet toplasın diye yolladığınız ilk izcileriniz, uzun zamandır o topraklarda yaşayan kabilelerle tanıştırıyor. Bunlar az nüfuslu, bazen fazla talepkâr, bazen de inanılmaz faydalı topluluklar. Eğer onlarla iyi geçinmeyi başarırsanız ve güvenlerini kazanırsanız, bir noktada size katılmaya karar veriyorlar ve yanlarında odun, tohum gibi kaynaklarla geliyorlar. Ancak arayı bozarsanız, peşinize düşüyorlar. Oyun başındayken her birim çok değerli; anlamsız bir çatışmada bir birimi kaybetmek, büyük bir kayıp olabiliyor. Bu “yan görev” niteliğindeki görev bile oynarken oldukça yenilikçi hissettirdi. Benzer şekilde, rastgele zamanlarda “event” adı verilen, iki veya üç seçenekten birine karar vermeniz gereken bazı olaylar karşınıza çıkabiliyor. Bu olaylar tarihi olaylardan esinlenmiş. Bazen girişimcileriniz devlet desteği talep ediyor, bazen maden işçileri sendikanız taleplerle geliyor veya bir kanaat önderi hayallerini paylaşıyor… Kısa hikâyeleriyle sunulan bu olaylar, oyunun rutinine oldukça iyi yerleşiyor. Keşke daha fazla olay mevcut olsaydı; aşina olduğumuz daha çok tarihi hikâyenin oyunda yansımasını görebilseydik. Sayıları şu an az ve ikinci veya üçüncü oyununuzda zaten hepsini görmüş oluyorsunuz.

Tarihin kırılma noktaları iyi bir özellik olarak karşınıza çıkıyor. Zaman çizgisi, her biri dört çağdan oluşan üç “act”e bölünmüş ve bir act sona erdiğinde, yeterli prestij puanını toplayamayan uluslar haritadan siliniyor. Evet, bu durum gerçekten de haritadan silinmelerine sebep oluyor. Geride yalnızca bazı ganimetler ve silahlı çeteler kalıyor. Böylelikle, daha fazla toprak ve kaynak toplamak için daha çok fırsat teğemeniz oluyor. Oyunun ilerleyişinde kimin yaşayacağını tahmin ederek stratejik adımlar atıyorsunuz. Ancak, bir act’in sona ermesi için sadece sizin iyi oynamanız yeterli değil; en az üç ulusun diğer çağlara ulaşabilmesi gerekir. Dolayısıyla diğerleri hâlâ çamurdan seramik yapmaya çalışıyorsa, siz elektronik devre üretmeye başlasanız bile act sona ermiyor. Bunu bizzat deneyimledim, dolayısıyla biliyorum.

SİZ SAVAŞIN, BEN ŞEHİR YAPACAĞIM! Gerçek şu ki, oyunda pek çok stratejiye odaklanabilirsiniz ama yapay zekanın asker üretip savaşa girmesi gereken kaynakları ve zamanı değerlendirmesi o kadar zor ki, sizin yaklaşımınıza ayak uydurması mümkün olmuyor. Yani kendi tuzağını kuruyor kendi kendine. Yüksek zorluk seviyelerinde bile asıl tehdit, diğer devleti yöneten yapay zeka değil. Özellikle oyunun sürekli olarak seçtiğiniz dezavantajlarla savaştığınız zamana dikkat çekiyorum. Bir de kendi aralarında savaşmaya başladıklarında, işler biraz daha kolaylaşıyor. O kadar oynadım, henüz ittifak kurup üzerime yürüyen bir yapay zeka devletiyle karşılaşmadım; olan biten her şey ya kendi aralarındaki sınır mücadeleleri veya “casus belli” durumu. Ortam böyle olduğunda, genellikle rahatça oturup “proxy war” yöneten bir lidere dönüşüyorsunuz.

Incelememi toparlama zamanı geldi, ama adettendir, oyunun grafik ve performans kalitesinden de kısaca bahsedelim. Kontrol panellerinin yetersizliğini ve minik ikonlar arasında nasıl kaybolduğumu bir kenara bırakırsak, oyunun grafiklerinden oldukça memnunum. Özellikle şehirlere zoom yaptığınızda ve sokaklarda gezerken, inşa ettiğim muhteşem binalara bakmak gerçekten keyifli. Küçük evlerin zamanla gökdelenlere dönüşmesini görmek, pazardaki dükkânın önünü süpüren adamı izlemek oldukça hoşuma gidiyor. Zaten şehir yönetimine yönelik herhangi bir strateji oyunu bulmak giderek zorlaştığı için, az çok büyüyen bir açlık duyuyorum. Bu nedenle birkaç turda bir şehirleri etraflıca gezmeyi seviyorum. Ancak performansında bazı duraksamalar oluşuyor. Özellikle bir video geçişi sırasında, hoş bir oyun bilgisayarım olmasına rağmen, aşırı yüklenmeden dolayı zorluklar yaşıyorum. Ama en azından bazı diğer oyunlar gibi patlama yaratmıyor. Oynanabilirliğini kaybetmiyor. Ayrıca, oyunun müzikleri birkaç saat sonra sıkıcı hale geliyor; istemeden de olsa sesleri duymak için müzikleri kısıp geçiyorum.

Sonuç olarak, bu tür oyunların bir eksikle çıkmasını, daha sonrasında güncellemelerle ve DLC’lerle toparlanmasını artık alıştık. Bu yüzden, aşırı sert eleştiride bulunmak yerine bir kenarda saklayıp olgunlaşmayı; yani turşusunu kurmak daha mantıklı olabilir. Ancak benim için çok geç, gördüklerimi görmemiş gibi yapamam. Görmediklerimi görmeyecek gibi yaparsam, Ara’nın harika bir potansiyeli olduğunu söyleyebilirim. Bu potansiyelin bir kısmı modcular tarafından ortaya çıkarılacak, bir kısmı yamalar, güncellemelerle giderilecek. Ama ne olur bu kaydetme dosyalarındaki “delete file” başlığını hemen düzeltin. Bir editör olarak bu durum beni derin bir şekilde rahatsız ediyor.

Kimmiş bu Oxide?
Ara’yı geliştiren ekip, bir kanun kaçağı gibi gözüküyor mu? Oyunu o kadar takip ettim, oynadım ki, bugün bu kutuyu yazarken bile “bu ekip neymiş?” diye dönüp bakmak zorunda kaldım… Öyle gizemli bir geliştirici Oxide. Daha önce Ashes of the Singularity ile tanımıştık kendilerini. “Ah, tabii ki!” demek isterdim ama o zaman da böyle utangaç davranıyorlardı ki hiçbir şey hatırlamıyorum.
Türkçenin oyunlardan çektiği…
Ara’nın Türkçe dil desteği mevcut (orijinal adı meğerse “Call” imiş, bize “Ara” diye çıkıyormuş!). Ancak zaten karmaşık olan işleri daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Birkaç saat boyunca Türkçe oynamaya çalıştım, ancak öncelikle karşılaştığım diplomasi kutucuğunda “Arjantin’le nötr olan ilişkiniz kapalıya dönüştü” gibi bir mesaj görünce hemen “tamam, anladım” deyip İngilizce’ye döndüm (yani “close relations” ifadesini bile düzgün çevirmemişsiniz; bu bir oyun çevirisi!). Başka birçok garip detay da var ancak bunları incelemeye yazmak üzere saklamıştım. Bunu başardığım için gerçekten kendimi tebrik ediyorum.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version