Bonfire Studios, 2014 yılında Blizzard’dan Rob Pardo liderliğinde ayrıldığında tam 10 yıl geçmiş. O zamandan beri insanların merakla beklediği, “Acaba bu ekip ne yaratıcak?” sorusunun cevabı nihayet kapıda. Şimdi, sırf bu 10 yıllık bekleyişin sonucu olarak ortaya çıkacak olan oyun hakkında spekülasyon yapmanın tam zamanı. Zira, geçmişte Blizzard’da edindikleri tecrübeleri kullanarak yeni bir oyun deneyimi yaratacak olan ekibin sessiz sedasız ilerlemesi insanın içini kıpırdatır hale gelmiş. Bu yüzden daha fazla beklemeye dayanamayıp geçen ay gerçekleşen Arkheron oynanış testine katıldım. Oh, bir doğum günü partisi gibi!

Şimdi, Arkheron’dan bahsetmeden önce, biraz daha ayrıntıya inelim. En basit haliyle, Arkheron, 3 kişilik takımların savaştığı bir MOBA / Battle Royale oyunu. Yani, bence bu durumu biraz fazla kısaltmışız. Eski Blizzard oyunlarının” şatafatlı” ruhunu yaşatacak bir yapı söz konusu. Çünkü hem özgün hem de pek çok oyun türünden esintiler barındıran bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu yüzden yalnızca bir türle sınırlı kalmayarak, yaratıcı bir sentez hâline gelmiş. “Tamam da, bu zamana kadar beklediğimiz de buydu zaten,” diyebilirsiniz, ama unutmayın ki iyi oyunlar bazen yaratıcılıkla şekillenir. Ve ben bu konuda Arkheron’un *şansı* yüksek görünüyor!

Her maçın başlangıcında, oyuncular bir kuleye atılıyor. Evet, o korkunç kulağa! Aşağıdan yukarıya doğru tırmanarak yolunu bulmaya çalışıyorsunuz. Ama unutmayın ki burada yalnız değilsiniz. Aynı pozisyonda bulunan 15 takım daha var ve hepsi de sizinle aynı parmağı çiğnemek için yarışıyor. Tabii, asıl sıkan kısım, her katın yukarısında çeşitli tehlikelerin olması! Başlangıçta düşmanlar birer ‘çocuk oyuncağı’ gibi görünse de, ilerledikçe boyutları daralan alan, gerilimi katlanarak artırıyor. Hem başkalarıyla savaşırken hem de “acaba başka kim benim arkamdan açıkgöz bir şekilde yaklaşıyor?” sorusu kafanızda dönerken, tam bir yapbozun içindesiniz gibi hissedeceksiniz!

Bütün bunların yanı sıra, oyuncular kuledeki sandıkları yağmalayarak ekipmanlar edinebilir. Ama işin komedi yanı burada başlıyor! İlk etapta bulduğunuz silahlarla pek bir şey yapamıyorsunuz zaten. Hatta çoğu zaman becerilerinizi göstermek için bulduğunuz aletler yetersiz kalıyor. Hani silahınız, yalnızca etkisiz eleman olmadan öte değil! Ama endişelenmeyin, kazandığınız eşyalardan yola çıkarak, Shrine’dan yeni ve daha etkili silahlar ve ekipmanlar satın alabilirsiniz. Ama unutmamanız gereken bir şey var: “Kalite, cazibeyi belirler!” Yani, daha fazla hasar vermek istiyorsanız, bu da ne demek oluyor? Tabii ki daha yüksek riskler almanız gerekiyor!

Oyun, alışıldık izometrik görsellikten farklı bir bakış açısıyla tasarlanmış. Böylece, hem siz oyunculara daha yakın bir deneyim sunuluyor hem de stratejik bir bakış açısı kazandırıyor. Kesinlikle oyunun grafiklerine biraz daha vurgu yapmalıyız; çünkü “No Rest for the Wicked” oyunundaki bakış açısına benzeyen bu tasarım, kesinlikle benim gibi izometrik karmaşalara meraklı olanların gözdesi olacaktır. Bunun dışında, bir başka komik nokta da şu ki, belirli ekipmanı bir araya topladığınızda “Eternal” adı verilen *olağanüstü* bir forma bürünebiliyorsunuz. Vay vay vay! Hani, süper güce sahip olmak istemez misin?

Bir yandan elinizdeki ekipman ve silahlarla birlikte karakterinizin gücü de bu nesnelere bağlı. Yani, “Neredeyse bilmediğimiz her şey, öznede gizlidir!” diyebiliriz. Oyuncuların bu yeni mekaniklerle aşina olabilmesi için bir eğitim modu ya da botlarla oynama seçeneği sunulmuş. Böylece, yeni başlayanları veya deneyimsiz oyuncuları da göz önüne alacak şekilde düşünülmüş. Bu da oldukça nazik bir dokunuş! Gerçekten de, Arkheron, bir şekilde beni iki yıl öncesine götürdü. Neden mi? Çünkü hepsi bir yana, birlikte oynamaktan keyif aldığınız bir topluluk oluşturmanın ne denli önemli olduğunu biliyorum. Eğer Arkheron’un oyuncuları arasında sıkı bir dostluk bağı oluşursa, kesinlikle uzun süre eğleniriz. Ekip olmadan kuleye tırmanmanın keyfini yaşamak için sabırsızlanıyorum doğrusu!