Atari Oyunları ve Another World: Bir Zamanlar Oyun Dünyasında Yolculuk

Atari’den Another World’e uzanan bu mizahi yolculukta, joystick’lerimize veda edip kahkahalarla dolu bir oyun dünyasına dalıyoruz!

admin

Genç okurlarımız, belki de 90’ların başında, PlayStation denen canavar Türkiye’ye gelmeden önce, ülkemizdeki oyun pazarının nasıl bir karmaşa içinde olduğunu bilmiyorlardır. O zamanlar, işportacılarda satılan korsan konsollar, adeta Türkiye’nin dört bir yanında birer Atari gibi karşımıza çıkıyordu. Hepsinin ismi “Atari” olarak anılıyordu, ama gerçek isimlerini bile bilmezdik. O dönemlerde, çocukluğumuzun masumiyetinde, oyunların gerçek isimleri yerine “Atari” demek daha havalıydı. Ben şahsen, çocukken oynadığım cihazların aslında NES, Sega Master System falan olduğunu çok sonradan öğrendim. O zamanlar bu farkındalığın zerre kadar önemi yoktu, çünkü önemli olan oyun oynamaktı!

Bir yaşıma bastığımda, babamın eve getirdiği o tuhaf cihaz, ileride hayatımın gidişatını belirleyen ilk adım oldu. Gri plastik kasası, minimalist kumandası ve televizyona bağlanması için beni kablolarla dolu bir alternatif evrenle tanıştıran Nintendo Entertainment System, benim için o kadar büyüleyiciydi ki, onunla geçirdiğim zamanlar, çocukluğumun en güzel anıları arasına girdi. Ancak, o oyuncak gün geçtikçe sararıp, odanın köşesinde büyüyen başka elektronik cihazların arasında kaybolurken, içimde bir hüzün belirmişti. Neyse ki, babamın o SNES’i ile hayatıma giren birkaç oyun arasında, Another World ile tanışmam, her şeyi değiştirdi.

Another World ile Tanışma

Another World’ü ilk kez oynadığımda, karşımda beliren o muhteşem başlangıç demoları, beni bambaşka bir evrene sürüklemişti. O an, “Acaba bu bir oyun mu, yoksa bir çizgi film mi?” diye düşünmüştüm. Lakin hayır, Another World benim için bir oyun olmanın ötesine geçmişti. Kısa ama etkileyici bir intro, beni hikayenin içine çekti. Oyunun ilk anında, benim gibi birçok oyuncunun yaptığı gibi, hemen ölmekle sonuçlanan bir deneyim yaşadım. Evet, Dark Souls hayranları, oyuncuların ölümle tanışması yeni bir şey değil, ama 2-3 yaşındaki ben, karakterimin bir deniz canavarı tarafından boğulmasını izlerken, bu fikirle çok sarsıcı bir şekilde tanışmıştım!

Oyunun Zorluğu ve Estetiği

Another World’ün en önemli özelliklerinden biri, zorluğuydu. Ama bu zorluk, alıştığımız gibi düşmanların zekasından ya da reflekslerimizden değil; tamamen bilinmeyenden kaynaklanıyordu. Oyunun başında, her şey o kadar belirsizdi ki, sadece hayatta kalmaya çalışıyordum. Ama heyecan dolu bu mücadele, zamanla yerini alışkanlığa bıraktı. Zira, her yeni sahne, keşfettiğim yeni bir şeyle birlikte “Vay canına!” dedirtmeyi başarıyordu. Bu oyun, bir yandan zorlarken, diğer yandan da estetiğiyle büyülüyordu. Minimalist görselleri ve etkileyici atmosferi, beni her seferinde derin bir düşünceye sevk ediyordu.

Bir Sorunu Çözmenin En Kısa Yolu: Ölüm

Oyunun temel kuralı, oyuncunun ölmesinin ilerleme için elzem bir element olduğu gerçeğiydi. Bu oyunu ilk oynadığınızda, baştan sona ölmeden bitiren bir oyuncu bulmanız imkansızdır. Zira bu oyun, yetenek veya refleks işinden çok, başınıza gelen felaketleri ezberleyip, onlara göre hareket etme işidir. Bu anlamda, aklıma sıkıcı bir uçak yolculuğu esnasında izlediğim Edge of Tomorrow geliyor. Her neyse, Another World’ü oynarken, cesur olmak ve bol bol ölmek gerektiğini öğrendim.

Estetiğin Önemi

Oyunun sunduğu çile esnasında, devam etmemi sağlayan bir diğer faktör ise estetikti. Another World, atmosferiyle o kadar etkileyiciydi ki, tam olarak nedenini anlamak zor. Her yeni şey beni durduruyor, “Vay canına!” dedirtiyordu. Oyun, hikayesini dil kullanmadan, görsel olarak etkileyici bir şekilde anlatıyordu. O kadar netti ki, yabancı bir dünyada kaybolmuş gibi hissediyordum. Adeta, sessiz film kategorisinin video oyunundaki karşılığıydı.

Bir Efsanenin Doğuşu

Another World, 23 yıl önce çıktığında, adeta başka bir dünyadan gelmiş gibi görünüyordu. Yapımcı Eric Chahi, 1989’da tek başına çalışmaya başladığı bu projede, sabit bir fikri olmadan, organik bir şekilde ilerledi. Proje, sonlarına doğru büyüyerek büyük şirketlerle işbirliği yapması sonucunu doğurdu. Bütün bu süreçte yaşanan komik olaylar, Chahi’nin geliştirme günlüğünde yer almakta. Ve tabii ki, bu maceraların hepsi, oyuncular için büyük bir hazinedir.

Unutulmaz Karakterler ve Sıra Dışı Silahlar

Another World’deki unutulmaz karakterlerden biri, o isimsiz uzaylıdır. Oyun boyunca hiç konuşmadan, oyuncuyla bir bağ kurmayı başarıyor. Onunla yan yana durmak, her zaman bir tehlike hissi yaratıyor ama ne zaman yanımda olsa, içimde bir sevinç doğuyordu. Oyun tasarımcıları, bu karakterin nasıl bu kadar sevildiğini düşünmeli; belki de oyuncuların aklında kalıcı bir iz bırakan karakterler yaratmak için bir ders niteliğindedir.

Silah konusuna gelince, Another World’deki lazer silahı, oldukça ilginç bir tasarıma sahip. Döneminin diğer oyunlarındaki silahlara göre, minimalist bir yapıya sahip olmasına rağmen, çok işlevli bir alet. Vurduğu düşmanlarını anında kül yığınına çevirmenin yanı sıra, geçici bir güç kalkanı da oluşturabiliyor. Bu, oyuncunun sürekli bir ikilemde kalmasına neden oluyor; “Ateş mi etmeliyim yoksa kalkan mı oluşturmalıyım?” diye düşünmekten ölüyorum.

Sonuç Olarak

Another World, sadece bir oyun değil; bir deneyim, bir efsane. Bu oyunu yıllar sonra bile oynadığınızda, sizi içine çeken bir büyüsü var. Her ne kadar eski bir oyun olsa da, yeni nesillere de ilham vermeye devam ediyor. Eğer hala oynamadıysanız, bir geceye kendinizi bu efsanevi dünyaya kaptırmayı deneyin, pişman olmayacaksınız. Ve unutmayın, en iyi oyunlar bazen sadece “Atari” adı altında anılır!

İlgili Gönderiler

Exit mobile version