Atomic Heart: Distopik Sovyetler’de Bir FPS Deneyimi
Atomic Heart ile distopik Sovyetler'de etkileyici bir FPS deneyimi yaşayın. Gizlilik, savaş ve keşif dolu bir dünyaya adım atın!
5 saat önce

Bir rutinin içinde sıkışıp kalmak yerine, kaosun içinde daha değişik bir deneyim yaşamayı yeğlerim. İnsan doğası gereği konfor alanına alışkındır; ama modern dünyada, bize sunulan birkaç nadir güzellikten biri, kaos hissini simüle eden oyunlardır. Eğer Diyojen gibi bir hayat süremiyorsak, rutinlerden kurtulmak pek mümkün değil. Belki de bu yüzden, oyunlar, filmler, kitaplar ve çizgi romanlar gibi sanat eserleri bizi farklı evrenlere taşıdığı için oldukça cazip. Bilincimiz, “gerçek” konfor alanımıza zarar vermeden küçük riskler almayı eğlenceli buluyor. Yazıya böyle bir giriş yapmamın sebebi, Atomic Heart oyunuyla bizi distopik bir bilim dünyasına ve 1950’lerin garip Sovyetler Birliği’ne taşıyor olması. Oyunla ilgili merakım ile bitimindeki düşüncelerim arasında büyük farklar var. Eğlenceli bir distopik FPS deneyimi yaşarım, biraz BioShock hissi alırım umuduyla oyuna başladım; beklentim oldukça minimaldi. Ancak oyunda pek çok klişe bulunuyor. Bazı anlarda kendimi Far Cry oynarken, bazılarında ise Half-Life‘da yaratıkları kovalarken buldum. Bu durum kimisi için sıkıcı olabilir; fakat ben bu çeşitliliği oldukça keyifli buldum. Atomic Heart, zaman zaman lineer, zaman zaman açık dünya yapısıyla her iki türü sevenleri de kendine çekmeyi başarıyor.
Dünyanın Tüm Robotları Birleşin!
“Proletarier aller Länder, vereinigt euch!” yani “Dünyanın tüm işçileri birleşin!” Karl Marx’ın belki de Ekim Devrimi’ne zemin hazırlayan ünlü ifadesi. Atomic Heart, Lenin sonrası tuhaf bir 2. Dünya Savaşı döneminde geçen Sovyetler Birliği’ni konu alıyor; ancak bu SSCB’de Stalin ismi bile geçmiyor. Geliştirici Mundfish’in Stalin’i yok saymasının sebebiyle batıya daha çekici görünmek olabilir. Kimi varsayımlara göre, Hitler bile robotlar sayesinde yenilmiş. Ana karakterimiz P-3, savaş sırasında ciddi bir beyin hasarı yaşamış bir gazidir. Oyundaki teknoloji o kadar ileri ki, Sovyetler dünyada teknoloji liderliği yapıyor ve Amerika’nın da aralarında bulunduğu birçok ülkeye bilimi aşılıyor. Her ütopyada olduğu gibi, Atomic Heart‘ın SSCB rüyasının gerçek yüzüyle de kısa sürede tanışıyoruz. Masum bir kutlama esnasında robotların hacklenmesi, tüm ülkeyi büyük bir kaosa sürüklüyor. Oyun, bu kaosu net bir şekilde görmemizi sağlıyor; başlar patlıyor, uzuvlar kopuyor ve bir anda ütopik SSCB büyük bir kasap dükkanına dönüşüyor. Biz de bu olayların sorumlularını yargılamak için harekete geçiyoruz.
Bu Kadar Lineer Yeter, Az Gezip Oyna!
Atomic Heart‘ın görev yapısı gerçekten hoşuma gitti. Oyunun ana görevleri, eski usul bir FPS oyunu gibi lineer bir yapıda, zaman zaman metroidvania tarzında işliyor. Belirli alanlardan anahtar alıp yeni bölgeler açmak, çoğu ana görevin temelinde yer alıyor. Bu lineer görevler, oyun süresinin büyük bir kısmını kaplıyor ve bazen açık dünya özelliğini bile unutmanıza sebep olabiliyor. Bunun yanında oyuna eğlenceli bulmacalar eklenmiş. Nokia 3310 döneminde “yılan” oyunu oynamanın, bulmaca çözerken faydalı olacağını hiç düşünmemiştim. Veya dev bir tilt masasıyla bir sonraki bölüme geçmek gerçekten iyi düşünülmüş detaylar. Bu eşsiz bulmacaların yanı sıra “lockpick” mekanizması da monotonluğu kıracak şekilde 3 farklı sistem sunmuş, fakat yine de 3-4 seferden sonra bu bulmacaları çözmek, keyfinizi kaçıracak bir hale dönüşüyor. Ana görevleri tamamladıktan sonra, bir sonraki göreve geçmek için büyük bir haritada tamamen serbestsiniz; fakat bu serbestlik, yalnızca silahlarınızı daha geliştirmek için gereken planları bulmak adına kullanışlı. Açık dünya, düşman dolu ve ilerlemek oldukça zor; bu yüzden dikkatle ilerlemeniz gerekiyor.
Robot Avcısı Yoldaş Major
Hal böyle olunca, insan avlayan robotlar arasında dolaşırken günlük işler için tasarlanmış sıradan bir robottan bile korkmaya başlıyorsunuz. Bu durum Major’un da önce öldür, sonra sorgula mantığına geçmesine sebep oluyor ve cephanesini genişletiyor. Oyunda başlangıçtaki balta ve pompalı tüfek haricindeki tüm silahları kendiniz üretiyorsunuz. Silahları oluşturmak için bozulmuş kodlu, BDSM tutkunu bir robottan yardım alıyorsunuz. Bu durum başta bir soru işareti uyandırsa da, opera yapan robottan dayak yediğinizde tüm sorgulamalarınızı bir kenara bırakıyorsunuz. Silahları üretmek için gereken planlar genellikle ana hikaye içerisinde karşınıza çıkıyor; çok fazla silah çeşidi yok fakat Kalesh açıldıktan sonra diğerlerine pek ihtiyaç duymadım. Zombi salgını gibi bir durum ile de karşılaşıyorsunuz ve bu, iki grup birbirine girdiğinde loot toplama fırsatı sunuyor. Elde ettiğiniz güçlü yakın dövüş silahı, Kalesh ve enerji mermisi işe yarıyorsa her türlü zorlukla başa çıkmanız mümkün. Oyun, süper güçler de sunuyor; örneğin düşmanları dondurma, telekinezi, kalkan oluşturma gibi. Bu yeteneklerin geliştirilmesi için organik materyaller toplamanız gerekiyor.
Master Of Puppets
Atomic Heart‘ın en keyifli yanlarından biri de diyalogları. Ana karakter Major, her şeyle sert bir dille tartışan, hafızası yerinde olmayan bir asker. Akıllı eldiveni Charles ile sürekli atışma halindedir. Oyundaki mantıksızlıklar karşısında tahammülü yoktur; örneğin bir görevde dört farklı elementi bulmak zorunda kalmak, onun sinirini bozar. Ancak şikayet etmek fayda etmediği için yine de o dört kutuyu bulmak zorundasınız. Okuduğunuz bulmacaları pek sevmeyen Charles, özellikle büyük tilt odasına girince çocuk gibi sevinir; yalnızca Charles ile değil, bir tren görevlisi robot ile de atışmaları, yerde yatan insanlarla dalga geçişleri Major ile aranızda hoş bir bağ kurulmasını sağlıyor. Ancak kader, Major’un geçmişini ortaya çıkarıyor. Oyun sonunda yaşananlar, hem Major hem de sizin için farkındalık yaratıyor. Oyun dünyasındaki pek çok sürprizle zenginleştirilmiş bu durumda, belki finale kadar etkileyici değil ama yine de Atomic Heart’ın sonları, sorgulamaya itiyor.
Ütopyalar Güzel Midir?
Hayatın doğal akışından sapıp distopik bir SSCB dünyasında yer almak, başta çarpıcı gibi görünmese de bazı sorular akıllarda bırakıyor. Bazı yorumlarda, oyunun komünizmi güzelleştirdiği söyleniyor; ancak oyun aslında komünizmin sorunlarına yaptığı göndermelerle Politbüro’nun “eşitler arasındaki daha eşitler” anlayışını yaşatıyor. Kapitalizme de saygı duruşunda bulunuyor. Genel olarak Atomic Heart, ana karakter Major aracılığıyla tüm anlamsızlıkları sorguluyor. Oyunu PC’de oynadım ve optimizasyonla ilgili bazı sıkıntılar yaşadım. Özellikle yükleme alanlarında ve açık dünyaya geçerken ciddi kasmalar mevcut. Ancak aksiyon esnasında önemli sorunlar yaşamamakla birlikte, bir yerde sıkışmam beni fazlasıyla gerdi. Otomatik kayıt noktalarının sınırlı olması ve manuel kaydın yasaklı olması, çok sayıda loot ile sıkışmayı daha da can sıkıcı hale getiriyor. Umarım yapımcılar bu soruna acil bir çözüm bulur; aksi takdirde benim gibi pek çok oyuncunun emekleri boşa gitmiş olacak. Hele bir distopyada bu kadar emek hırsızlığına uğramak; bunun cezası GULAG olmalıdır. Ancak oyunda GULAG da yok…
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?