Uzun ve zorlu bir seyahati sadece en tutkulu kaşifler göze alabilir. Yaşayan Diyarlar’ın güzelliğini inkar etmek mümkün olmasa da, bu bakir tepelere gidiş yolunda karşılaşacağınız riskler, birçok kişi için katlanılabilirden fazlasıdır. Bu bölgeleri daha iyi anlayabilmeniz için bir soluklanıp, size anlatmama izin verin – dalgalı tepeler, yeşil alanlar ve güneş ışığı. Bölgenin tümü, kendine özgü ekosistemleri barındıran bir tepe ve vadi ağı gibi hissettiriyor. Bu deklarasyon biraz abartılı gelse de, oldukça doğru. Güneşin konumu, tatlı su kaynakları, derin vadiler ve kaplıca varlığı, Yaşayan Diyarlar’a zengin bir flora ve fauna kazandırıyor. Bir yamaçtan aşağıya doğru yürürken, gür ve yemyeşil tepelerle karşılaşabilirsiniz. Ancak bir sonraki bayırı tırmandığınızda sadece taşlarla dolu kaynayan mineral kaynaklarına rastlayacaksınız.
Ve yaratıklar! Seyahatim sırasında birçok yer gördüm, fakat beni bu kadar şaşırtmayı başaran başka bir yer olmadı! – “Yaşayan Diyarlar’dan Gerçek Hikâyeler” kitabından alıntıdır.
Eğer Obsidian’ın 21 yıllık kazanma serisinin sona ereceğine dair endişeler taşıyorsanız, iyi haberi size ileteyim: Avowed, bu yılın en başarılı yapımlarından biri olurken, Obsidian’ın da en iyi oyunlarından biri haline geldi. Yani elimizde neredeyse yeni bir New Vegas var! Birçok gecikme ve baştan başlama çabasının arasında, içimi bir “Ya güzel olmazsa?” korkusu kaplamıştı; ancak Avowed ile geçirdiğim 50 saatten fazla bir süre sonunda tatmin olduğumu söyleyebilirim… İkinci karakterime bile başlamışken, bu oyunun kaliteli olduğunu kabul etmek gerekir.
Avowed, başlangıçta “Obsidian’ın The Elder Scrolls serisine yanıtı” olarak düşünülse de, birçok yönden Bethesda’nın ünlü serisinden ayrılıyor. Öncelikle, yapımcıların her röportajda vurguladığı gibi, Avowed bir “açık dünya” oyunu değil. Obsidian’ın geleneksel bölgelere ayrılmış yaklaşımını kullanıyor; dolayısıyla “açık alan” demek daha doğru olur. Bu bölgeler, büyüklük bakımından Skyrim ile kıyaslandığında daha kompakt ve bu yoğun içerik, nicelikten kaybettiği noktaları nitelikle telafi ediyor. Başlamadan önce beklentilerinizi buna göre ayarlamak, oyundan alacağınız zevki artıracaktır; zira ilk izlenimlere odaklanıldığında “Aaa, ama bu Skyrim gibi değil?!” gibi yanlış anlamalara neden olabilecek pek çok yorum görüyoruz. Ancak öncelikle Pillars of Eternity’ye uzak olanlara veya biraz anımsamak isteyenlere kısaca bilgi vermek istiyorum.
Avowed, Obsidian’ın izometrik RPG serisi Pillars of Eternity ile aynı evrende geçiyor. Hikaye, ikinci oyunun 4 yıl sonrasını kapsıyor ancak tamamen bağımsız bir öykü. İlk oyun Eastern Reach’i, ikinci oyun ise Deadfire Takımadaları’nı ele alıyordu. Avowed ise daha önce pek az bilinen The Living Lands adlı vahşi ve izole bir kıtaya giriyor. Oyun süresince “Elçi” olarak adlandırılan karakterimiz, doğrudan Aedyr İmparatoru tarafından görevlendiriliyor. Aedyr İmparatorluğu, Eora’nın en geniş ve en güçlü uygarlığını temsil ederken, kolonileşmeye karşı da oldukça iştahlıdır. Yakın zamanda The Living Lands’e gözlerini dikmelerinin sebebi herkesçe bilinse de, söylenmesi cesaret gerektiriyor.
Bu toprakların taze ve kontrolsüz durumu, geçmişteki problemlerinden uzaklaşmak için buraya gelenlerle dolup taşıyor. Yerli halk da uzun süredir bu acımasız topraklarda yaşam mücadelesi veriyor. Göze çarpan bu karmaşa, Dreamscourge adındaki bir salgınla daha da derinleşiyor. İmparatordan araştırma ve çözüm bulma yetkisi verilip yola çıkıyoruz. Fakat ne yazık ki, kıtaya adım atmadan, dost ateşi nedeniyle gemimizin batmasıyla karaya sürükleniyoruz. Canımızı zor kurtardığımız bu durumda, hem politik hem de ilahi entrikaların tam ortasına düşüyoruz.
Sallanmış ama karıştırılmamış… Avowed’u tek bir tanıma sokmak zordur; dolayısıyla nelerden ilham aldığını özetlememe izin verin. 2006’nın kült yapımı Dark Messiah of Might and Magic‘i hatırlıyor musunuz? Bence bu karışımın ana maddesi o. Oynarken sürekli olarak daha modern bir Dark Messiah oynuyormuşum hissini verdi. Eğer Dark Messiah’ı hatırlayamıyorsanız, onun yerine Dishonored’ı da örnek olarak kullanabilirsiniz; zira her ikisi de aynı üretim stüdyosu (Arkane) tarafından yapılmıştır. Üzerine bir miktar Mirror’s Edge ekleyerek birinci şahıs kamerasından atletik sahneleri temsil edebiliriz. Nordic Skyrim’dan da biraz alarak karışımımızı tatlandırabiliriz. Hepsini bir araya getirip, sonunda Pillars of Eternity evrenini katarak oyunumuzu ortaya çıkarıyoruz. Afiyet olsun, Avowed servise hazır!
Bir içecek molası vermek iyi olabilir. Kendimi çok fazla aç bıraktım, Woedica kahretsin…
Avowed’ın ilham kaynaklarını gözünüzde canlandırmaya çalıştım ki nasıl bir oyun olduğunu da daha net açıklayabilirim. Belki de Skyrim yerine, oyunun yönetmeni tarafından da çok sevilen bir başka oyun olan Morrowind örneğini kullanabilirdim ama artık böyle olsun. Avowed, bahsettiğim her oyundan iz taşırken, bunları oldukça lezzetli bir formatta bizlere sunuyor.
Gittim, gördüm, keşfettim! Dawnshore’a ayak bastığımızda, The Living Lands’in geri kalanı da ayağımızın altında seriliyor. Haritanın her köşesi keşfedilmeyi bekleyen gizemlerle dolu. Bu gizemleri açığa çıkarmak gerçekten heyecan verici ve daha ilk bölge bile sizi saatlerce meşgul edebilir. (Toplamda 4 bölge mevcut: Dawnshore, Emerald Stair, Shatterscarp ve Galawain’s Tusks) Bu keşfitme deneyimini mümkün olduğunca kendi başınıza yapmanızı öneririm. Erken erişim sağladığımız için neyle karşılaşacağımız hakkında hiçbir fikrimiz yoktu ve her detayı bireysel olarak keşfetmek çok keyifliydi. Sonuçta, “Aa, burada da böyle bir şey buldum!” demek oldukça hoş bir his. Ayrıca oyun, yoğun bir parkur ve akrobasi unsurları sunduğu için, binaların zirvesine tırmanmak ya da oyunun amaçladığından farklı yollarla çözüm bulmak kendinizi gerçekten iyi hissettiriyor.
Zaten, böyle karşılaştırmalar yapmadan duramayacağım: Skyrim keşif ve kum havuzu işini oldukça iyi yaptığı için sevildi. Bugün, şartlar altında oyunu tamamlayan ya da hatırlayan kaç kişi var? Tahminimce çoğu kişi bu konuda tereddüt edecektir. Avowed açısından, ilgi çekici, iyi sunulmuş bir hikâyeye sahip. Hele eğer gibi Pillars of Eternity tecrübeleriyle gelirseniz, hem hikaye hem de etrafa yayılmış ipuçları daha da tatlı geliyor. Eğer Eora ile ilk defa tanışıyorsanız endişelenmeyin, zira oyun bilmeniz gereken tüm önemli noktaları diyaloglar sırasında farklı renkle gösteriyor. Böylece detaya ihtiyaç duyduğunuzda özet bilgi alıyorsunuz.
Buna rağmen internet üzerinde “Hikâye çok sıradan” diyen yorumlar gördüm, fakat durumu değerlendirirken belki de ben Pillars evrenine aşina olduğum için başkalarından farklı bir bakış açısına sahip olabilirim. Kararınızı kendiniz verin; ben ise oyunlarda hikayeyi önemseyen biri olarak fazlasıyla tatmin oldum. Düşman zorluğu da farklı bir seviye sistemiyle işlenmiş. Her düşmanın belirli bir ekipman seviyesine karşılık geldiği göz önüne alındığında, ekipmanınızı güncel tutarsanız o bölgedeki en zorlu düşmanlarla başa çıkmanız mümkün.
Ekipman sistemi de oldukça ilginç. En sıradan ekipmanı bile yeterince geliştirme başarısıyla işe yarar hale getirebiliyorsunuz. Hatta, aynı anda 10 ekipmanı en üst seviyede tutmaya çalışmadığınız sürece bol miktarda materyal bulmak da mümkün. Ancak “Unique” etiketi taşıyan ekipmanlar özel yetenek ve bonuslara sahip olduğundan, daha fazla iş görecektir. Ve tabii ki, Obsidian yapımı oyunlarda seçimlerin ve sonuçlarının önemi büyük. Avowed da bu açıdan bir New Vegas etkisi taşıyor. Gerçekten de uç noktalarda seçimler yapabiliyorsunuz. İşte bu sebeple, oyunun başı, sonu ve olası sonuçları geri dönülmez şekilde etkiliyor.
Özellikle, aniden gelen ast kaos, zamanla etkisini kaybetmiyor. Mesela bazı görevlerin sonuçları, saatler sonra bile sizi etkiliyor. Hatta bazen, dikkatinizi ciddi şekilde test edebiliyor. Şayet savaşarak giderseniz, daha sonra diplomatik bir çözüm gerektiren durumlarda işiniz kolay olmuyor. Daha da büyük bir örnek verecek olursak, bir noktada birisi “Bak, şurada bir şeyler oluyor gibi, gidip bir incele” dedi ancak bu görev listesinde yer almadı. Unutunca, oyun akışında ciddi değişiklikler meydana getiriyorsunuz. Hatta, tüm karakterler bahsettikleri durumdan sonra yorum yapmaya devam ediyor, ama görev listelerine eklenmediği için bu durumu normal karşıladım. Oyun bittikten sonra bu durumu önlemek için bir başarı elde ettiğimi görünce büyük şok yaşadım. Bu durumu muhtemelen oyun oynarken anlayacaksınız. Şimdilik, ser verip sır vermeden burada bu kadarını açıklamakla yetineyim; ama aklınızın bir köşesinde bulunsun.
Elimden her iş gelir abi… Pillars of Eternity’de çok belirgin çizgilerle tanımlanırken, Avowed yarattığımız karakterler açısından çok daha esnek. Üç ana yetenek ağacı var: Fighter, Ranger ve Wizard. Bu arketipler, istenildiği kadar derinlemesine incelenebilir. Yeteneklerinizi ve silahlarınızı nasıl kullanacağınız belirleyici. Kişisel deneyimim: başlangıçta bir büyücü olarak yola çıktım. Düşmanları büyü ile hedef alırken, daha sonra bir elimde kılıç, diğerimde büyü kitabıyla mücadele ettim. Zamanla iyi bir arkebüz buldum ve düşmanları uzaktan vurabiliyordum. Kılıç ve kalkanla da oynadım. Düşünsenize, her aşamada farklı bir silah ve yaklaşım deneyebiliyorum. Oyunda çok fazla seçenek mevcut ve yanlış bir yola sapma ihtimaliniz oldukça düşük. Bir şekilde yanlış yola saparsanız bile, az bir ücretle her şeyi sıfırlayarak baştan başlayabiliyorsunuz. Aksiyon oldukça keyifli; kolayca sıkılmanız mümkün olmuyor. Öte yandan, The Outer Worlds’ün en büyük eksikliğinin yeterli aksiyona sahip olmaması olduğu göz önüne alınırsa, Avowed bu alanlardaki başarısı, hemen The Outer Worlds 2 için büyük umutlar vaad ediyor.
Peki, şimdiye kadar tamamen olumlu yorum yaptım, ancak Avowed’ın zayıf kaldığı alanlar var mı? Elbette ki var! Keşif bu kadar önemliyken, harita ve pusula arayüzlerinin kullanışsız olması hayret verici.
Haritaya not almanın, işaret koymanın imkânsız olduğu durumlar yaşanıyor. Belirli bir yeri bulmaya çalışırken sürekli haritayı açıp kapatmak zorunda kalmak büyük bir zorluk sunuyor. İlk birkaç haritada yer alan düşmanların çeşitliliği çok geçmeden sıkabilir; çünkü ilerleyen bölümlerde hep aynı düşmanların daha hafif veya daha güçlü halleriyle karşılaşıyorsunuz. Oyunun sonlarına doğru yeni bir düşman türü ortaya çıkınca, bu sürekliliği kırmış olsa da daha fazlasını beklemek herkesin arzusuydu. Daha çeşitli düşman tipleri olsaydı, kesinlikle tadından yenmezdi.
Kişisel bir görüş: Obsidian’ın müziklerine bayılıyor ve hâlâ dinliyorum. Ancak Avowed’ın müziği biraz yavan geldi. Ambiyans müziği kesinlikle işe yarıyor; fakat akılda kalıcı ve coşku verici melodilere ihtiyaç var. Önceki müziklerin bestecisi Justin Bell’in gidişi önemli bir kayıp. Bunun haricinde, Obsidian oyunları genellikle “seçimleriyle sevdiklerimiz” kategorisine giriyor; fakat bu sefer daha pürüzsüz bir deneyim yaşadım. İlk iki bölge daha cilalıydı, üçüncü ve dördüncü bölgelerde bazı yan görevlerle sorun yaşadım. Neyse ki Eora’dan kopmak istemediğim için başka bir kez oynama niyetindeydim.
Seçimlerimizin ve sonuçlarımızın iyi işlendiğini vurguladığım gibi, bazı son slaytların hızlı geçtiğini düşünüyorum. Belki ileride bir devam oyunu olursa belirli durumları irdelemekte zorluk yaşamamak için böyle yapmış olabilirler, ama “Bu durumu biraz daha açıklasaydınız?” diye düşünmüyor değilim. Sonuç olarak, Avowed, Obsidian’ın kazanma serisine bir halka daha eklemeyi başarmıştır. Keşif odaklı fantastik FPS/RYO türlerinde yeni standartlar belirliyor bile.