Oyun dünyasında bazen bir müzik parçası, bir oyunun kendisinden daha fazla hatırlanır. Özellikle de Civilization serisi gibi derin strateji oyunlarında, müzikler sadece arka planda çalan melodiler değil, aynı zamanda oyuncuları medeniyetlerini kurma ve yönetme yolculuklarına hazırlayan birer motivasyon kaynağıdır. İşte bu noktada, Civilization IV’ün açılış ekranında karşımıza çıkan Baba Yetu parçası, yalnızca müzik değil, aynı zamanda bir efsane haline gelmiştir. Kimi oyuncular bu parçayı dinlerken, kimi zaman gözyaşlarına hakim olamaz. Ama tabii ki bu gözyaşları zaferin getirdiği mutluluktan değil, kaybedilen şehirlerin hatıralarından kaynaklanır!
Christopher Tin adında bir müzisyen, Civilization serisi ile adeta aşk yaşamış. Onun besteleri, hem ruhumuzu okşuyor hem de stratejik hamlelerimizi yaparken yaşadığımız stresin bir kısmını alıyor. Düşünün ki, düşman medeniyetleriyle savaşa gireceksiniz ve o an Baba Yetu çalmaya başlıyor. İçinizdeki savaşçı ruhu bir anda kabarıyor ve “Evet, bu savaşı kazanabilirim!” diyerek masanın üzerindeki strateji haritasına daha bir hevesle bakıyorsunuz. Ancak unutmayın ki, bu hevesin yanında bir de “Neden bu kadar çok şehri kaybettim?” düşüncesi var. O an da bir yandan müzik sizi motive ederken, diğer yandan kayıplarınızı hatırlatıyor.
Baba Yetu parçasının en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece bir melodiden ibaret olmaması. Bu parça, hem enstrümantal hem de vokal ögeler barındırıyor. Bu sayede dinlerken, sanki bir orkestra ile beraber medeniyetinizi kuruyormuş gibi hissediyorsunuz. Şarkının açılışındaki o etkileyici koro, dinleyiciyi hemen sarıp sarmalıyor. Hemen ardından gelen melodi, tam da oyun başladığında ruhumuzu okşayan bir tür motivasyon kaynağı haline geliyor. Yani, “Baba Yetu”yu dinlemeden bir strateji oyunu oynamak, çorbasız bir yemek yemek gibidir; tadı yoktur!
Tabii ki, bu müziği dinlerken bir yandan da aklınızda “Acaba bu sefer ne kadar ilerleyebilirim?” düşüncesi var. Bazen de kaybedilen savaşın acısı, Baba Yetu’nun melodisi ile birleşerek bir tür trajedi oluşturuyor. Gözlerimizde yaşla, klavyemizdeki tuşlara basıyoruz ve “Bir daha asla kaybetmeyeceğim!” diye yemin ediyoruz. Ama bir sonraki oyunda yine aynı hatayı yapıp, düşmanlarımızın eline geçiyoruz. O zaman, müziği dinlerken kaybettiğimiz şehirlerin hatıraları, bizlere birer tecrübe olarak geri dönüyor. “Ah, şu müzik yine geldi; ne kadar da özledim kaybettiğim şehirlerimi!” diyerek gülümsememek elde mi?
Baba Yetu, sadece bir müzik parçası değil, aynı zamanda Civilization serisinin ruhunu taşıyan bir sembol. Her bir notası, oyuncuların medeniyetlerini kurarken yaşadığı zaferleri, kayıpları ve hayal kırıklıklarını yansıtıyor. Bu nedenle, Civilization IV’ü oynarken, sadece bir oyun oynamıyorsunuz; aynı zamanda bir müzik ziyafeti de çekiyorsunuz. Eğer siz de Civilization serisinde kaybolmuşsanız ve müzikleri hayatınıza dahil etmişseniz, Baba Yetu’yu dinlerken gözlerinizi kapatın ve kendinizi medeniyetler savaşının tam ortasında hissedin. Kim bilir, belki de bu sefer galip gelen siz olursunuz!