Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Darksiders 3 piyasaya sürüldüğünde, THQ Nordic’ten gelen açıklamalar serinin gelecekteki devamına dair umut verici sinyaller taşıyordu. THQ yetkilileri, Darksiders’ın kendileri için önemli bir marka olduğunu ve bu marka üzerinde çalışmalara devam edeceklerini belirtmişlerdi. Bu doğrultuda, Haziran ayında Darksiders Genesis duyuruldu ve bizler serinin köken hikayesini anlatan bir spin-off oyununun geleceğini öğrendik.
Mahşerin Dört Atlısı…
Darksiders Genesis, bizleri serinin ilk oyununun öncesine, olayların başlangıcına götürüyor. Yaradılış anından itibaren düzenin koruyuculuğuna soyunan, dengeyi sağlamakla yükümlü bir Konsey mevcut. Melek ve şeytanlardan türeyen bir ırk olan Nephilim’den oluşan Mahşerin Dört Atlısı, Savaş (War), Ölüm (Death), Öfke (Fury) ve Çatışma (Strife), bu Konsey’in emri altına giriyor. Ancak bu durumun bir bedeli var; atlılarımıza kendi ırklarını yok etme emri veriliyor. Dört kardeş, Konsey’in bu emrine uyarak Cennet’te büyük bir kıyım gerçekleştiriyor ve Nephilim ırkının sonunu getiriyorlar.
Oyun, bu savaşın hemen sonrasında Savaş ve Çatışma’nın Konsey’den aldıkları yeni bir emirle başlıyor. Görevleri, düzeni bozmakla itham edilen bir iblis kralı olan Lucifer’i durdurmak. İkili, bu görev kapsamında 16 bölüm boyunca farklı bölgeleri ziyaret ederek iblis lordlarının çanına ot tıkıyor. Nihai hedefleri, düzeni sonsuza dek bozabilecek bir komployu sonlandırmak. Ancak, işler başta göründüğü gibi gitmeyebilir, değil mi? Diğer Darksiders oyunlarını oynayanlar, hikâyenin devamına dair bilgi sahibidirler. Ancak ben, burada hikâyeyi noktalayarak, seriye yeni katılanlar için sürprizi koruyayım. (Dileyenler, serinin güzel bir özetini Eser’in “Mahşerin Dört Atlısı’nı Tanıyalım” yazısında bulabilirler.) Belki hikâyenin devamını bilmek, Oscarlık bir senaryo gibi gelmiyor ama geçmişe dönmek, ‘Yedi Mühür’ün kökenine inmek ve Çatışma’nın karakterini derinlemesine keşfetmek oldukça keyifli bir deneyim sunuyor.
Strife’ın Silahları mı Daha Çok Can Yakar, Esprileri mi 🙂
Darksiders Genesis’in ana karakteri Çatışma, ancak oyuncular Savaş ile de oynama imkânına sahip. Tek kişilik modda, karakterler arasında hızlı bir şekilde geçiş yapılabiliyor. Ayrıca, co-op modu ile arkadaşınızla birlikte oynamak da mümkün. Bu, serinin dinamiklerine güzel bir yenilik katıyor.
Darksiders serisinin oyun stilinin belirli bir kimliği olduğunu söylemek pek doğru değil. İlk iki oyunda “PC için God of War” yaklaşımıyla hareket edilmişken, Darksiders 3’te “ucundan biraz Souls katıverelim” denilmiş gibi görünüyordu. Genesis ise rotayı daha çok Diablo’ya çeviriyor. İzometrik görünümlü bir hack&slash deneyimi sunan oyun, farklı ögelerle zenginleştirilmiş. Bazen platform unsurlarına geçerken, bazen bulmaca çözme görevleriyle karşılaşıyoruz. Bölüm sonlarında ise boss savaşlarıyla heyecanı doruk noktaya taşıyoruz.
Baş karakterimiz Çatışma, dört kardeşten en çok silahşor olanıdır; girdiği ortamlarda çifte tabancasıyla adeta yargı dağıtıyor. Savaş ise, ilk oyundan tanıdığımız bir karakter. Önüne gelen tüm iblisleri kılıcıyla biçerek geçiyor. İkisi arasında oynanış açısından hangisinin öne çıktığını sorduğunuzda, ikisiyle de keyif aldığımı söyleyebilirim. Ancak karakter olarak Çatışma, biraz daha ön planda. Sonuçta başrol kendisine verilmiş, biraz torpil geçilmiş. Çatışma, dörtlünün eğlenceli üyesi olarak karşımıza çıkıyor; her durumu tiye almayı seven ve Savaş’ın sabrını test eden bir karakter.
Karakterlerin temel silahları sabit kalırken, oyun ilerledikçe yeni yetenekler kazanıyorlar. Bazı yetenekler, silahların yeni kullanım şekilleri iken bazıları farklı özellikler olarak sunuluyor. Örneğin, Çatışma’nın ikincil atışını lazer silahı gibi (ateş kullanarak) ayarlayabilir veya etkileyici mermiler kullanmasını sağlayabilirsiniz. Ghost Hook veya Vorpal Blade gibi özellikler de karakterin yetenek ağacında yer alıyor. Ghost Hook ile uzaktaki nesneleri kendinize çekebilirken, Vorpal Blade ile uzaktaki tuşlara basmak veya meşaleleri tutuşturmak mümkün.
Karakter gelişiminde dikkat çekici bir detay ise ‘Creature Core’ sistemi. Bu sistemle Savaş ve Çatışma’yı geliştiriyor, daha güçlü hale getirebiliyoruz. 30 tane ‘Minor Creature Core’ ve 8 tane ‘Major Creature Core’ bulunuyor. Bu ‘core’ları öldürdüğümüz yaratıklardan elde ediyoruz; ufak düşmanlardan ‘Minor Core’, boss savaşlarından ise ‘Major Core’ kazanıyoruz. Açtığımız ‘Creature Core’ özelliklerini yükseltmek de mümkün. Bu ‘core’lar, karakterin sağlığını artırmak, saldırı gücünü yükseltmek veya çeşitli bonuslar kazandırmak gibi etkiler sağlıyor.
Hack&slash oyunları, bol bol yaratık kesip biçmek ve loot yapmak üzerine kurgulanmıştır. Darksiders Genesis de bu geleneği sürdürüyor; etrafta açılmayı bekleyen sandıklar ve toplanabilir nesneler oyuncuları bekliyor. Ancak, burada Diablo’daki kadar kapsamlı bir loot sistemi yok. Yine de kararında bir hazine avcılığı mevcut. Örneğin, Boatman’s Coins toplayarak Vulgrim ile alışveriş yapabilir, kapıları açmak için Trickster Key’leri kullanabilirsiniz. Yaratıkları öldürdükçe ve görevleri tamamladıkça Souls kazanıyorsunuz.
Oyun, ana görevlere ek olarak yan görevlere de sahip, bu nedenle haritada serbestçe dolaşabilirsiniz. Görevleri tamamladıkça elde edebileceğiniz ödüller mevcut. Böylece, sadece ana görevlere odaklanmakla kalmaz, arada yan görevlere de yönelerek karakterinizi geliştirebilirsiniz. Ayrıca, belirli hedeflere ulaşarak (örneğin, hiç ölmeden belirli bir parkuru tamamlamak veya belirli sayıda düşman öldürmek) elde edeceğiniz başarımlar da çeşitli ödüller sunuyor.
Oyunun başlangıç kısmını geçtikten sonra, daha önce geçtiğiniz haritalara geri dönme imkânınız bulunuyor. Görev aralarında Void denilen bir alana geliyoruz ve bir sonraki aşamayı öğrenince yeni haritaya geçiyoruz. Bu aşamada, önceki bölümleri görebiliyor ve istediğiniz haritayı seçerek oraya doğru yol alabiliyorsunuz. Eğer eksik bıraktığınız görevler veya toplamadığınız eşyalar varsa, istediğiniz zaman geri dönüp bunları tamamlayabiliyorsunuz.
Her bölümün sonunda büyük bir düşmanla karşılaşmamız gerekiyor; aralarda mini boss savaşları da mevcut. Boss savaşları, alıştığımız tarzda ve şikayet edilecek bir durum göze çarpmıyor. Ancak iki önemli eleştiri var: kamera açıları ve kontrollerin zaman zaman sapması.
İzometrik aksiyon oyunlarını severim ve bu tür oyunlarda kamera açısının önemi bir kez daha Darksiders Genesis ile ortaya çıkıyor. Bazen karakteriniz ile aranıza duvarlar, dağlar ve tepeler girebiliyor; bu da savaşların kör döğüşüne dönüşmesine neden olabiliyor. Platform bölümlerinde ya da bazı bulmacalarda altıncı hissinize güvenmek zorunda kalıyorsunuz. Doğru kamera açılarının tercih edilmesi ya da kameranın kontrolünün oyuncuya bırakılması gerekirmiş dedirten anlar yaşanıyor.
Kontrollerle ilgili yaşadığım bir diğer sıkıntı ise, hem klavye & fare kombinasyonunda hem de kontrolcü ile oynarken ortaya çıkıyor. Belirli platform kısımlarında karakteri zıplatmak zorunda olduğunuzda, karakteri yönlendirmek beklediğiniz kadar kolay olmayabiliyor veya boss savaşlarında karakterinizi sağa sola kaçırmaya çalışırken, onun alakasız bir yöne gitmesiyle karşılaşabiliyorsunuz. Bu durumlar, oyunu bazen daha zorlu hale getirirken, bazen de can sıkıcı kılabiliyor.
Son olarak, haritadaki yerimi bir türlü görememek de can sıkıcı bir detay. Haritayı koymuşsunuz ama bulunduğum yeri gösteren bir ikon eklemeyi unutmuşsunuz gibi hissettiriyor.
Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, Darksiders Genesis; platform ve bulmaca ögeleriyle zenginleştirilmiş, “kes, biç, parçala” tarzında bir oyun deneyimi sunuyor. Özellikle şu günlerde oyun kıtlığı yaşanırken, kesinlikle bir şans verilmeye değer bir oyun. Hikayesi çok çarpıcı olmasa da (belki de sonrasını bildiğimiz için böyle düşünüyorum), oynanışı ve baş karakterimizle (Çatışma, bana oldukça eğlenceli bir karakter gibi geldi) keyifli vakit geçirebilirsiniz.