Diablo Immortal: Mobil Oyun Deneyimi ve İncelemesi
Diablo Immortal ile mobil dünyada efsanevi bir savaş deneyimi keşfedin. Oyun incelememizle bu heyecan verici maceraya dalın!
8 saat önce

Gerçekten zaman ne kadar hızlı geçiyor! Diablo Immortal‘ın duyurulduğu gün üzerinden tam dört yıl geçmiş. Bu süre zarfında, özellikle “Telefonunuz yok mu?” ve “Bu bir Nisan şakası mı?” gibi esprilerle sıkça karşılaştık. Ne yazık ki, Diablo Immortal zamanlaması ve yöntemi bakımından eleştiriler alsa da, mobil oyunlardaki anlayışımızı değiştireceğine inanmıştım. Elbette, Diablo Immortal mobil oyun alanında ilk değil; bugün, konsol almak için geçmişte sıraya girdiğimiz birçok J-RPG’nin yanı sıra en popüler e-spor oyunlarının bile mobil versiyonları mevcut. Ancak, bu oyun hem Blizzard’ın mobil alanındaki ilk projesi hem de Diablo II’nden beri arzuladığımız devasa çevrimiçi deneyime en yakın olanıydı. Çok sevilen rakibi Path of Exile’ın mobil versiyonu da dikkate alındığında, bu durum Blizzard için hayati bir adım.
Aslında Diablo Immortal’ı tanımlamak oldukça basit; oyuna ilk adım attığınızda genellikle “Aaa, bu resmen Diablo III’ün cebime girmiş hali!” izlenimi alıyorsunuz. Görsel bütünlük ve seslendirme kalitesi, “mobil oyun” kategorisinin ötesinde. Zamanın karanlık atmosferine ve görselliğe dağılmış etkileyici mekanlar ve akıcı seslendirmeler, gerçekten takdire şayan. Diablo III’ün o “150 iblisi birden kesme” hissiyatını kaybetmişken, burada daha gerçekçi ve dolayısıyla daha samimi mekanikler var. Her bir vuruşun hissiyatı oldukça etkileyici ve ekranda yaratıkları kesme sürecine kısa sürede kapılmanız olası. Ancak, yaratıkları kesmeden önce hangi yöntemle gideceğinizi de belirlemeniz gerekiyor.
Diablo III’te bulunmayan tek sınıf Witch Doctor. Bunun dışında Barbar, Wizard, Monk, Demon Hunter, Crusader ve Necromancer sınıflarından birini seçebilirsiniz. Ayrıca, karakterinizin türünü detaylandırmak da mümkün, böylece saç şekli ve rengi gibi birçok detayı özelleştirebilirsiniz. Fakat, bu detaylar zırhların altında kaybolacağı için pek de anlamlı olmayabilir. Ama yine de bu çeşitlilik, her zaman iyidir.
Seçtiğiniz sınıf ne olursa olsun, oyuna girdiğinizde bu deneyimin diğer mobil oyunların yüzlerini andıran Diablo’nun kendisi olduğunu hissediyorsunuz. Karakterler, yetenekler ve oynanış mekanikleri, serinin hayranlarına oldukça tanıdık geliyor. Farklı olarak, sınıfların aktif yetenek sayısı Diablo III’tan daha az. Bu, bazı oyuncular için “basitleşme” olarak değerlendirilebilir; ancak ben bunun o kadar da kötü bir gelişme olmadığını düşünüyorum. Zira bu az ama etkili yaklaşım, bazı sınıfların karmaşık mekaniklerini ön plana çıkarmakta. Örneğin, Wizard sınıfında bazı yeteneklerin kombo mekanikleri bulunuyor. Önce Scorch atıp sonrasında Arcane Wind kullanarak “Firestorm!” kombo hasarı verebiliyor, ya da Ice Crystal atıp Disintegrate veya Ray of Frost kullanırken etraftaki düşmanlara yayılan bir alan saldırısına dönüşebiliyorsunuz.
Diablo III’te sıkça kullanılan ve set eşyalarla sinerji yaratan yetenekler, burada neredeyse hiç kullanılmadığı için, özelliklerin basitleşmesi hoş bir değişim yaratıyor. Yalnızca az sayıda olan bu yetenekler de, sınıfa özel eşyalarla farklılık kazandırılmış durumda. Örneğin, Necromancer karakteriyle bulduğum “Rotspur” isimli bir omuz zırhı, kullandığım Corpse Explosion yeteneğiyle yere sürekli zehir hasarı veren bir veba bırakıyordu. Legendary eşyaların bulduğunuz hemen hemen tümü, bir nevi rün efekti sunuyor. Ayrıca, isterseniz Westmarch’taki Essence Transfer NPC’sinden bir Legendary’nin etkisini çıkartarak başka bir ekipmana uygulama imkanına sahipsiniz.
Oyunun mekaniğine daldım farkındayım; ancak Diablo Immortal’da anlatılacak çok şey var. En başta, düşük seviyelerde sürekli yeni eşyalar bulduğumuz için eşya değişimi yaşanıyor. Bu durum, elde ettiğiniz eşyaların gücünü geliştirmeniz hissiyatını zayıflatabiliyor ama Diablo Immortal bunu aşmayı başardı. Oyunda bulduğunuz eşyaları sürekli değiştiriyor olsanız da, ruh halinizde bir kayıp olmaması için ön gereksinimleri geliştirmeye devam ediyorsunuz. Örneğin, bulduğunuz eşyaları daha sonra ufak değişikliklerle geliştirip özelliklerini artırabiliyor, hatta yeniden şekillendirebilirsiniz. Bu süreç, gününde tam o eşyayı +4 yaparsanız, yenisi geldiğinde kaybedeceğiniz bir duruma düşmüyorsunuz. Çünkü yeni tankii daha da güçlendirerek +5 olana kadar ilerleyebiliyorsunuz. Ancak +6’dan sonra geliştirme zorlaşıyor; bu süreçte de yeni bonuslar kazanabiliyorsunuz.
Bu oyunla ilgili sevmediğim bazı durumların yanı sıra Malthael’den önce Westmarch adlı hikaye kısmı da dertlerimizden biri. Oyun, ikinci ve üçüncü oyun arasında geçiyor. Diablo II: Lord of Destruction’ın sonunda Baal, Worldstone’u yozlaştırmış ve Başmelek Tyrael, taşın insanlığı etkilemesini önlemek adına bu kristali parçaladı. Aradan yirmi yıl geçmiş olsa da, Worldstone’un parçaları hâlâ sorun teşkil etmeye devam ediyor. Biz de Immortal’a, bu parçaları ararken Wortham’da buluyoruz kendimizi. Hikaye kısmında çok rahat karşılaştığımız karakterlerden biri olan Deckard Cain ile birlikte geçmişe dönüş yapıyor ve birçok tanıdık karakterle yollarımız kesişiyor. Ancak benim rahatsız olduğum şeylerden biri, her Diablo oyununda karşılaştığımız “Kral Leoric” karakterini defalarca görmek zorunda kalmak.
Ayrıca, hikayede sık sık yan karakterlerin acımasızca öldüğünü görüyoruz. “Aa, ne güzel bir karakter!” dediğimiz biri bile birkaç level içinde katlediliyor. Her ne kadar bu durum karanlık ve trajik bir hava yaratsa da, bazen abartıdan kaçınmanın daha iyi olduğu düşüncesindeyim. Yani, Diablo III’teki şişirilmiş, abartılı anlatım ile bu oyundaki karanlık atmosfer arasında büyük bir denge var. Westmarch, Reaper of Souls’da yıkıntı halinde gördüğümüz bir şehir olduğu için burada görmeyi dört gözle beklediğimiz ihtişamlı bir yer olarak karşımıza çıkıyor.
Bununla birlikte, bazı rahatsız edici durumlar da ortaya çıkıyor. Hikaye ilerlerken, “Skarn’ı durdurmalıyız ama önce bir 5 level kasmalısın” demek, tasarım açısından talihsiz bir durum. Evet, Diablo dünyasında yaratıkları kesmek ve hırsızlık yapmak kaçınılmaz. Ancak bunun hikayenin ortasında olması, deneyimi bölmekte. Ayrıca, bazı günlük yapabilecekleriniz tamamen sınırlı; diğer yandan, Battle Pass’in sağladığı tecrübe puanları da yine aynı dertten muzdarip. Yani, bir yandan yaratıkları kesiyor, diğer yandan kullanılabilir ekstra aktiviteler yapıp monotonluktan kurtulmaya çalışıyorsunuz.
Buna ek olarak, oyunun her yerinde karşımıza çıkan mikro ödemeler de rahatsız edici. Blizzard, oyunun bir mobil versiyon olduğu ve bu yüzden tam donanımlı bir deneyim sunacağı iddiasında bulunmuştu. Beta sürecinde, bu söylemleri önemsedim fakat sonuçta bu durum oldukça ticari bir anlayışa dönüşmüş. Oyunun hikayesi sizi sürekli olarak önemli zindana gönderirken, tesadüf eseri bir paket kazanmak, elbette daha kârlı bir durum. Bu, şunu akla getiriyor ki; oyun sizi sömürmeyi hedefliyor ve bu durum göz ardı edilmemeli. İlk zindan kutusu 16TL fiyat etiketiyle başlıyor ve sonrasında fiyatlar katlanarak artıyor, nihayetinde 499,99TL’lik bir pakete kadar ulaşabiliyor.
Son olarak, hop oyun içi kozmetik öğelerin fiyatlarını belirlemek için harcayacağınız hesaplamaları göz ardı edin. Örneğin, Diablo II temasına sahip bir zırh takımını satın almak isterseniz, muhtemelen 419,99 TL civarında ödemeniz gerekiyor; fakat bu takım yalnızca tek bir karakter için geçerli. Eğer farklı bir sunucuda yine Barbar karakter açarsanız, bu kozmetikleri elde edemezsiniz. Ayrıca, klan kurmak için de 3000 platin gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Sonuç olarak, tüm bunlar oyuncunun eğlenmesine, haraç vermiş kadar olmasına neden oluyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, oyunun içindeki Diablo tutkum beni bir şekilde geri çekiyor. Günlük işlerimi yaparken, kendimi yeni zorluklar ve set eşyaları bulma dürtüsüyle buluyorum. Hatta, bu mobil oyunun Geliştirmeler tablosundaki potansiyelini heba etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer acele etmiyorum ve yalnızca hikaye üzerinde oynamak istiyorsanız, oyun ücretsiz oynama imkânı sunuyor. Ama rekabetçi bir ruhunuz varsa, dikkate almanız gereken çok şey var; çünkü oyun, paranızı harcatmayı amaçlıyor.
Yeni sınıflar gelecek mi?
Yenilik getireceği söylenen sınıflardan biri, Blood Knight. Resmi kaynaklardan bu yeni sınıfın geleceğine dair bilgi almış durumdayız. WoWhead, beta dosyalarını inceleyerek Blood Knight’ın alan etkili yeteneklere sahip bir Necromancer’ı andırdığını keşfetti. Hikaye açısından bakarsak, Blood Knight’ın karanlık büyülerle derinlemesine bir ilişki geliştireceği düşünülüyor. |
Kâğıt üzerinde nefis duran PVP/PVE modu: Cycle of Strife
Diablo III’de vaat edilen PVP’nin gelmemesi, oyunun eksiklerinden biriydi. Ancak, Diablo Immortal, PVP ile PVE’yi birleştiren Cycle of Strife adında ilginç bir mod sunuyor. Her oyuncu “Adventurer” olarak başlar ve 43. seviyeye ulaştığında Westmarch’ta sürekli mücadele eden iki fraksiyon olan Immortal’lar ve Shadow’ları keşfeder. Immortal’lar, Sanctuary’yi iblislere karşı koruma adına yemin etmiş bir organizasyon. Şado’lar ise Immortal’ları sürekli takip ederek güçlü olma iddiasında bulunuyorlar. Bu iki taraf arasındaki mücadele, oyuncular arasındaki rekabeti artırır. Ancak, zamanla bu döngü, oyuncular arasında denge sorunlarına yol açabilir. |
Kâğıt üzerinde yine nefis duran PVE sistemi: Wrathborne Helliquary
Wrathborne Helliquary, Diablo Immortal’ın raid sistemini temsil ediyor. Helliquary aracılığıyla Westmarch’a geçmeye çalışan iblislerle savaşarak, onların parçalarını topluyor ve yeni güçler kazanıyorsunuz. İlk boss olan Lassal’ı yenmek için, 8 kişilik bir ekip oluşturmalısınız. |
PC Tecrübesi
Oyunun PC deneyimi ile ilgili olumlu yorumlar pek bulunmamakta. OS’un henüz açık beta sürecinde olduğu belirtiliyor; dolayısıyla ortaya çıkan sorunlar, oyun tam çıktığında giderilebilir. Ancak, genel olarak yaşanan yoğun lag, ve çözünürlük ile ilgili sorunlar oyunun PC versiyonunun oldukça kötü olduğunu gösteriyor. |
Sanctuary Gezgini’nin Başucu Rehberi
- Ayarlar altındaki “Auto Pick Up” seçeneğini aktifleştirmeyi unutmayın. Böylece yere düşen eşyaları otomatik toplamak işleri hızlandırır.
- Elde edilen eşyaları kullanın. Geliştirmeleri bir tıkla aktarabiliyorsunuz. Bir Legendary bulursanız, önceki eşyaların güçlerini Extract etmeyi unutmayın. Eğer elinizdekilerden daha iyi ise, Essence Transfer ile yeni özellikler alabilirsiniz.
- Scrap material fazla biriktiyse, Charsi’nin yanındaki Smithing Materials Vendor’dan takas yapabilirsiniz.
- Altın, sıkça kullandığınız bir kaynak değilse, çoğunu Gamble yaparak harcayabilirsiniz.
- Level atlamak için Battle Pass’ı seviye atlatın. Bol Battle Point veren etkinlikleri yapmak faydalı.
- Her gün Challenge Rift yapmaya çalışın; geçişte günlük bonus veriyor.
- Elder Rift’lerden düşen Fading Ember’ları “Fa” rününe yatırarak “Random Legendary Gem” elde edebilirsiniz. Şansa bağlıdır ama 5 yıldızlı bir gem yaratmak keyif verici.
- Envanter ekranında “Recommended Builds” özelliğini kullanarak başlangıç için ilginç fikirler edinebilirsiniz.
- Legendary Gem’ler konusunda oyundaki mikro-ödemeler olumsuz olsa da, Legendary ve Set ekipmanlar konusunda oldukça cömert. Prodigy’s Path özelliğinin ücretsiz kısmı, her 5 levelda bir size istediğiniz Legendary’yi seçme şansı tanıyor.
- Helliquary’yi açtıktan sonra geçici bir Warband bulup bonuslarını toplamaya çalışın.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?