Bana bundan 10 yıl önce bir firmanın tek başına yarış oyunlarına hâkim olacağını söyleseydi, inanın onlara inanmazdım. Ancak Codemasters, tam anlamıyla bu hedefe ulaşmak üzere. Elbette hala elde edemedikleri alanlar var; örneğin sim racing denildiğinde akla ilk gelen oyunlar hala I-Racing ve ardından Asetto Corsa geliyor. Buradaki kitlenin uğraşmaya değmeyecek kadar küçük olduğunu düşünürsek, bu da muhtemelen uğraşmak istemedikleri için olmuştur. Pastanın büyük payı ise her zaman arcade oyunlarda oldu. Oynamak için ağırlık transferi, rüzgâr takibi gibi kavramları bilmeden, sadece arabaları yanlayarak ve gerektiğinde çarparak oynanan oyunlardan bahsediyorum. Çünkü gamepad’i eline alan herhangi bir oyuncu, bu oyunları rahatlıkla oynayabilir.
Codemasters’ın bu konuda iki önemli silahı oldu. Bunlardan biri, daha sim-cade diyebileceğimiz Grid; bu oyun, iki tarafa da yaranamadı. Diğeri ise, “Ben ralli oyunuyum” konseptiyle dikkat çeken Dirt’tü. Ancak Dirt Rally’nin popülerleşmesi, bu durumu bir hayli değiştirdi. Dirt’ün kendisi ciddi oyuncuları kaybetmişken, artık yarı-ciddi olarak kalamazdı ki sonuç olarak ortaya Dirt 5 çıktı. Codemasters’ın yaptığı en sıra dışı, alışılmadık ve çılgın bir oyun olarak, “Çok fazla araba, fazla kaos anlamına geliyor. Olabildiğince çabuk aralarından sıyrılmaya bakın.” Peki, simülasyonları ve Formula 1 oyunlarıyla ünlenen bir firma, gerçekten kravatını gevşetip rahat bir oyun yaratabilir mi? Bu sorunun cevabını, parlak renklere ve bir süre sonra gürültüye dönüşen müziklere dayanabilmeniz veriyor olacak.
Dirt 5’in görsellerine bakmadan yorum yapacak olsaydım, muhtemelen 2010’lu yılların başında çıktığını söylerdim. Çünkü piste dayalı oyunlar hem eskidiler, hem de oyuncular açısından mantıklı değiller. Açık dünyalı yarış oyunlarının hayatımıza girmesinin en büyük sebebi, sabit pistlerin bir süre sonra ezberlenebilir ve sıkıcı hale gelmesiydi. Forza Horizon bunu muhteşem bir şekilde gerçekleştiriyor; oyuncunun önüne hem koca bir oyun alanı sunuyor, hem de bu alanı gerektiğinde harika pistlerle doldurabiliyor. Dirt 5 örneğinde olduğu gibi, siz dünyanın en güzel sahnesini ve pistini yapsanız bile, oyuncu arabaların tepkisini ve zamanlamasını ezberledikten sonra o detayların fazla anlamı kalmıyor. Tam anlamıyla bir yeni nesil oyunu gibi hissettirmese de Dirt 5, nefes kesmesini iyi biliyor.
Dirt 5, burada biraz da Dirt Rally’nin kitabından birkaç sayfa çalmış aslında. Büyük bir alanda farklı rotalar ve çizgiler çizilmiş. Forza gibi büyük bir harita değil ama iç içe geçmiş, birbirine bağlanıp kopan rotalardan bahsediyorum. Bu sayede, belirli kısımları tanıdık gelen, bazense yolun tamamen yabancı rotalara saptığı sıra dışı bir deneyim sunuyor. Codemasters ekibi bu formülle farklı oyun tarzları içeren toplam 130 yarışlık bir kariyer modu yaratmış. Elbette oyunun hip ve genç olma kaygısından dolayı hepsinin garip isimleri var. Stampede mesela, onlarca aracın toprak yolda haldır huldur gitmesi üzerine kuruluyken, Ice Racing bölümleri fiks olarak buzun üzerinde geçiyor. Kısa süre içerisinde zorlu tepelere tırmanma temalı yarışlar olduğu gibi, sona kalanların elendiği yarış tiplerine de denk gelmek mümkün.
Oyunda ne yazık ki Şahin yok ama sonraki en iyi şey mevcut. Bu içeriğin açılması da çok zorlu sayılmaz. Kariyer seçeneğinde toplamda 130 yarış planı var ve bunları çizgi halinde giden bir rota üzerinden seçim yaparak açmak gerekiyor. Örneğin, benim hayatım boyunca nefret ettiğim Gymkhana’ları oynamak istemiyorsanız, farklı bir yarış üzerinden çizgi çekip ilerlemek mümkün oluyor. Oyuncuya ilgili alakasız çok fazla oyun modu sunan bir oyunun böyle bir incelik göstermesi kesinlikle düşünceli bir hamle olmuş. Birbirine benzeyen bölümlerin tekrar etmesini engellemenin bir yolu da oyuna farklı hissiyat ve sürüş deneyimi sunan araçlar eklemek olsa gerek. Toplamda 9 araba sınıfı var ve bunlardan bazıları resmi markalara ait ralli araçlarıyken, diğerleri ise hayali ama oldukça havalı, çim biçme makinesinden bozma cihazlar.
Büyük virajlar, kalabalık yarışlar için yapılmışlar. Öne geçerseniz, sorunsuzca ilerleyebileceğiniz hareket alanı buluyorsunuz. Bana göre oyunun en büyük sorunu burada ortaya çıkıyor. Simülasyon oyunlarında bu fark her araç için daha belirginken, biraz da Motorstorm’u andıran Dirt 5’de ise bu fark o kadar belirgin değil. Rally GT’de BMW M2 sürmek ve Rally Cross’da Subaru WRX ile köşeleri almak bana o kadar farklı bir deneyim gibi gelmedi ne yazık ki. Elbette çok farklı araç tipleri var ama onların da kendi aralarında birbirlerine benzeyen yanları mevcut.
Sim-racing demişken, eğer Dirt 5’i direksiyon ile oynamak istiyorsanız, şahsi deneyimim, Dirt 5’in oynamanın direksiyondan çok gamepad’e yakışan bir tarzı olduğu yönünde. Büyük virajlar ve kalabalık araçlarla kapışmak başta eğlenceli olsa da, oyunun sürekli olarak sert virajlar ve ani manevra gerektiren tırmanışlar sunması deneyimi uzun süreli sürüşler için fazla yorucu hale getiriyor. Örneğin, bir ralli oyununa yaklaşık 1-1.30 saat dayanabilirken, Dirt 5 için bu süre 45 dakikayı aşamadı benim için. Üstelik oyun, benzer oyunlar kadar sert bir tepkime profiline sahip olmadığı halde oldu bu.
Playground modundaki pistler biraz GTA modlarını andırsa da, ortaya harika sonuçlar çıkabiliyor. Oyunu incelediğim 10 günlük süre boyunca meyvelerini çok göremesem de, Dirt 5’in hayatta kalmasını sağlayacak asıl içerik Playground modu olacak. Burada iki haritada oyuncuların istediği alanı ve yarış pistini yaratmasına imkân veren bir editörünüz var. Burada düz yarış veya saçma numaralar yapmaya dayalı Gymkhana etkinlikleri düzenlemek mümkün. Dirt 5 gibi dağların tepesinden düz ovalara inen bir yarıştan sonra, stadyumun içine yerleştirilmiş bloklar arasında yarışmak o kadar da etkileyici değil. Yine de belirli bir arkadaş grubu veya topluluklarla yapılacak yaratıcı yarışların ilginç olacağını düşünüyorum.
Ehliyetimi elimden alma pahasına bile bana Dirt 5’i kötületemezsiniz diyebilirim. Çünkü gerçekten eğlenceli bir oyun ve içerik olarak da dolu olmaya çalışıyor. Ama durum şu ki, bu oyunun ismini Dirt 5 değil de “Köy yolları” koysanız değişen bir şey olmazdı ki bu, bana göre büyük bir sorun. Araçlar özel hissettirmiyor, bölümler sadece ilk defasında heyecan verici geliyor ve farklı yarış modlarının yarısı aslında A noktasından B’ye gitmekten ibaret. Dirt 5’in beğenilmemesinin nedeni muhtemelen de bu olacak zaten. Belki biraz daha kimlik ve eforla çok özel bir arcade yarış oyunu olabilecekken, fazla güvenli oynamaya çalışmış sıradan bir deneyim ortaya çıkmış.