Hadi gelin, Disciples serisinin yeni oyunu hakkında biraz sohbet edelim. Sonuçta 22 yıl boyunca ikinci oyunu sayesinde zirveye tırmanmış, karanlık ve fantastik bir evrende savaş veren karakterlerle dolu bu seri, eğer pek çok hayranı olmasaydı muhtemelen çok da fazla dikkate alınmazdı. Hem senaryo hem de görselleriyle dikkat çeken Disciples, yerini üçüncü oyuna bırakınca hayranların tepkilerini de beraberinde getirdi. Neler oldu, neler bitti derken, Disciples 2’ye yetişebilecek bir şey beklemek tabii ki iddialıydı. Ama bunu kimse söyleyemez ki? Bir Disciples hayranı olarak bakınca, o kadar çok yıl geçmiş, insan bir şeyler beklemeye devam ediyor. Kim bilir, belki de dünyayı kurtaracak formül yine Dişçiler’de gizlidir!
Empire ve Legion, birlikte savaşmaya mı karar verdiniz? Oyun, Avyanna adında yeni bir kahraman etrafında dönüyor. Avyanna’nın her türlü duruma uyum sağlaması, bize bir kahramanın güçlerini kullanmanın ne denli eğlenceli olduğunu hatırlatıyor. Hikayeye girmeden önce eski oyunları oynamak zorunda kalmıyorsunuz, bu güzel. Avyanna’nın tarafsızlığı bir yanda kalsın; sonuçta bir paralı asker ve oyun süresince alacağımız kararlarla ya iyi ya da kötü yöne doğru kayabiliyoruz. Ha bir de suikast girişiminde başımıza gelmeyen kalmadı, bir anda kendimizi Yllian isimli kalede buluyoruz. İşte o an, oyunun karmaşası başlıyor! Empire, Legions of the Damned, Undead Hordes ve Elven Alliance arasındaki savaşa dâhil oluyoruz. Tüm bunları göz önünde bulundurursak, kesinlikle hoş bir karmaşa içerisindeyiz.
İlk iki oyundaki birimler, sayılarla ifade edilen kalabalık ordular yerine HP değerleri ile ifade ediliyordu. Bu yeni oyunda ise haritada yürüyüşe devam ediyoruz. Yani aniden patlayan bir savaş hayali, bizim için artık sadece bir hayal olmaktan öteye geçmiyor. Madenler ve stratejik noktalar raundun ortasında bize öyle bir sürpriz yapıyor ki aksiyonun içinde kaybolmuş halde bulabiliyoruz kendimizi. Ve tabii ki savaş alanına girmeden önce, yığınla strateji belirliyoruz. Çokça provokasyon ve meydan okuma ile karşılaşıyoruz. Savaş ekranına geçince ise karşımıza bir hücrede şekillenen taktiği koyuyoruz, inisiyatif alarak! Sahi, diğeri nerede? Yok mu? Tüh, bir HoMM gibi değil mi bu? Yine de, sırnalı sistem olmasa da bana Divinity oyunlarının savaş havasında bir şeyler hissettirdi.!
Şimdi, savaş alanında yeni binalar kurmak, yanınıza ekibinizde farklı fraksiyonlar barındırmak gibi ilginç bir özellik buluyoruz. Bu, kalede farklı fraksiyonların birimlerini üretebilme olanağı tanıyor. Kullanılan binalar ile birlikte, bir yandan Empire’dan, diğer yandan Legion’dan birimleri alabiliyoruz. Gerçekten de iki farklı fraksiyon, aynı kalede nasıl birlik olup çalışıyor? Aman tanrım, bu çorba gibi bir şey! Ayrıca, Phase Out sistemiyle binalarımızı yer değiştirebildiğimiz için, istediğimiz zaman alıp geri getirme şansına sahibiz. Kim bilir, belki de bu esneklik bazı senaryolara çok iş yarayacak. Ama dikkat! Bu esneklik, oyunun dengesini de sarsabilir. Sabretmekte fayda var!
Strategik Rol Yapma Oyunu’na Yelken Açıyk! Oyun betasında, farklı zorluklarla 4 haritada dolaşabilmeyi başardım. Haritalar arasında dolaşmak, açık dünya deneyimi gibi bir his yarattı. Öyle daldan dala uçarken, nereden geldiğimi şaşırmadım ama “Diiihat! Burada ne var?!” diye düşünmeden edemedim. Bunun yanında, RYO öğeleri de oldukça fazlaydı. Oyunda merhametli olmak mı, yoksa korkutucu bir canavar mı? Tercih tamamen sizde. Ancak, bazı diyalog anları ilk başlarda oldukça garip hissettirdi. Hani, eski bir rahibe ile demonik bir abiyi buluşturan konuşmalar mı? Evet, çok fazla “Hadi ama gerçekten mi?” dedirtti.
Yine de, yapımcıların bu seçimlerin oyunun gidişatını değiştireceğini söylemeleri heyecan verici bir durum. Toplamda 80 saat senaryo süresi, 56 birim, 80 büyü ve 28 zindan… Elbette geçtiğimiz süreçte zorluklarla karşılaştım ama genel olarak oynamaktan keyif aldım. Savaşlar esnasında bazen lengüme düşmediğimi de belirtmem lazım. Tahminimce ilerleyen haritalar daha çok eğlenceli süprizler getirecek. Ve yine, savaş alanına alabileceğiniz toplamda iki yancıyla birlikte 10 birim götürebilme şansınız var. Arka planda birkaç birimi yapay zekaya bıraktığınızda, savaşın nasıl gelişeceğini merakla izliyorsunuz ve bu durum oldukça eğlenceli!
Peki şimdi, işleyen sistem değiştirilmeli mi? İşte bu, hepimizin aklındaki bir soru. Üçüncü oyunun başarısızlıklarının sebeplerinden biri sadece kendi zayıflıklarından kaynaklanmadı. Beklenti yüksek oldu, “Ah, eski Disciples 2, nerede o?” diye haykıran pek çok oyuncu vardır. Hâlâ da bekleniyor, ancak bu oyun yine Disciples 2 değil. Belki sadece ismen benzerlik taşıyor. Her ne kadar bu oyun pek çok hayranı tarafından önyargı ve kapkara bir tepki bulmuşsa da, ben yine de kollarımı sıvayıp betasını oynadım. Kısacası, eksiklikler olsa bile, Düşünmemem gereken yorum yapılarak beklemeye aldım. Olmadı, kendi aramızda “Dişçiler: Libero” diyerek eğleniriz, ne de olsa Ekim sonunda çıkacak oyunu görmekte fayda var!