Dragon Age: The Veilguard ve Canlı Servis Trendinin Oyun Dünyasındaki Etkileri
Ejderha Çağı'nda, Veli Bekçi'nin canlı servis modasıyla nasıl ‘dünyayı kurtardığını’ keşfet; ya da en azından kahvenizi bozmayın!
12 saat önce
                      Andrew Wilson ve CFO’su, Dragon Age: The Veilguard’ın beklenilen başarıyı yakalayamamasının ardındaki sebebi canlı servis olmamasına dayandırırken, aklımızda deli sorular belirmedi değil. Örneğin, “Canlı servis olsaydı ne olacaktı?” diye sormadan edemiyoruz. Belki de bu oyun başka bir galaksiyi keşfederken, bir duraksama noktasında arkadaşımız “Annen nerede?” diye sorsaydı, o kadar çok para kazanabilirlerdi ki kim bilir! Ama bu da bir kenara, Wilson’un söylediklerine gelecek olursak, oyuncuların “paylaşımlı dünya özellikleri” aradığını belirtmesi ilginç. Herkes artık tek başına oynamak istemiyor, adeta sosyal medya hesaplarına bağlanmış gibi oyunlar oynamak istiyorlar. Yani “Ben bu kadar yalnız kaldım, birileri beni oyun dünyasında da yalnız bırakmasın!” diye fısıldıyorlar.
Birkaç yıldır oyun dünyasında trend olan “canlı servis” kavramının tüketiciler üzerindeki etkisi bir hayli dikkat çekici hale gelmişken, Wilson’un “Temel kitlenin ötesine uzanabilmek için oyunların oyuncuların gelişen taleplerine doğrudan hitap etmesi lazım” demesi de bir o kadar düşündürücü. Yani, kısaca daha çok insanı eğlendirmek için, ne bileyim, oyunların içinde dans pistleri açın, her yere piko-piko-piko yapan dans robotları ekleyin, “Şimdi canlı servis olmadan da gündemde kalabiliriz” demek çok mu zor? O halde neden Dragon Age’ın yaratıcıları bu konuda daha cesur adımlar atmamış? Beni düşündürüyor.
Nasıl ki bir zamanlar hayatı zorlaştıran bir uygulamayı tek tek bu kadar düşünürken, aniden “Neden bunun içinde mitolojik canavarları ve kılıç kalkanları olmasın?” diyen bir oyun geliştirdiysek, şimdi neden bu değişim rüzgârına kapılmıyoruz? Dragon Age: The Veilguard’ın ilk başta tek kişilik oyun olarak tasarlandığı, sonra gelen feedbackler üzerine canlı bir servise dönüşüm sürecini düşününce, her şey daha karmaşık hale geliyor. Ancak bu çalkantılı gidişatın sonucu hep aynı: “Eğer EA bu sefer de üzerine düşerse…”. Yani, bırakın oyunlarımızı tek kişilik sevdiğimiz için oynayalım, bir de bunun canlı versiyonunda her gün sanki başka bir görev alacakmışız gibi hissedeceğiz.
Aslında, çoğu oyuncunun hatırlayacağı üzere, Anthem’in başarısızlığından sonra müthiş bir evrim yaşandı. Oyun dünyası bunun dersini aldı mı? Yoksa hala “Hadi bir deneme daha yapalım, olur belki!” deyip, sürekli suya sabuna dokunmayan oyunlar mı geliştirmeye devam edecekler? İşte burada belirsizlik kapıda bekliyor. Masal gibi olmaktan çıkarak gerçek bir kabusa dönüşebiliriz. “Şimdi gelecek olan Mass Effect 5, bunlardan nasıl etkilenir?” diye düşündüğümüzde içimizi bir korku kaplıyor. Öyleyse gözlerimizi dört açmamız gerekiyor. İlerleyecek miyiz yoksa oyunlarımız durup bekleyecek mi? Bekleyip göreceğiz, biz de sabırla yolumuza devam edeceğiz. Ama umarım ki Mass Effect’i tek kişilik bir dönüşümle, heyecan dolu anlarla karşılarız! Yoksa “Hadi bakalım, live-servis versiyonu alabiliyorsanız alın, oyun, oyun değildir!” demek zorunda kalabiliriz.
                
        
          
                    
                    
                    
                    
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?