Druidstone: The Secret of the Menhir Forest İncelemesi
Druidstone: Menhir Ormanı'nın sırlarını çözmek için hazır mısınız? Unutmayın, taşlar da gülmeye bayılır! Hadi bakalım!
1 gün önce

Zaman zaman sizlerden gelen incelemelere de sitemizde yer vereceğimizi söylemiştik, işte onlardan biriyle daha karşınızdayız. Mehmet Selim Mertoğlu’na son zamanların ilgi çekici taktik strateji oyunlarından biri olan Druidstone incelemesi için teşekkür ederiz.
Druidstone: The Secret of the Menhir Forest, mayıs ayında çıkmış olmasına rağmen, oyunu oynamaya cesaret etmem pek uzun sürmedi. Daha önce sırf strateji RYO türünde oldukları için balıklama atladığım bazı oyunlardan mutsuz ayrıldığım için bu sefer dikkatli olmaya karar vermiştim. Nihayetinde Druidstone’a bir şans vermek istedim ve iyi ki de vermişim! Druidstone, türe yeni bir soluk getirmiyor belki ama türün hakkını çok iyi veriyor.
Oyun, üç karakterimizin bir araya gelmesiyle başlıyor. Babası Druidlerin başı olan Aava, kısa boylu, şirin ama bir o kadar da bilgili Oiko (judge me by my size do you!) ve adını direkt kendi adım olarak değiştirdiğim “Warden”. Ben, birden fazla karakteri yönettiğimiz oyunlarda hep bir karaktere kendi adımı verip onu kendimmişim gibi düşünürüm. Druidstone’daki Warden karakteri de şansıma buna çok uygundu. Geçmişini, amacını, kim olduğunu bilmeyen bir karakter olduğundan, kendinizi onun yerine koymanız kolay oluyor. Tam bir “blank slate” gibi, üzerine istediğiniz gibi şekil verebiliyorsunuz!
Hikaye ve Karakterler
Karakterlerimizle beraber dünyaya “kanser” hastalığını yayan ve Aava’nın babasını kaçıran büyücünün peşine düşüyoruz. Druidstone, hikaye tabanlı bir oyun değil; yani şoför koltuğunda hikaye yok. Öyküsü, aslında oyuncuya güzel anlar yaşatıyor. Mesela, 4. oynanabilir karakteri çok güzel bir şekilde oyuna dahil ediyor, ve sonlara doğru da şaha kalkıyor! Ama oyun boyunca “şimdi ne olacak?” diye merak etmiyorsunuz. Hikaye, görevlerin başında ve sonundaki çoğunlukla sadece karakterlerimizin konuşmalarından ibaret olan ara sahnelerle anlatılıyor. Dediğim gibi, seslendirme olmamasıyla hikaye anlatımı biraz yavan kalıyor. Ben ara sahnelerle hikaye anlatımını çok seven biri olarak, oyunun el çizimi ara sahnelerle desteklenmesini isterdim.
Hikayenin zayıflığına karşın karakterler hiç de fena değil. Seslendirme olmamasına, hatta modellemelerinin detaysız olmasına rağmen, karakterleri kurtaran şey iyi yazılmış, esprisi tadında diyaloglar. Yaşanan bazı olaylarla beraber oyunun sonunda bir bakmışsınız karakterleri ciddi ciddi önemsiyor, başlarına bir şey gelmesin istiyor, “Warden”ı içselleştiriyorsunuz. Elbette bunlar bir Bioware karakterleri derinliğinde değiller, ama sevgi oluşuyor içinizde. Daha iyi bir sunumla ve seslendirmeyle karakterler çok daha iyi aktarılabilirdi ama bu kadarı da bu çaptaki bir yapım için yeterli.
Oynanış ve Mekanikler
Şimdi oyunun asıl etli kısmına gelelim: oynanış. Oyunun tanıtımında her ne kadar RYO tabiri geçse de, oyuna RYO demek zor. Özelleştirme konusunda yeterli derinliği sahip olsa da, bir oyuna RYO denmesi için farklı şeylerin de olması gerektiğini düşünüyorum. Neyse, bu farklı ve kendi içimde de sonuçlandıramadığım bir konu. Druidstone bir taktik strateji RYO. Oyun görev görev ilerleyen bir yapıya sahip. Ana ekranda seçebileceğimiz görevleri görüyoruz. Karakterlerimizin yeteneklerini ve eşyalarını düzenledikten sonra istediğimiz görevi seçip görev “arenasına” geçiyoruz.
- Ana hedefi yerine getirince görev tamamlanıyor.
- Yan hedefler ile yeteneklerin ekstralarını açabileceğimiz elmasları ve eşya satın alabileceğimiz altınları kazanıyoruz.
- Hedeflerin kaçını tamamladığımıza göre görevden 1, 2 veya 3 yıldız alıyoruz.
Oyunun çatışma mekanikleri, “grid based” çatışma mekaniklerine sahip oyunlardan alışık olduğumuz gibi. Druidstone, farkını “rasgele karşılaşmalar”, haritadaki hazine sandıkları ve düşmanlardan düşen can/aksiyon puanları ile sağlıyor. Bu saydıklarımı zaten sağlam olan mekaniklerine ekleyince, gerçekten güzel bir oyun oluyor Druidstone. Her bir görev farklı hissettiriyor. Karşımıza çıkan düşmanların da farklı olması, görevlerin size farklı hedefler sunması oyunu monotonluktan kurtarıyor. Bazen tüm düşmanları öldürmeniz gerekiyor, bazen de eskortluk yaptığınızdan olabildiğince düşmanlara bulaşmadan görevi tamamlamaya çalışıyorsunuz. Görevlerin “haritadaki tüm düşmanları öldür”den ibaret olmaması, Druidstone’un aldığı en doğru kararlardan biri. Bazı görevler sadece bulmacalardan oluşuyor ki bu, tempoyu değiştirmesi açısından çok iyi olmuş.
Özelleştirme ve Zorluk Dengesizliği
Druidstone’da özelleştirmeler ikiye ayrılıyor: yetenekler ve eşyalar. Yetenekler seviye atladıkça açılıyor. Yeteneklerin “elmas” kullanarak ek özelliklerini açabiliyoruz ki bu oyundaki kilit noktalardan biri. Elimizdeki elmas sayısı sınırlı olduğundan, hangi karakterin hangi yeteneğinin hangi ek özelliğini açacağımız çok önemli. Elmas sayısının sınırlı olması, görevleri yan hedefleriyle beraber tamamlamamızı teşvik ediyor. Karakterlerin yeteneklerinin de farklı olmasıyla her karaktere ayrı önem vermemiz gerekiyor.
Eşyaları oyundaki marketten satın alıyoruz. Temel olarak 3 çeşit eşya var: silah, zırh ve aksesuar. Klasik can ve saldırı puanına olan etkilerinin yanında ekstra özellikler de sağlıyor eşyalar. Mesela, alınan her hasarda bitişik bir kareye can puanı düşüren zırh gibi. Özetlemek gerekirse, 4+1 karakter (+1 karakter eşya ile çağırılıyor, karşılığında kazanılan altından pay alıyor) ve bu karakterlerin farklı yetenekleri ile birlikte, özelleştirme açısından oldukça geniş bir yelpazeye sahip bir oyun Druidstone.
Druidstone’a yapılan en genel eleştiri oyunun dengesi hakkındaydı. Ben oyunun çok zor olmadığını düşünüyorum. Normal zorlukta, final görevi hariç tüm görevleri 3 (tam) yıldızla tamamladım. Ama final görevini de geri dönüp 3 yıldıza tamamlamaya üşendim (Steam 30 saat oynadın diyor). Oyun müzik konusunda çeşitsiz olsa da gayet başarılı. Görsel açıdan çok güzel. “Zoom”layınca kaplamaların aslında o kadar da detaylı olmadığını fark ediyorsunuz ama genel olarak ekrana baktığınızda güzel bir görüntü var.
Sonuç ve Değerlendirme
Sonuç: Druidstone, türe yeni bir soluk getirmiyor belki ama türün hakkını çok iyi veriyor. Bu tür oyunları sevenlere kesinlikle öneririm, çünkü ben Druidstone’dan çok mutlu ayrıldım. Umarım iyi satar da bu türde oyun yapmaya devam ederler, bol ara sahneli, seslendirmeli tabii 🙂
Puan: 8 / 10
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?