Dune: Awakening – Arrakis’in Acımasız Dünyasında Hayatta Kalma Mücadelesi

Dune: Awakening ile Arrakis’in acımasız dünyasında hayatta kalma mücadelesine katılın. Tehlikelerle dolu bu evrende stratejinizi oluşturun!

admin

Dune: Awakening – Arrakis’in Acımasız Dünyasında Bir Macera

Frank Herbert’in 1965 yılında kaleme aldığı efsanevi bilimkurgu kitabı Dune, oyun dünyasında ilk defa karşımıza çıkmıyor. 1992 tarihli Dune ve ardından gelen efsanevi Dune II, Gerçek Zamanlı Strateji türünün öncülerinden sayılmaktadır. Dune II’nin Remake’i olarak adlandırabileceğimiz Dune 2000, 1998 yılında piyasaya sürüldüğünde, oyun dünyasına büyük bir yenilik getirmişti. 2001’de çıkan Emperor: Battle for Dune yine GZS türünde deneyimler sunarken, 2001 çıkışlı aksiyon macera oyunu olan Frank Herbert’s Dune ise beklentileri karşılamaktan uzak kalmıştı. Yakın dönemde çıkan (2022) Dune: Spice Wars gibi başarılı olarak değerlendirilebileceğimiz 4X strateji oyunu dahil, tüm bu bahsi geçen yapımlar Dune evreninin potansiyelini ortaya koysa da, gerçek anlamda kitleleri peşinden sürükleyecek “o oyun” olmayı başaramamıştı.

İşte tam bu boşluğu doldurma iddiasıyla piyasaya sürülen Dune: Awakening, sadece hayatta kalma temelli bir MMO deneyimi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bizleri Arrakis’in kaderini şekillendirecek olayların tam merkezine yerleştiriyor. Kendimizi alelade bir karakterin değil, bu evrenin geleceğine yön verebilecek bir ajanın rolünde buluyoruz. Ve ben bu fikre ba-yıl-dım!

Hikaye ve Evren

Dune: Awakening, Dune’un canon hikâyesinin alternatifi bir evrende geçiyor. Bu evrende Paul Atreides (siz ona Lisan al-Gaib diyebilirsiniz) hiç doğmamış ve Arrakis gezegeni Harkonnen ve Atreides hanedanlıklarının savaş alanına dönüşmüş. Funcom, bu paralel evren yaklaşımıyla oldukça akıllıca bir manevra yapmış ve oyunun senaryosunu orijinal hikâyeden ve eleştirilerden ustaca ayırmış. Oyunda, Bene Gesserit ajanı rolünü üstleniyoruz ve gizemli bir görevle Arrakis’e gönderiliyoruz. Görevimiz ise basit: Fremen’ler nerede sorusunun cevabını bulmak.

Ancak bu gizemi çözmek kadar önemli olan bir başka şey varsa, o da Arrakis’te hayatta kalmak. Oyunun başında çölün ortasında yaralı bir şekilde uyanıyor, sıcağın yakıcılığında ilk nefesimizi alıyor ve suyun, barınağın, en temel ihtiyaçların bile lüks sayıldığı bir dünyaya adım atıyoruz. Bu sadece bir oyun ya da görev değil; bu bir hayatta kalma mücadelesi! Asıl önemlisi, bu mücadele neredeyse hiç hata affetmeyen bir evrende geçiyor. Bu topraklarda (çöl de diyebiliriz) zayıflara ve umutsuzlara yer yok!

Arrakis Atmosferi

Gözlerimizi açtığımız ilk dakikalardan itibaren çevrenin ruhu üzerimize siniyor. Rüzgârın sesi, güneşin kavurucu sıcağı, kumun altında hareket eden devasa varlıkların (Acaba onlar ne ola ki?) yarattığı titreşim, baharat’ın (spice) cazibesi, tepemizde dört dönen ve gökyüzünü kaplayan görkemli devriye gemileri… Her şey yerli yerinde, tam olması gerektiği gibi. Bu betimlediğim görsel atmosfer o kadar başarılı ki, zaman zaman görevleri unutup sadece manzarayı izlerken buldum kendimi. Şaka değil, kaç kere öylece durup manzaranın keyfini çıkarttığımı hatırlamıyorum. Funcom dünya yaratımı, görsel ve çevresel tasarım anlamında şapka çıkartılacak bir iş yapmış. Benim bugüne kadar gördüğüm en iyi Arrakis bu olabilir. Hatta kantarın topuzunu biraz kaçırıp atmosfer için Denis Villeneuve’ün Dune filmlerinden bile iyi diyebilirim. Bilmem ne kadar etkilendiğimi anlatabildim mi?

Arrakis, canlı bir dünya. Sabit değil, durağan hiç değil. Kum fırtınaları rotamızı değiştiriyor, gece gerçekleşen aksiyonun sıcaklığı gündüz güneşinden çok daha tehlikeli hale gelebiliyor. Harita büyük ama asla boş değil. Her köşe ya bir tehdit ya da bir fırsat barındırıyor. Ama o fırsatın ödülünü sadece korkusuzluğunu ortaya koyabilen ve risk almayı sevenler kazanabiliyor.

Bununla birlikte, Arrakis’in tehlikeleri sadece düşman oyuncular ya da zorlu iklim koşullarıyla sınırlı değil. Çölün en büyük tehdidi olan dev solucanlar (Fremenler onlara Shai-Hulud derler), oyuna alışık olmadığımız bambaşka bir heyecan ve tedirginlik unsuru katıyor. Solucanla karşılaşma riski, özellikle geniş açık alanlarda hareket ederken sürekli tetikte olmamıza neden oluyor. Bir seferinde bir solucandan kaçarken iki kayalık arasında güvenli bir noktaya ulaştığımı sanmıştım. Yavaşlarken kumun altından bir anda yükselip bana kafa attı Shai-Hulud. O an yaşadığım heyecan, unutmayacağım oyun deneyimlerimin arasına girdi diyebilirim. Bu tür anlar, oyunun sunduğu tehlike ve hayatta kalma hissiyatını benzersiz kılıyor gerçekten de. Ancak, bu his oyunda ilerledikçe ve ayağımız iyice yerden kesilince etkisini kaybetmeye başlıyor doğal olarak.

Conan’dan Dune’a

Dune: Awakening, yapımcı Funcom’un önceki DVO hayatta kalma oyunu Conan Exiles ile birçok yönden benzerlikler gösteriyor. Her iki oyun da açık dünya, temel ihtiyaç yönetimi ve üretim (crafting) sistemleri üzerine inşa edilmiş olsa da, Dune: Awakening bu yapıyı çok daha sofistike ve derin bir şekilde bizlere sunmayı başarmış. Conan Exiles’ta ön planda olan kaba güç ve doğrudan çatışma, Dune’da yerini stratejiye, sabra ve Arrakis’in sunduğu dinamiklere bırakıyor. Özellikle çöl atmosferi ve solucan tehdidi gibi unsurlar, Dune’un çok daha gergin ve sinematik bir deneyim sunmasını sağlamış. Bu anlamda Funcom’un gösterdiği gelişim takdiri hak ediyor gerçekten de.

Öte yandan, ilginçtir ki Dune: Awakening oynarken aklım sürekli World of Warcraft’ın vanilla dönemine gitti. O dönemlerde, yani Azeroth’ta geçirilen ilk zamanlarda olduğu gibi, Arrakis’te de keşfetme hissi gerçekten muazzam. Haritanın nereye gittiği, hangi yaratığın ne kadar tehlikeli olduğu ya da hangi görev zincirinin nereye varacağı konularındaki belirsizlik beni tekrar o meraklı ve heyecanlı zamanlara götürdü. Bu keşif duygusu ve organik öğrenme süreci, nostaljik bir tat verdi ve kendimi oyuna kaptırmama katkı sağladı.

Kaderimizi Şekillendiren İlk Adımlar

Karakter yaratım ekranında karakterimizin görünüşünü oluşturduktan sonra ana gezegenimizi belirlememiz gerekiyor. Ana gezegen seçeneklerimiz şunlar: Giedi Prime (Harkonnen’lerin ana yurdu), Chusuk (Müzik gezegeni olarak bilinen imparatorluğun kültür ve medeniyet merkezi), Caladan (Atreides’lerin ana gezegeni), Kaitain (Corrino Hanedanlığının evi) ve Ix (Ixlilerin yaşadığı donmuş gezegen). Bu seçimin ardından hiyerarşideki yerimizi belirlememiz gerekiyor. Eğitimli bir vatandaş mıyız (mükellef), soylu bir birey miyiz (na-familia), yoksa köle miyiz (payon)?

Üzülerek söylemeliyim ki tüm bu seçimler karakter yaratım sürecinde sadece kozmetik ve rol yapma temelli olarak yer alıyor. Ana yurt ve kast seçimi, kişisel aidiyet hissi ve tematik atmosfer yaratma açısından önemli olsa da mekanik düzeyde herhangi bir avantaj ya da fark yaratmıyor maalesef. İfade (emote) ve diyalog eklemesi dışında… Funcom’un ilerleyen sürede bu seçimlere dair bazı geliştirmeler yapması pekâlâ mümkün. Özel görev zincirleri, yetenekler ve kozmetik seçenekleri ilk akla gelen yenilikler diyebilirim. Duy bizi Funcom!

Dune: Awakening, klasik DVO’lardaki sabit sınıf veya ırk seçimi yerine, oyuncuya daha esnek ve kişiselleştirilebilir bir karakter gelişim yolu sunuyor. Bu sistemin temelini “akıl hocası” seçimi oluşturuyor. Oyuna başlarken yaptığımız bu seçim, başlangıç yeteneklerimizi, oynanış tarzımızı ve Arrakis’teki yolculuğumuzun temel yönünü belirliyor.

Oyunun başında seçebileceğimiz dört ana akıl hocası yolu şunlar:

  • Asker: Menzilli saldırı ve mobilite üzerine odaklanmış bir yönelim vadediyor.
  • Mentat: Stratejik düşünme, analiz ve keşif becerileriyle ön plana çıkan bir sınıf.
  • Bene Gesserit Müridi: Fiziksel ve zihinsel disiplin üzerine kurulu, “ses” gibi özel yeteneklerle manipülasyona odaklanan bir oynanış sunuyor.
  • Kılıç Ustası: Hızlı yakın dövüş kabiliyeti, çeviklik ve savunma refleksleriyle öne çıkan bir karakter arayanlara gelsin.

Belirtmeden geçmeyeyim: Akıl hocası tercihimiz, sadece başlangıç için bize bir yön çizmeye yarıyor. Oyunun ilerleyen aşamalarında farklı akıl hocalarının becerilerine de erişebiliyoruz. Örneğin oyunun başında açık olmayan Gezegenbilimci akıl hocası, bir süre sonra kendi yetenek ağacıyla ulaşılabilir hale geliyor. Bu da hibrit sınıflar oluşturmaya ve oynanış tarzımızı arzu ettiğimiz şekilde dönüştürmemize olanak tanıyor. Bu yapı sayesinde oyunda sabit bir role kısıtlı kalmıyoruz; gelişen stratejiler, farklı teçhizatlar ve kıyafetler sayesinde dinamik karakterler yaratmamızın önü açılıyor.

Bu yaklaşım sadece Arrakis’teki maceramızda rol yapma özgürlüğünü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda DVO türünün nostaljik sınırlamalarını da ortadan kaldırıyor. Karakterimiz biz nasıl istersek öyle gelişiyor: Sert bir savaşçı, dikkatli bir kâşif ya da bir manipülasyon ustası… Karar tamamen bize ait. Elbette Shai-Hulud izin verdiği müddetçe…

Hayatta Kalma, İnşa ve Üretim Döngüsü

Sevgili Arrakisliler, Paul Atreides’in hakkı Paul Atreides’e… Dune: Awakening, hayatta kalma (survival), inşa (building) ve imalat (crafting) mekaniklerini çok ama çok başarılı bir şekilde DVO sistemiyle harmanlamış. Su yönetimi, enerji kaynakları, sıcaklık dengesi gibi atmosfere son derece uygun elementler oynanış döngüsüne anlamlı bir katman eklemiş. İmalat ve inşa sistemi oldukça detaylı ve uğraşması keyifli; binalardan araçlara, silahlardan kıyafetlere kadar her şeyle “Aman sabahlar olmasın!” diyerek meşgul olabilirsiniz. Özellikle oyunda ilerledikçe açılan yeni cihazlar ve imalat hatlarıyla akla hayale gelmeyecek üsler, saraylar, şatolar yapabilir ve içini arzu ettiğiniz gibi kişiselleştirebilir ve rol yapmanın dibine vurabilirsiniz. İnternette ufak bir aramayla insanların ne kadar inanılmaz üsler yaptığına tanık olabilirsiniz. Bazıları çok yaratıcı gerçekten de…

Savaş Sistemi ve Endgame İçerik

Gelelim şu ana kadar olumlu yönlerini sıraladığım yapımın kusurlarına! Her ne kadar ben bu oyunu çok sevmiş olsam da Funcom’un çatışma mekanikleri ve animasyonları konusunda yetersiz kaldığını söylemek zorundayım. Uzak mesafe silahlarıyla yapılan çatışmalar genellikle akıcı ve tatmin edici hissettiriyor. Ancak yakın dövüşteki vuruş hissiyatı çoğu zaman hissiyatsız ve keyif vermekten uzak kalıyor. Oyunun daha yeni çıktığını ve Funcom’un oyun üzerine çalışmayı sürdüreceğini düşündüğümüzde, ilerleyen yamalarla ve geliştirmelerle bu konuda gelişmeler kaydedileceğine neredeyse eminim. Ama bu haliyle çatışma mekanikleri (özellikle de yakın dövüş) yaratılmış şu harikulade atmosfere darbe indiriyor demek zorundayım.

Bir diğer sıkıntı da oyunun Endgame içeriğinin büyük ölçüde PvP odaklı olması. Kabul ediyorum, o noktaya gelene kadar Dune: Awakening bize eşsiz bir macera yaşatıyor. Fakat işler o noktadan sonra tam anlamıyla sarpa sarıyor. Ornitopter ile ulaşabileceğiniz Deep Desert bölgesi, PvP savaşlarının odağı olmakla birlikte kaynak ve üstünlük mücadelesinin merkezi konumunda. Oyunda daha üst seviye teçhizatlara ulaşmak isteyenlerin tek seçeneği o bölgeye gitmek ama bu bir anlamda ölüm fermanını imzalamak anlamına geliyor. Gruplar halinde gelen lonca üyeleri sizi saniyeler içinde paketleyebiliyor ve risk/ödül dengesi yerle bir oluyor. Solo oyuncular için oyunun o noktada bittiğinden dem vuran sayısız yorumu internet ortamlarında görebilirsiniz. PvE severler için de henüz derinlemesine bir Endgame içeriği bulunmuyor maalesef. Funcom’un yol haritasına göre, PvE ağırlıklı yenilikler yakınmış ama tatmin edici olup olmayacağını zaman gösterecek. Evet, oyun daha çok yeni ama tüm içeriği tüketip “Eee ben şimdi ne yapacağım?” diye soranların sayısı da az buz değil hani. Bu durumdan çıkardığım çıkarım, oyuna gösterilen ilginin beklenenin bir hayli üzerinde gittiği ve Funcom’un biraz hazırlıksız yakalandığı yönündedir.

Bununla birlikte, Funcom’un resmi açıklamalarına göre gelecek dönem güncellemeleri arasında şunlar öne çıkıyor:

  • Deep Desert’a PvE’ye özel güvenli keşif alanları (Allah razı olsun, zahmet olacak!)
  • Haftalık kum fırtınalarıyla haritanın dinamik biçimde yeniden şekillenmesi (Deep Desert için hali hazırda geçerli bir mekanik bu)
  • Yeni silah türleri ve teçhizatlar
  • Yeni özelleştirilebilir üretim cihazları ve görsel seçenekler
  • Aql Tapınakları görev zincirleri ve karakter gelişim yollarının genişletilmesi (Güzel bir haber)
  • Son olarak, planlanan sezonluk içerikler: Wildlife of Arrakis (çıktı), Lost Harvest (Sonbahar 2025), Raiders of the Broken Lands (2026 başı), The Water Wars (2026 ilkbahar).

Bu saydıklarımız iyi güzel ama PS5 ve Xbox Series X/S sürümleri için hâlâ bir çıkış tarihi yok maalesef. (2026 civarı tahmin ediliyor)

Tam bu noktada Funcom’a bir konuda daha hakkını teslim etmek istiyorum. Oyunun atmosferi kadar, geliştirici ekibin oyuncularla kurduğu iletişim de etkileyici. Özellikle Reddit gibi platformlarda oyuncularla sürekli diyalog halindeler. Gelen geri bildirimleri dikkate alacaklarını söylüyorlar. Bu da Dune: Awakening’in uzun vadede güçlü bir oyuncu kitlesiyle ayakta kalabileceğine dair önemli bir güven yaratıyor. Oyunun yaratıcı yönetmeni Joel Bylos’un yaptığı açıklamalar da bu yaklaşımı destekler şekilde.

Çölde Sosyal Etkileşim ve DVO Öğeleri

Günün sonunda Dune: Awakening bir DVO olduğunu iddia ediyor. Bu durumda haliyle “çok oyunculu” kısmı sadece PvP’den ibaret olmamalı, değil mi? Sosyal sistemler, tıpkı Arrakis’in toprağı gibi potansiyel vadediyor ama daha fazla ilgiye ihtiyaç duyuyor diyelim. Oyunda genel chat mevcut ama Arrakis’in sessizliği kimi zaman oraya da sinmiş vaziyette. Sohbet etmek isteyenler için ortam müsait ama sosyal hareketlilik şu an için “Lonca varsa var, yoksa solo takıl” şeklinde ilerliyor. Anlayacağınız lonca kurmak ve onun çatısı altında üsler kurmak, kaynak paylaşmak ya da bölge kontrolü için birlikte hareket etmek mümkün ama etkileşim hâlâ biraz, nasıl desem… çorak. Oyunda bir Müzayede Evi (Auction House) de var ama siz onu yok kabul edin daha iyi.

Dune: Awakening’te DVO’larda görmeye alıştığımız klasik günlük ve haftalık görevler mevcut ama kendinizi kaptırabileceğiniz seviyede değiller. Görev çeşitliliği bu ölçekte bir yapım için yetersiz ve görevlerin sunumu büyük oranda “Şunu topla, bunu yap, sonra yine topla” düzeyinde kalmış. Daha önce de belirttiğim gibi, Endgame’e kadar geçen süreçte ilerleme hissi tatmin edici olsa da, o bağlayıcı DVO döngüsü şimdilik tam oturmamış gibi görünüyor.

Oyunda dinleyebileceğiniz radyo kanalları da mevcut. Henüz sayıları ve içerikleri bir GTA seviyesinde olmasa da atmosferik bir artı olduğu aşikâr. Benim hoşuma giden bir ayrıntı olarak not ediyorum.

Teknik Aksaklıklar, Hatalar ve Tuhaflıklar

Oyunu oynarken ara sıra kendinizi hiç olmadık yerde beliriveren bir bataklığa saplanmış bulabiliyorsunuz. Kontrol hissi genel olarak iyi olsa da, animasyonlar canları istediği zaman garip davranabiliyor; özellikle de yakın dövüşlerde. Oyunda yer yer karşılaşılan irili ufaklı hatalar ve optimizasyon sorunları, atmosferin büyüsünü kısa süreliğine de olsa bozabiliyor. Sekme geçişlerinde yaşanan donmalar, tuhaf arayüz hataları ve menülerdeki hantallık da cabası. “Erken erişimsi” diyenlerin haklı olduğu yönler var yani. Bu gibi sorunlardan dolayı ölen ve tüm envanterini kaybeden oyuncuların haklı serzenişleri internette okuyabilirsiniz. Ama yine de… Arrakis bu kardeşim, burada hiçbir şey kolay değil zaten!

Dune: Awakening – Sonuç

Sadede gelirsek, Dune: Awakening, DVO dünyasına alışılmışın dışında bir evren ve yapı kazandırmayı ve taze bir soluk getirmeyi başarmış. Arrakis’in acımasız doğası, güçlü görselliği ve detaylı hayatta kalma sistemleriyle birleşince ortaya son derece etkileyici bir deneyim çıkmış. Yakın dövüş sistemi hissiyatsız, Endgame PvP ve PvE içeriği henüz istenilen derinliğe ulaşmamış olsa da; gelişime açık yapısı ve Funcom’un aktif içerik planlaması sayesinde uzun ömürlü bir yapım olmaya aday duruyor. Dune hayranı olsun ya da olmasın, türün meraklılarının kesinlikle göz atması gerektiğini düşünüyorum. Ben göz attım ve kendimi Arrakis kumlarında kaybettim. Beni bulan bir zahmet biraz su versin, kurudum… Ama o suya önce filtre takın; baharat bulaşmış olabilir!

İlgili Gönderiler

Exit mobile version