2022 yılı benim için oyun dünyasında umutlarımın yükseldiği ama peşinden hayal kırıklıklarıyla dolu bir yıl oldu. Yıl boyunca, heyecanla başlamak için kurduğum ve aynı hevesle bilgisayarımdan kaldırdığım oyunlara Aralık ayında üç yeni oyun daha eklendi. İlk başta komik olan High on Life beni birkaç saat içinde sıktı ve bilgisayarıma veda etmek zorunda kaldım. Calisto Protocol ise, absürt dövüş sistemiyle beni iki-üç saat dayanma mücadelesine soktu. Evil West ise zorunlu sebeplerle biraz daha uzun sürdü. Aslında Evil West kötü bir oyun değil, ama iyi olarak nitelendirebileceğim bir oyun da değil. Görsel olarak güzel, başlarda çok heyecan verici bir dünyaya adım attığınız izlenimi veriyor; ancak sonrasında sıkıcı bir senaryo ve tekrar eden dövüşlerle karşı karşıya kalıyorsunuz.
El Tutmanın Bu Kadarı
Yazının başında bu konuya değinmezsem kendimi huzursuz hissedeceğim. Bazı oyunlar oyuncuları dünyasına sürüklüyor ve ne yapacağınızı bilemeden kendi kuyruğunuzu kovalıyorsunuz. Ancak Evil West tam tersi bir deneyim sunuyor! Bu oyun, oyuncularına “yok artık” dedirtecek kadar aşırı bir el tutma olanağı sağlıyor ve nereye gitmeleri gerektiğini altın tepside sunuyor. Oyun, ölümcül ölçüde çizgisel bir yapıya sahip. Gidebileceğiniz her iki yoldan birinde, kuzey yıldızı gibi parlayan zincirlerin varlığını görünce kendinizi aptal gibi hissetmeniz kaçınılmaz. Bu zincirlerle karşılaştığınızda duvara yaslanıp yürümek zorunda kalıyorsunuz. “Aaa, ne güzel, nereye gideceğimi göstermişler” diyorsunuz. Sonrasında, bir yere koşarken, tırmanırken ya da küçük bir engeli aşarken, her zaman o kırık merdiven ya da altında sürünerek geçeceğiniz tek açıklık orada belirmekte. “Artık rahatlayabilirim” dediğinizi duyabiliyorum!
Oyun, yaklaşık 10-12 saat sürmekte. Bu süre, aslında oldukça ideal bir zaman dilimi. Ancak bu, kendini AAA kalitesinde sanan bir oyun için geçerli. Aksi halde, benzer fiyat aralığında 50-60 saatlik deneyim sunan tek oyunculu oyunlar mevcut. Belki de Evil West’in benim için pek bir anlam ifade etmemesinin nedenlerinden biri de bu.
Aksiyon Aksiyon Daha Çok Aksiyon
Çok da sevilesi bir karakter olmayan Jesse Rentier’in en dikkat çekici yönü, çeşitli silah ve yeteneklerini kullanmaktan asla çekinmemesidir. Bu çeşitlilik bir süre hoş gelse de, sonunda tüm problemleri yumruklarınızla ya da havada uçanları tüfeğinizle çözdüğünüzü fark ediyorsunuz. Vampirlerle dolu bu oyundaki en eğlenceli karşılaşmalar, insanları ya da en azından insana ait olan vampirleri hedef alıyor olması oldukça dikkat çekici. Bir kasabayı basıp hâlâ iki ayak üzerinde durabilen düşmanlarınıza tüfeğinizle yaptığınız her headshot, içinizde gizli bir kahkaha patlatıyor. Diğer düşman türleri ise daha monoton. Oyunda neredeyse hiç rastgele karşılaşma yok. Geniş bir alana girdiğinizde, bir sonraki düzeneğin başlayacağı anlaşılıyor. Eski tarz bir shooter deneyimi sunan oyun, size sürekli yeni araçlar sunarak monotonluğu kırmaya çalışıyor. Ama sonuçta her şey aynı ve bu bir süre sonra gerçekten sıkıcı hale gelmeye başlıyor.
Çizgiselliğin Çizgisi
Evil West’in en büyük hayal kırıklığı, aşırı derecede çizgisel bir oynanış sunması. Açık bir alanda bile olsanız, kendinizi bir koridorun içinde hapsolmuş gibi hissediyorsunuz. Eğer karşınıza birden fazla yol çıkarsa, bilin ki içlerinden birinin uzunluğu sadece 5 metre ve sonunda ya para kesesi ya da anlamı belirsiz bir lore çantası var. Oyun başlayınca ne yapacağımı merak edip dururken, baba evine ilk dönüşümüzde bu paraların nasıl harcandığını öğreniyoruz. Oyun, farklı silah ve yetenekler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda onlara farklı özellikler katma şansı da veriyor oyunculara. Ancak 5 metrelik çıkmaz sokaklarda taşınan sandıkları unutmamak lazım. Ah o sandıklar! En küçüğüne yumrukla, büyük olanına iki elle saldırdığınız sandıklar. Tam GoW’dan çıkıp Evil West’e geldim dedim. Yani aslında Kratos’u vampir avlamak için getirilseydi güzel olurdu. Hangi yere el atsanız, Evil West’in aynısı olsa bile, sizleri güldürecek pek çok detay var. Ne zaman bir sandık açacak olsam, gülmeden geçemiyorum.
Şimdi düşündüğümde hiç mi eğlenmedim diye sorguluyorum. Aslında eğlendim. Tüfeği kullanma fırsatı bulduğunuz her karşılaşma, ciddi bir tatmin hissi yaratıyor. Boss dövüşleri ise, oyunun monotonluğunu birkaç dakika da olsa unutturuyor. Oyun, grafiksel anlamda oldukça etkileyici. Ancak bu durum da üzücü bir gerçek. Flying Wild Hog, nasıl sunulması gerektiğini çok iyi biliyor. Ancak, bir oyunu eğlenceli kılan unsurlar bunlar değil. Bugün bile eski konsollarla oyun oynarken keyif alabilirsiniz. Görünen o ki, FWH, dikkatini yanlış yere vermiş. Bir oyunun etkileyici görünmesi, onu etkileyici bir oyun yapmaz; Evil West, bu konuda çarpıcı bir örnek.