Fallout serisi, oyun dünyasında birçok kişiye belki de tırnak içinde “kötü” bir dünya sunarak bir çeşit mutasyona uğramış bir tat vermiştir. Yıllar önce İhsan Tatari tarafından kaleme alınan yazının bugüne kadar getirdiği birçok unsuru ve merak edilen noktayı gün yüzüne çıkarmak adına küçük bir serüvene çıkmaya ne dersiniz? Daha önce yaşananların bizlere neler düşündürdüğünü ve sürpriz gelişmeleri keşfedeceğiz. Tabi ki söz konusu Fallout olunca eğlenceli ve mizahi bir dille bunu yapmanın tam yeridir. Gelin, nükleer bir çölün ortasında derin bir nefes alalım ve bu yolculuğa başlayalım!
Savaş, savaş asla değişmez. İşte ilk cümle bu! Ron Pearlman sayesinde hayatımıza giren bu devasa sözün arkasında durup, düşündüğümüzde insanın aklına sormadan edemediği bir dünya çıkar: Neden? Kıyamet sonrası senaryoları, tozlu çöl manzarası, leş gibi kokan mutasyona uğramış yaratıklar ve nükleere doymuş insanlar… Kısacası, Fallout; cumartesi sabah kahvaltısında gözlük takan bir kedinin bıyıklarıyla oynarken bir de bakıyorsunuz nükleer bir felakette kaybolmuşsunuz. Kısaca, Fallout dünyasında her şey mümkündür! Ve bu dünya 1997 yılından beri bizlerle… Tabi o zamandan beri eğlencenin dozu da arttı!
Güney Kaliforniya, 2161. 84 yıllık bir nükleer savaşın ardından hiç şüphesiz hayatta kalan hiç kimse için kolay bir dönem değil. Vault 13 isimli bu gizli yer altı sığınaklarının kapıları kapanmış; kapısının ardında bekleyen su çipini unutan insanlık için felakettir. Durum o kadar ciddidir ki, Overseer mızmızlanmadan duramaz ve bir kişinin dışarı atılmasını talep eder! İşte, bu görev bize verilir. Hem de korkusuzca! Pip-Boy 2000’imizi takarak dışarı adım attığımızda, çölün ortasında sadece bitkiler değil, aynı zamanda dış dünyanın kötü niyetli sürüleriyle karşılaşırız. İlk gittiğimiz nokta Vault 15, fakat orada sadece devasa fareler yuvayı yeniden yapmış, mutasyonu tavan yapmışlar. Belki de burası dev ham hamamböceği üretim yeri olabilirdi…
- Bize kalırsa, Shady Sands’de hayat sadece sulu köfte ile geçmiyor; halk yardım etmeye hazırdır. Belki de işin içine biraz komik bir mesele de katabilirsiniz. “Hayatta kalan mızmızlar” yerine “güçlü hayatta kalıcılar” olmalıyız. Ancak ya dışarıda bekleyen bu dev akrepler ve yağmacılar?
- İlerledikçe Shady Sands’e bu akreplerin kaynağını bulmaya yola çıkıyoruz. “İster çatışmaya girmeden yol al, ister haydutları yok et” gibi bir yaklaşım oyun dahi olsa doğru bir metottur! Ve düşünmeden geçmemeliyiz, kendimizi ispatlamak için içten bir başarısızlık hissi gerekiyor, değil mi? İşte Fallout bu! Katlanılmaz bir serüven! Doğa harikası olan akreplerle olan uykusuz geceler sonunda, doğal olarak “Yine mi ben?” sorusunu kendinize soruyor olabilirsiniz.
Yolda karşılaştığımız başka bir yerde Dogmeat ile karşılaşıyoruz. Herkesin dostu olan bu köpek, Mad Max ile karşıladığında “Acaba ben, esasen Gerekirleri geçebilen bir efsane miyim?” diye düşünecek. Ama Dogmeat çok daha fazlası! Kahraman değilse de doğruluk peşinde koşan bir dost! Ve ne yazık ki o noktadan sonra, bu yürüyüşe takıldığımız koleksiyon masasında durmak zorundayız!
Super MutantVault insanını yok etmek üzere plan yapmanızı sağlayacak. Ghoullar ve akrepler, sizi bu maceranın tuzağına çekmek için sırayla bekliyor. Merak etmeyin, burası Fallout’un mizahi sürecidir. “Varsa bir şey, biter” derken sadece bir şişe su arıyorsanız, yanlış yolda olduğunuzu söyleyebilirim! Eğer yeterince serüven için kararsızsanız, karar vermelisiniz, çünkü tüm bu durum bir yalan değil, eğlencenin asıl ruhu!
Sonuna kadar gidecek olursanız, Brotherhood Of Steel karşınıza çıkacak. Kendi güçleri ile hayatta kalmış eski askerler, teknoloji peşinde koşmayı kendileri için bir görev biliyorlar. Hayatta kalan başka bir yığın ya da Ghoullara karşı bu mücadele açılacak! Son olarak, niyetlerinizi belirleyin; çünkü insanlar “Kahraman mısın, yoksa korkak mı?” diye düşünmeden edemeyecekler. Hadi, “Gölgeden korkma!” deyip çıkmayacak mısınız? Çünkü kimse sırlarını paylaşmaz!
Elimizde tuttuğumuz tüm bu bilgilerle nihayet Mariposa Askeri Üssü’ne dönebiliriz. “Savaş, oh ne güzel!” derken aslında asıl düşünmemiz gereken şudur: bu dünya yalnızca hazinelerle dolu değil, belki de akı karanlık ucubelerle doludur! Bu noktadan sonra ise ne olacağını siz düşünün; zira dışarı çıkacak veya sonsuza kadar kalacaksınız! Ya bu fatihlik mi? Yoksa malzeme bir maddenin peşinde başınıza son gelecek?”
Ve işte eve dönerken, Vault 13, sizden çok mutlu! Ancak Overseer ile yaptığınız konuşma her şeyi bunun tam zıttı! “Tekrar dışarıya çıkma zamanı gelmişti de!” Ona göre siz bir tehlikesiniz. İşte tüm serüveniniz burada başlamıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Şimdi dış dünyada bir kahraman, evde ise bir pariah yani düşman durumundasınız.
Eh, bu serüvenin sonu yok! Ama bu sizin için efsaneye dönmekte, orada bekleyen daha büyük bir görevin önünü açması içindir. Bize bir kahraman lazımdır, belki de Fallout 2’de bulacağız!