Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Mart 2018 sayısında yayınlanmıştır. Yazan: Tarık Kaplan
Başlığı okuyup gözlerinizi devirenler, şimdi dışarı çıkabilirsiniz! Tarafsız bir anı yazısı mı bekliyordunuz? Hah, yok öyle bir şey! Burada sadece Final Fantasy VIII’in (FF8) ne kadar muhteşem bir oyun olduğunu anlatacağım. Yani, kendinizi hazırla! Eğer hâlâ oyunu oynamadıysanız hemen Steam’den kapın, yüklemeyi başlatın ve öyle gelin. Şimdi bana çıkıp Balamb Garden’da okumuş olmayı istemeyen birini bulabilir misiniz? O okul, askeri okuldan beklenenlerin tam tersi. İnsan, çıkıp dünyayı keşfetmektense derslere girmek istiyor. Resmen video oyunlarının Hogwarts’ı gibi. Düşünsenize, lobisinden ana koridorlarına uzanan havuz, sakin su fışkırtan fıskiyeler (Galbadia Garden’a sesleniyorum: FIŞKİYEDEN NE İSTEDİNİZ?!), havalı üniformalar ve tatlış müdür ile gönül yakan eğitmenler! (Kırbaçlı okul hocası mı olur, kimin fikriydi bu?) Kısacası, ah o gemide ben de olsaydım dedirten bir yer. Âşık olmamak mümkün mü?
FINAL FANTASY VIII Tür: JRYO Geliştirici: Square Enix Yayıncı: Square Enix Çıkış Tarihi: 11 Şubat 1999 Platformlar: PS1, PS3, PC |
Oyun, muhteşem bir giriş videosuyla başlıyor. Kız kimdi, kafasının etrafında salyangoz kabuğu olan kadın metalin içinden nasıl geçti, bu çocuklar neden dövüşüyor? Bu sorular aklınızı kurcalarken hikâye gayet sakin bir şekilde başlıyor. Okulun elit paralı askerleri olan SeeD’lere katılmaya çalışan, içten içe bir “kızgın ergen” olan Squall ile tanışıyoruz. Evet, o da ne? İticiliğin çekici bir şekilde işlenebildiği nadir Japon karakterlerden biri. Yan karakterlerimiz de çok geçmeden sahneye çıkıyor. Buradan sonrası, tahmin etmenin imkânsız olduğu olaylarla dolu bir yolculuğa dönüşüyor. Yani, FF8’in kendine has bir büyüsü var, farkında mısınız?
Öğrencilikten Sınıf Başkanlığına Giden Yol
Başlangıçta sıradan bir öğrenci olarak başladığımız hikâyede o kadar garip dönüşler yaşatıyor ki oyun, şaka gibi! Ama tek bir an bile ne yapmanız gerektiği konusunda şüphe yaşamıyorsunuz. Belki adalar arasında White Seed Ship’i aradığımız vakit hariç! İlk başta Balamb Adası ayaklarınızın altında. Yani, “Hadi bakalım, ne yapsak?” diye düşünebilirsiniz. Ama ben biraz fazla inceleme yaptım gibi hissediyorum; neden gerçekten efsane olduğuna geçelim!
- FF8’i oynayacağınız minimum 25 saat boyunca neredeyse asla aynı mekânda takılıp kalmıyorsunuz. Ortamlar sürekli değişiyor.
- Harita kademeli olarak keşfe açılıyor, köşelerde bulabileceğiniz sırlarla dolu yan görevler mevcut.
- Her bir ortama ve duruma göre değişen müzikler de hemen her duyguyu yaşatıyor.
- Open Fields dinleyerek saatlerce bomboş çayırlarda koşmak, arada karşınıza çıkan mantardan bozma yaratıklardan büyü çalmak, işte bu tam bir zaman öldürme keyfi!
Epik Bir Başlangıç
Hikâyenin ne kadar güzel olursa olsun, gerçekten değerli kılan şey karakterler. 6 kişilik ekibimizde sevemeyeceğiniz tek bir karakter yok. Hepsi kendi içerisinde belirli bir derinliğe sahip. Squall’ın ardı sıra askeri düzende koşarken ekip arkadaşlarımız oluyor hepsi. Zell’in bitmeyen enerjisiyle kapanmayan çenesi başımıza büyük belalar açtığında, Selphie’nin neşeli karakteri aldığı yıkıcı haberlerle darmadağın hale geldiğinde ve Quistis’in iç korkularını en iyi öğrencisiyle paylaşmaya karar verdiğinde, o bağlanma duygusu iyice artıyor. Hani, bu karakterlerin hepsinin kendi hikâyeleri var, ama onları bir araya getirince ortaya çıkan dinamik çok daha ilginç.
Uçsun Okullar, Ağlasın Aylar
FF8, cesur bir oyun. Mana sisteminin tamamen kaldırılması, yeni silah almak yerine silah geliştirme sistemi, karanlık atmosfer yerine gençlerden oluşan bir ekiple çok daha canlı bir havaya geçiş… Bunlar büyük kararlardı ve hepsi de işe yaradı. Hatta oyunda “yancı bir başkarakteri” farklı zaman dilimlerinde kontrol ettiğimiz bölümler bile var! Çok cesur bir yapım!
Oyun, sizi öyle bir duygusal yolculuğa çıkarıyor ki, çölün ortasındaki hapishanede koşarken kapana kısılmışlığı, uzayda sürüklenirken korkuyu, okulda koşarken aidiyeti, huzurlu bir kasabanın otelinde dinlenirken huzuru, evinizi savunurken hiddeti, sevdiğiniz kişi ellerinizin arasından kayıp giderken terk edilmişliği ve çaresizliği hissedeceksiniz. Squall kadar umursamaz bir karakterin kabuklarını aştıkça altında neler yattığına hayret edeceksiniz. Yüzeysel görünen tüm olayların arkasındaki karanlık geçmişleri öğrendikçe daha fazlasını istemek kaçınılmaz.
Neden Efsane Oldu?
- BALAMB GARDEN: İşte gitmeyi en çok istediğimiz yer bu okul. Dairesel formlardan oluşan tasarımları, incecik motiflerle işlenmiş duvarları… Video oyunları içinde en çok “ev” gibi hissettiren yerlerden biri.
- EKİP GİBİ EKİP: Gerçekten önemsediğiniz, destek aldığınız insanlarla yaşanan bir macera… Ekip arkadaşlarının birbirini desteklemesi, gerçek bir dostluk hissi yaratıyor.
- AKIŞ HIZI: Her oyunun örnek alması gereken bir akışı var. Hikâye bir an olsun yavaşlamazken, yan görevler asla “görev” gibi hissettirmiyor.
- TINILARDA KAYBOLMAK: Uematsu’nun kendini aştığı bir oyun. Her bir melodi, sahneleri akıllarımıza kazıyacak kadar özgün ve güçlü.
- UNUTULMAZ ANLARI: Rinoa’yı kurtarmak için uzaya atladığımız sahne, okulların birbirine girdiği muhteşem savaş sekansları… Unutulmaz anlarla dolu!
- AŞK: Squall ile Rinoa arasındaki ilişki, her bir ilmeğin tek tek örülmesiyle unutulmaz bir aşk hikâyesi. Ama başka aşklara da tanıklık ediyoruz!
- BİR BÜYÜME ÖYKÜSÜ: FF8’in büyüme hikâyesi yalnızca karakter gelişimiyle sınırlı değil. Her gencin yetişkinliğe geçişteki değişiminin bir yansıması.
Sonuç olarak, Final Fantasy VIII, yalnızca bir oyun değil, bir yaşama biçimi! İyi oyunlar, keyifli anlar ve bol kahkahalar dilerim!