Sporun her yönünü izlemeyi ve takip etmeyi büyük bir tutkuyla seviyorum. Spor, beni ciddi anlamda rahatlatan nadir uyarıcılardan biridir ve boş zamanlarımın önemli bir kısmını doldurur. Gündelik hayatımda futbol müsabakalarından basketbola, tenise, darta ve sabah saatlerinde MMA’ye kadar geniş bir yelpazede spor etkinliklerini takip etmek için kendime bir takvim oluşturuyorum. Bu düzenli etkinliğime kendi çapımda “maraton” adını verdim. Yıllar içinde birçok spor dalı bu maratona dahil olsa da, benim için en özel olanı hiç şüphesiz Formula 1. Bu sporla olan tutkum çocukluktan beri devam ediyor ve gelecekteki kariyerimi de şekillendirmede önemli bir rol oynadı. Ancak, Formula 1’i diğer sporlardan ayıran bazı özel detaylar var.
Birçok spor dalından keyif almak için o spor hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmanız şart değil. Örneğin, futbolu pozisyon, taktik veya oyuncu bilgisi olmadan izleyip bir zevk alabilirsiniz. Aynı şey, basketbol için de geçerlidir. Geçmişte Olimpiyatlarda pek çoğumuz voleybolun teknik ve taktik detaylarını bilmese de Filenin Sultanları’nı severek ve destekleyerek izledik. Ancak Formula 1, bu tür sporların dışındadır; çünkü bu sporu anlamak için sadece pilotları tanımak ya da temel kuralları bilmek yeterli değildir. Otomobilleri tanımalı, mekanik bilgisi edinmeli ve stratejinin nasıl işlediğini öğrenmelisiniz. Bu nedenle birçok kişinin “Formula 1 elit bir spor” şeklindeki yorumlarının altında yatan gerçek budur: Formula 1, izleyicilerini birçok alanda eğitime zorladığı için elit bir spor olma özelliği taşır.
Son yıllarda giderek artan bir ilgi ile Formula 1, sonunda kendi menajerlik oyununa kavuştu. Artık “Eğer Binotto’nun yerinde ben olsaydım neler yapardım?” diye düşündüğünüz her şeyi gerçekleştirme şansına sahipsiniz. Wonderkid duyurulduğundan beri benim gibi otomobil ve Formula 1 tutkunları için heyecan verici bir gelişme olan F1 Manager 22, uzun süre Football Manager’da deneyim kazanan biri olarak bu oyuna “wonderkid” demekte bir sakınca görmüyorum. Gerçekten yüksek bir potansiyele sahip, fakat şu anki haliyle yalnızca oyuna daha sonra katılan bir oyuncuya benziyor.
Öncelikle, F1 22 ve F1 Manager arasında belirgin bir ayrım yapmak gerekiyor. Bu iki oyun tamamen farklı sistemler üzerine inşa edilmiş. Fifa 22’deki kariyer ile FM 22’deki kariyer arasında ne kadar büyük bir fark varsa, burada da o kadar önemli bir fark var. F1 22’deki amacınız yarışları kazanmak ve pilotlar şampiyonasında birinci olmakken, F1 Manager’da bir takım şampiyonu olabilmek için mücadele ediyorsunuz. Bu durumda bireysellikten ziyade takım ruhunu ön plana çıkarmak gerekiyor.
Ferrari’ye Yeni Soluk fikri etrafında, takım patronu olmak, pilot olmanın zorluğundan farksız bir durum. İlk günden itibaren sponsor ve takım beklentilerini karşılamak zorundasınız. Ben, her iki kariyerimde de büyük bir tutkuyla sevdiğim McLaren’e şampiyonluk kazandırmak için yoğun bir şekilde çalıştım. Nihayetinde, imzalar kağıda değil, gönüllere atılır. Bu tür oyunlarda her şeyi bilmeden yardımcıların kapalı olmasının pek mantıklı olmadığını düşünüyorum. F1 Manager’da da benzer bir durum söz konusu. Kariyere başladığınız anda üzerinize yığılan bilgileri kontrol edebilmek için yardımcıyı açık bırakmak, en azından ilk kariyeriniz için daha uygun bir seçenek olacaktır. Ancak Football Manager dünyasında deneyim sahibi olan oyuncular, kısa sürede F1 Manager’ın arayüzüne alışacak ve onu kontrol altında tutmayı başaracaklardır. Takımınızı seçip ilk yarışınıza çıktığınız anda oyunun büyüsüne kendinizi kaptırabilirsiniz.
Box, Box, Box cümlesiyle başlayan ilk göreviniz, antrenman turlarında pilotlarınızın geri bildirimlerine göre aracın ayarlarını optimize etmek. Yıllardır her F1 incelemesinde vurguladığım diyaloglar ve ses motoru, F1 Manager’ı özel kılan unsurlardan biri. Örneğin, pilotlarınız ve baş mühendisinizin arasındaki diyalogları gerçek seslerinden duyma şansına sahipsiniz. Lando’ya verilen emir, onun kendi sesiyle yanıt buluyor. F1 22’nin kariyer modunda yalnızca tek bir ses türü kullanılırken, bu küçük detay bile F1 Manager’ın değerini gözümde artırıyor. Bu his, gerçekçilik açısında önemli bir katkıda bulunuyor; çünkü bana göre bir simülasyon oyununun en büyük eksiklerinden biri bu derinlikten yoksun olmasıdır. Antrenman turlarında gelen geri bildirimlerle aracı ayarlama fikri de oldukça işlevsel. Özellikle pilotunuz kötü hissettiği ayarlarla piste çıktığında, tur sürelerinde önemli düşüşler ve hatta kazalar yaşanabiliyor. Bu da ince ayarların önemini gözler önüne seriyor.
Tabii ki, antrenman turlarını simüle ederek de geçebilirsiniz. Simülasyon yapıldığında pilotlarınızın hem pist hem de parça bilgisi gelişiyor. Yani hiçbir şeyi kaçırmıyorsunuz. Yine de her yarışın bu yanıyla uğraşmak, bana açıkçası keyif verdi. Hatta pistlere göre maksimum ayarları yapabileceğiniz bir hesap makinesi bile geliştiren oyuncular var ve buradan ona ulaşma imkanınız mevcut.
Slick’ler Çıksın! Ayar işlemlerini tamamladıktan sonra sıralama turlarına geçiyorsunuz. Burada asıl hedefiniz pole pozisyonu; ancak F1 Manager, güncel takım sıralamalarını dikkate alıyor. Yani, Mercedes’i tercih ederseniz, sadece ilk beşi zorlayabilirsiniz demektir. McLaren ile yola çıkmak çok daha zorlu bir hal alıyor. Aracınızın durumu, mevcut grid ile eşleştirilmesi için güzel bir dokunuş olmuş. Bu sayede gerçekçilik hissi oldukça etkileyici hale getiriliyor. Sıralama sürecinde pisti doğru zamanda yakalamak, trafiğe takılmamak ve temiz havada sürmek için doğru bir zamanlama yapmalısınız. Eğer gridin alt sıradaki takımlarındaysanız, amacınız Q3’e kalmak olmalı; fakat Red Bull veya Ferrari yönetiyorsanız, yapı kurul sizden pole pozisyonu elde etmenizi bekler.
Yarışın stratejisi de oyunun en kritik kısımlarından biridir. Yarış hafta sonunun son gününde başlayan mücadele, tüm haftanın iyileştirmelerini test edeceğiniz tek zaman dilimidir. Hem pilota uygun lastik stratejisini belirlemeli hem de hava durumu gibi değişkenlerle birlikte karar vermelisiniz. Yarış sırasında, pilotlarınızın araçlarını istediğiniz gibi kontrol edebilme imkanınız var ve arayüz oldukça sade ve anlaşılır. Ayrıca geliştirici ekip, simülasyona bolca kamera açısı eklemeyi de ihmal etmemiştir, bu sayede yarışı pilotun gözünden ya da TV açısıyla izleyebiliyorsunuz.
Her iki pilotun aracında mikro ayarlamalar yapma imkanı da mevcut. Lastik, ERS ve yakıt kullanımlarını değiştirmek sizin elinizde. DRS açıldıktan sonra uzun düzlüklere girildiğinde ERS kullanımını artırarak rakibinizi geçmeye çalışabilir, pit öncesinde son turlarda lastikleri zorlayabilir ya da gaza basarak yakıtınızı riske atıp hız kazanabilirsiniz. Ancak bu tarz bir oyundan beklenmeyen lastik hataları yaşamak oldukça hayal kırıklığı yaratıyor. Oynadığım süre boyunca bu konuda çeşitli sorunlarla karşılaştım. Örneğin, kırmızı şeritli lastiklerin pist üzerindeki en hızlı lastikler olması gerekirken, soft ve medium lastikler arasında belirgin bir fark yoktu. Yağmurlu bir Kanada GP esnasında, yoğun yağışın başladığı 18. Turda ıslak lastiklere geçiş yaptım. Ancak pistin kuru olduğu 10 turdan sonra orta sert lastik tercih ettiğimde birkaç sıra atlamaya çalıştım. Islak lastiklerin kurumuş zemin üzerinde yavaşlaması gerektiği durumlarda, pilotlarım çok daha hızlı lastiklerle rakiplerini geçmeyi başaramadı. Hatta aradaki süreyi bile kapatamadık.
Tabii ki her şey sadece sıralama turları veya yarışlardan ibaret değil. Kurulun sizden kısa vadeli ve uzun vadeli beklentileri mevcut ve bu beklentileri karşılamak adına açılan bütçeyi doğru yönetmeniz gerekiyor. Örneğin, sezon içerisinde yeni parçalar tasarlayarak aracınızı daha hızlı hale getirebilirsiniz. Size verilen simülasyon saatlerini verimli kullanarak ihtiyacınız olan istatistikleri güçlendirmeniz, ani bir atılım yapmanıza yardımcı olacaktır. Ama rakipleriniz de parça tasarlamada geri kalmıyorlar. Dikkat etmeniz gereken bir diğer detay ise tasarladığınız parçaların sayısı. Örneğin, yarışta hasar alacak bir ön kanadınız varsa, yenisi mutlaka bulunmalı ki yarışa devam edebilesiniz.
Ayrıca araştırma opsiyonu ile gelecek sezonun aracını hazırlarken, başlangıçta düşük bir sıralama elde etseler bile, tüm takımların uzun vadeli planları zafere odaklanıyor. Bunun için de simülasyon saatlerinizi dikkatli yönetmek zorundasınız. Oyunun istatistik ve veri bölümü burada size yol gösteriyor. Bazı pistler, azami hız ya da düşük hızda viraj almayı ön plana çıkarırken, bazıları yüksek hız ve ivmelenmeyi tercih ediyor. Ayrıca otomobil durumunu karşılaştırabileceğiniz hoş bir menü de eklenmiş olup, liderlerle olan farklarınızı görmenizi sağlıyor.
Tesisler de oldukça önemlidir. Otomobil geliştirme tesisleri, size fazladan tasarım alanı veya araç güçlendirmeleri sağlar. Personel tesisleri; takım çekiciliğini ve pilotların kazandığı deneyimi artırırken, idari tesisler de sponsorlardan elde ettiğiniz gelirleri çoğaltabilir. Ancak burası, unuttuğunuz yerlerden biri olabilir.
Son Viraj kısmında, her iyi yönetici gibi gelecekteki pilotları bulmak da sizin elinize kalmıştır. İlerleyen sezonlarda takıma renk katmak, isimleri değiştirmek hayati önemdedir. Ancak bu kadar olumlu noktaya rağmen, neden oyuna 7 veriyorum? Çünkü oyun içerisindeki lastik hataları, kazalarda araçların ağırlık hissi yaratması ve yapay zekanın sıklıkla afallaması, oyunun potansiyelini sınırlıyor. Örneğin, mavi bayrak gösterilmesi gereken araçlar sık sık önünüzü kesiyor ve yapay zeka, bu durumda nasıl tepki vereceğini bilemiyor. Bu ilginç detaylar, Frontier’ın F1’e pek de yakın olmadığını gösteriyor. İyi bir simülasyon geliştiricisi olmasına rağmen, F1 girişleri biraz problemli fakat bu sürecin olumlu bir gelişme olduğuna inanıyorum. F1 Manager, ilerleyen yıllarda potansiyelini ortaya çıkararak Football Manager gibi uzun soluklu bir seri haline gelecektir.