Pandemi süreci, bana Formula 1 ile tanışma fırsatı sundu. Yarış oyunlarına olan ilgim zaten vardı ama gerçek yarışları izlemeyi düşünmemiştim. Evde geçirdiğimiz zaman boyunca yeni bir tutku edinmek, mental olarak oldukça tatmin edici bir deneyim oldu. Pandemi sırasında bu sporu izlemeye başlamış olsam da, her yıl Codemasters’ın geliştirdiği F1 oyunlarını oynamaktaydım. Ancak, bu serinin EA’ye geçmesiyle birlikte istediğim zevki alamadım… Bu yıl çıkan F1 25’i oynamayı bile düşünmedim. Bu nedenle zaman zaman gelen “yarış oyunu açlığımı” doyuracak bir çözüm bulamadım. Tam da bu açlık zirveye ulaştığı sırada Formula Legends’ın demosuyla karşılaştım ve sabırsızlıkla beklemeye başladım.
Oyunun yapımcısı ve dağıtımcısı olan 3DClouds, ilginç bir firma. Daha önce adlarını duymamıştım. Ancak yaptıkları oyunların çoğunun yarış odaklı olduğunu görünce bu alandaki deneyimlerinin oldukça net bir şekilde kendini gösterdiğini anladım. Steam’de yayınladıkları on beş oyunun on üçü yarış temalı, kalan iki oyun ise korsan temalı. Tüm bu oyunlar arcade yarış türünde. Özellikle Game Pass’de PAW Patrol gibi çizgi film temalı yarış oyunlarını görmüş olmalısınız. İşte bu oyunlar da 3DClouds’un eserleri. Fakat Formula Legends, çıkardıkları diğer oyunlardan farklı olarak, biraz daha simülasyon öğeleri bulunduran bir yarış oyunu olmuş. Temelinde hala arcade bir tat var ama oynarken simülasyona daha yakın bir dikkat göstermeniz gerektiğini hissediyorsunuz. Bu tarz oyunlar için artık “simcade” terimi kullanılmakta ve bence oldukça uygun bir tanım. Daha iyi anlamanız için şöyle diyebilirim: Gran Turismo ve Forza Motorsport gibi oyunlar da bu kategoride değerlendirilebilir.
Efsanelerden günümüze uzun bir yolculuk!
Oyunun adından da anlaşılacağı üzere, 1960’lı yıllardan günümüze uzanan kapsamlı bir dönemi deneyimleme fırsatına sahip oluyorsunuz. Bunu her dönemi on yıllık bloklar (70’ler, 80’ler, vb.) halinde düzenleyerek başarmışlar. İstisnai bazı dönemler hariç, her dönemi başlangıç, orta ve son olarak ayırmışlar; yani toplamda katılabileceğimiz on altı farklı turnuva var. Bunu “hikaye modu” diye adlandırmalarına rağmen, maalesef hikaye ile ilgili en küçük bir unsur yok. Sadece turnuvalara katılıyorsunuz. Bunu kötü anlamda söylemiyorum fakat ana menüde “hikaye modu” ifadesini görünce epey heyecanlandım. Yanlış bir isimlendirme, biraz hayal kırıklığı yarattı. Aynı durumu sizlerin yaşamaması için bunu belirtiyorum.
Hikaye modunun dışında özel turnuva ve zamana karşı modları da mevcut. Özel turnuva modunda, diğer oyunlardan ayıran herhangi bir özellik yok. Klasik olarak tur sayısını belirleme ve hava durumu ayarlama gibi seçenekler mevcut. Zamana karşı modunda da durum benzer; en güzel yanı sürelerinin dünya sıralamasına girmesi. İnceleme kopyası erken erişime açıldığı için tabloların henüz fazla dolu olmadığını belirtmeliyim; umarım tam sürümde daha çok kişi bu modda vakit geçirme fırsatı bulur. Zira birçok pistte dünya rekoru kıracak kadar iyi bir sürücü değilim.
Şimdi “pist” kavramına geçmek istiyorum. Formula Legends, dönemlerini yalnızca görsel olarak ayırmamış. Geçmişten günümüze ilerledikçe pistlerin de zamanla nasıl değiştiğini görüyorsunuz. Gerçek yarışlarda sıkça gördüğümüz pistlerin evrilmesini izlemek, bir Formula hayranı olarak benim için oldukça keyifli. Toplamda on dört pistin farklı varyasyonları da göz önüne alındığında, pist açısından gayet zengin bir oyun ortaya çıkmış durumda. Bu evrim yalnızca pistlerle de sınırlı kalmıyor. Araçların ve yayınların da evrimine tanık oluyorsunuz. Niki Lauda’nın kullandığı araçla Charles Leclerc’in yarıştığı araç arasında sadece görsel fark yok; hız, yol tutuşu ve sürüş dinamikleri açısından da büyük farklılıklar bulunuyor. Eğer hikaye modunu sırayla oynayarak devam ederseniz, Formula Legends bu değişimi hissetmenizi sağlıyor. Ancak derseniz ki, “Ben sırayla oynamam, istediğim dönemi seçerim,” o zaman da değişimleri hissedersiniz, ama etkileri daha ani olur. Her dönemin kendine has arayüzü ve tema renkleri sayesinde, televizyondaki yayıncılığın nasıl değiştiğini hafifçe hissedebiliyorsunuz.
Beş kırmızı sönüyor ve yarış başlıyor!
Formula Legends bir yarış oyunu olduğu için şimdiye kadar söylediklerim tuzu biberi. Yarış oyunlarının asıl zevki her zaman oynanışta bulunur ve burada da durum farklı değil. Daha önce “simcade” yapısından bahsetmiştim. Şimdi o kısımlarını derinlemesine incelemenin zamanı geldi çünkü mevzu biraz karışıyor.
Öncelikle sürüş hissi oldukça tatmin edici. Aracın kartondan yapılmadığını, gerçekten metal bir yapı kontrol ettiğinizi rahatlıkla hissediyorsunuz. Kontrol ayarları da daha simülasyona yakın bir şekilde ayarlanmış. Virajlara girerken bazen tam gaz değil, yarım gaz kullanmanız gerekiyor; böylece optimum tur süresine ulaşabiliyorsunuz. Özellikle asistleri kapalı oynuyorsanız, yarım gaz ve fren yapmak, direksiyonu milimetrik ayarlamak kritik hale geliyor. Bu durum, gerçekçilik boyutunu artırsa da klavyeyle oynayanlar için zorlu bir deneyim haline gelebilir. Klavyeyle asistleri kapalı oynamayı aklınızdan bile çıkartın; hassas ayarları gerçekleştirmek neredeyse imkânsız. Ancak asistler açıkken (tur süresi 2-3 saniye daha yavaş olabiliyor, ama o da bir şey) klavyeyle oynamak daha kolay hale geliyor. Ben her yarış oyununu kontrolcü ile oynadığım için klavyeye alışmamış olabilirim; yine de test ettiğimde belirgin bir fark vardı.
Çağlar ilerledikçe değişen araçların istatistiklerini de görebiliyorsunuz. “Hızlanma şöyle, yol tutuşu bu şekilde” bilgilendirmesi var. Zaten 60’lar ile günümüz arasındaki farkı direksiyonun başına geçtiğiniz an hissediyorsunuz. En çok keyif aldığım dönemler 2010’lar ve 2020’ler oldu. Bu durumun sebebi sadece araçların hızlı ve tepkisel olması değil; ERS ve DRS sistemleri (oyunda BRS ve WRS adı ile geçiyor) mevcut olduğu için çok daha taktiksel yaklaşımlar geliştirebiliyorsunuz. Farklı lastik hamurlarının işin içine katılmasıyla taktiksel boyut derinleşiyor. İstatistikler yalnızca dönemsel farklılıklarla da sınırlı değil. Her dönemin efsanevi sürücülerinin kendilerine özel küçük yetenekleri var. Örneğin, Schumacher ile oynarken aracınız, aynı dönemdeki diğer pilotlardan daha hızlı gidiyor. Niki Lauda’yı seçerseniz, yol tutuşu bir tık daha iyi oluyor. Bu ufak dokunuşlar, oynarken büyük bir keyif veriyor.
Kardeşim sen ehliyeti kasaptan mı aldın?
Ne yazık ki oyundan aldığınız keyif sürekli olmuyor. Formula Legends’ı ne kadar övsem de, beni en çok çileden çıkaran konu yapay zekanın davranışları. O kadar berbat ki, hakaret etmeden yazmakta zorlandığımı belirtmeliyim. Hiçbir zeka belirtisi göstermiyorlar! Motor sporlarıyla ilgilenenler, yarış çizgisi adı verilen hayali bir çizgi olduğunu bilirler. Yapay zekaya bu çizginin varlığından bahsetmişler ama orada kalmış. Virajlara girerken ne fren yapıyorlar ne de kurallara dikkat ediyorlar. Oyunda pist sınırlarını dört kez aştığınızda birer saniyelik ceza alıyorsunuz. Dördüncü uyarıdan sonra iki kez daha aynı hatayı yaparsanız, toplam sürenize iki saniye ekleniyor ve sıralamanız buna göre ayarlanıyor. İşte yapay zeka, bu virajlarda hiç fren yapmadığı için sürekli pistten fırlıyor ve ceza üstüne ceza alıyor. Monako gibi kapalı pistlerde bu sorun olmuyor ama birçok pist açık virajlara sahip olduğu için YZ ceza almaya devam ediyor. Sonuç olarak, yarışlar kolaylaşıyor ve yaşanması gereken rekabet hissi kayboluyor.
Çizgiyi takip etmeye öyle kodlanmışlar ki, virajlarda yan yana geldiğinizde sizi direkt dışarı atıyorlar. Normalde bir yarış oyununda YZ, duruma göre virajını daraltıp kaza yapmadan yoluna devam etmelidir. Fakat bunlar dümdüz gelerek size çarpmayı tercih ediyorlar. Codemasters’ın F1 oyunlarındaki “kasap lobiler” gibiler; insanlar sürmeyi bilmez ve sürekli birbiriyle çarpışır. İşte tam olarak bu durum mevcut burada. Bu gereksiz agresiflik yüzünden ekran başında sinirden dişlerimi sıktığım çok oldu. Sürüş mekanikleri sağlam ama yapay zeka oldukça kötü bir durumda.
Bir de zorluk ayarlarıyla ilgili problemim var ki, bu da yine YZ ile bağlantılı. Oyunda üç zorluk seviyesi var: kolay, orta ve zor. İlk yarışımı “orta” zorluk seviyesinde yaptım ama biraz da alışma süreciyle beraber bol bol hata yaptım ve yine de herkesi tur bindirdim. “Bu böyle olamaz” dedim ve hemen “zor” seviyesine geçtim; bu sefer de hiç kimseye yetişemedim. Yani garip bir durum. Yedi sekiz yarıştan sonra elimi kolumu alıştırdım ve zor modda da kaybetmeden birinci olmayı başardım ama orta ve zor arasındaki aşırı uçurum, keyfi kaçırıyor. Keşke üç yerine dört hatta beş zorluk modu olsaydı, böylece daha fazla oyuncu kendi seviyelerine uygun bir deneyim yaşayabilirdi.
Bu kadar olumsuzluktan sonra biraz da pozitife dönelim. Yarışlar içerisinde iki mini oyun mevcut. Bunlardan ilki, start anında karşınıza çıkıyor. Işıklar sönene kadar arabanızın gazını belirli bir seviyede tutmaya çalışıyorsunuz. Eğer kalkışta o mor barı tutturmayı başarırsanız, mükemmel bir başlangıç gerçekleştiriyor ve ciddi bir avantaj elde ediyorsunuz. Diğer mini oyun ise pit stop sırasında devreye giriyor. Pit ekibiniz lastikleri değiştirirken ekranınızda basmanız gereken tuşlar beliriyor. Eğer bu tuşlara hızlı ve hatasız şekilde basabilirseniz, pit süreniz kısalıyor. Dolayısıyla bu durum size ekstra bir avantaj sağlıyor. Hatta birkaç kez hızlı pitler sayesinde ikinci götürdüğüm yarışı pitte liderliğe çevirdim. O an gerçekten harika bir duygu.
Sanal yarış çizgisine alışmış olan oyuncular için bir iyi bir de kötü haberim var. Öncelikle Formula Legends’ta sanal yarış çizgisi yok. Ben genelde yarış oyunlarında “virajlarda sanal çizgiyi göster” ayarı açık şekilde oynadığım için başta biraz tedirgin oldum. Ancak oyun bunu yaratıcı bir yöntemle çözmüş. Pistlerin her birinde yol boyunca farklı tonda bir çizgi var; bu, biraz daha eski asfaltı andırıyor. Yani “daha önceki yarışlarda burası kullanılmış” diyen doğal bir iz mevcut. Virajlarda da lastik yanıkları var ve bu izlere göre ne zaman fren yapmanız gerektiğini daha iyi anlayabiliyorsunuz. Oldukça doğal bir çözüm ve bence harika.
Çimenlere girme!
Teknik detaylara gelince, Formula Legends’ın amacı gerçekçi bir grafik sunmak değil. Tamamen göze hoş gelen, çizgi filmvari bir stil yakalamayı hedefliyorlar. Ben zaten genellikle bu tarzı sevdiğim için burada da beğendim. Ancak her ne kadar göz alıcı olsa da ufak bir kaplama yüklenme sorunu var. “Ufak” demiş olsam da, en kötü ihtimalle iki üç yarışta bir karşınıza çıkıyor. Özellikle yarışların son turlarında pist kaplamaları yüklenmeyebiliyor. Sanal çizginin de pistlere kazındığını düşünürsek, bu durum bazen zorluk çıkarabiliyor. Neyse ki zamanla kas hafızası devreye giriyor ve çizgi olmasa bile fren noktalarını hissedebiliyorsunuz. Ancak görsel açıdan üzücü bir problem.
Sesler tarafında ise işin hakkını vermişler. Her dönemin aracı kendine has bir motor sesine sahip ve bu da dönemdeki atmosferi daha iyi yansıtıyor. Müzikler ise ne övülecek ne de sövülecek bir durum; sıradan, “yarış oyununda bulunması gereken” fon müzikleri olarak değerlendirebilirim.
SI RAGAZZI! FORZA FERRARI
Yazının sonuna yaklaşırken, oyunun oynanışını ve temasını gerçekten çok beğendiğimi yinelemek istiyorum. Severek takip ettiğim bu sporun yıllar içindeki gelişimini, efsaneleri görmek, oyuna ayrı bir tat katıyor. Ancak yapay zekanın oldukça kötü olması, oyunun potansiyelini tam olarak keşfetmesine engel oluyor. Eğer siz de benim gibi bu sporu seviyorsanız ya da yarış oyunlarına büyük ilginiz varsa, Formula Legends kesinlikle denemeye değer bir oyun. Ancak yarışları daha çok eğlence odaklı oynayan biriyseniz, damalı bayrağı geçmeden önce yapay zeka güncellemelerini izlemenizde fayda var.