Forspoken: Beklentilerin Altında Kalan Bir Oyun Deneyimi

Forspoken, oyuncuların beklentilerini karşılayamayan bir deneyim sunuyor. Hikaye, grafikler ve oyun mekaniği üzerine eleştiriler.

admin

Oyun incelemek, bazen beklenmedik bir hal alabiliyor. Bir oyun piyasaya çıkıyor ve inceleme yazma görevi sizde kalıyor. İster istemez, o oyunu tam anlamıyla deneyimlemek adına oynamak zorunda kalıyorsunuz. Oyungezer’deki altı yıllık yazarlık serüvenim boyunca, çoğu zaman merakla beklediğim oyunları inceleme fırsatı yakaladım. Ancak, arada sırada “Neden bu oyunu oynadım ki?” diye düşündüğüm anlar da oldu. Kendimi iki farklı kategoriye sokan oyunlardan birisidir Forspoken. Kısa süre önce, “2023 Oyunları” dosyamızda Forspoken ile ilgili heyecanımı paylaşmıştım; ama bu çıkan oyunun serüveni benim için farklı bir yön aldı.

Yeni bir dünyanın kapısı Forspoken’ı anlatmak oldukça zorlayıcı olacak. Bu oyun, aniden karmaşık ya da “anlatması zor” bir deneyim sunmuyor. Daha önce pek çok örneğini gördüğümüz hikaye ve karakter unsurlarını barındıran, çeşitli sürprizlerle dolu bir aksiyon rol yapma oyunu. Kısaca özet geçmek gerekirse, Frey adında New Yorklu bir öksüz, hayatındaki olumsuzluklardan bunalıp intihar etmeye niyetlenirken, büyülü bir bilezik ile bambaşka bir dünyaya geçiyor. Athia adını verdiğimiz bu yer, “Break” adındaki bir felaket nedeniyle organik canlıları mutantlaştıran bir sisle kaplı; burada Frey’in, tanrıça niteliğindeki Tantalar ile yüzleşmesi gerekiyordu. Ancak Frey’in bu duruma pek ilgisi yok.

Evet, Frey biraz gıcık bir karakter olarak tasarlanmış. Kimseyi önemsemiyor, başkalarının sorunlarına kayıtsız kalıyor, ve tavırları bir hayli kabaca. Tek önceliği, New York’a ve kedisi Homer’a geri dönmek. Elbette, sokaklarda büyümüş bir genç kadın olarak bu hareketinin ardında bir sebep yatıyor. Ama sorun şu ki, ne Frey’in ne de Athia’nın insanların kaderleriyle ilgisi pek kalmadı benim için. Oyun, karakterleri sevdirme veya onlarla bağ kurma konusunda pek çaba göstermiyor; sadece en temel bilgileri aktarıyor. İlk birkaç saat içinde, bağ kurmamız gereken bir karakterin ölümüyle karşılaşınca, Frey’in intikam arzusu için bir şeyler hissetmekte zorlanıyorum, çünkü daha henüz karakterle bağlantı kurabilmiş değilim.

Frey’in umursamaz tavrı, karakter gelişimi açısından düşündüğünüzde sorun ortaya çıkıyor; çünkü Forspoken sürekli bu gelişimi engelliyor. Örneğin, Cipal’deki meyhanede yaşanan bir sahne, oyunda hoşuma giden birkaç noktadan biriydi. Frey, şehrin insanlarıyla tanışıyor, onların ona nasıl minnettar olduklarını görüyor, ve kısa bir dans bile yapıyoruz. Ancak hemen ardından gelen saldırıda tekrar, “Bu benim sorunum değil, ben New York’a döneceğim.” tavrına dönmesi, benim için bir kopuş yaşatıyor.

Sürekli tekrarlayan diyaloglar Oyunun diyalogları da durumu pek kurtarmıyor. Frey ile Cuff arasında dönen diyaloglar ilk başta eğlenceli görünse de, zamanla tekrara düşüyor. İlk saatlerde herhangi bir sorun yok; ancak ilerledikçe, bu diyaloglar sürekli aynı noktaları döndürmeye başlıyor. Cuff ile konuşmalar, bir noktadan sonra o kadar sıkıcı hale geliyor ki, “Siz kendi aranızda çözün ve ben de rahatlayayım” demek istiyorum. Sonuçta, Athia’yı tek başlarına kurtarıp kurtarmayacaklar.

Ayrıca, oyunun açık dünyası da bu tekrara katılıyor. İlk başlarda büyük ve ilginç görünseniz de, ilerledikçe birçok bölgenin benzer yapılarla doldurulduğunu görüyorsunuz. Oyunun başlangıcındaki keşifler sonrasında, “Artık ana göreve odaklanmalıyım” dedirtiyor. Evet, Frey’in parkur yetenekleri ilk başta oldukça tatmin edici; ancak büyük harita içinde dallanıp budaklanan görevler ve boş alanlar, genel deneyimi zayıflatıyor. Farklı yan görevler de sıradan ve sıkıcı bir hal almış durumda. Örneğin, çocuklar için manzara fotoğrafları çekme görevi gibi bir düşünce güzel olsa da, alacağınız ödüller sıkıcı. Birçok yan görev, koşmaca ya da üçgene basmaktan ibaret.

Farklılık amacıyla eklenen yan görevler, aslında çok yaratıcı değil. Craft mekanikleri de oldukça basit ve potansiyelini tam olarak kullanamıyor. Oyunun sonunda, aldığı ilk pelerin ve kolye ile rahatça oyunu bitirdiğimi belirtmek gerek. Yine de oyunla sevilmeyecek manyetik anlar bulmak mümkün.

Dürüst olmak gerekirse, Forspoken’ın potansiyeli var ama birçok alanda vasat kalıyor. Oyun mekanikleri ve harita üzerinde dolaşmak oldukça tatmin edici; özellikle ikinci yarısından itibaren Frey’in hareketliliği akışınızı artırıyor. Ancak, büyülerin ve yeteneklerin elde edilmesi çok zaman alıyor ve bu da deneyimimi etkiliyor. Müzikler ise oldukça başarılı; bunun nedeni, önde gelen bestecilerden oluşan bir ekibin çalışıyor olması. Teknik açıdan yükleme süreleri ise takdire şayan; PS5’te hızlı seyahat ederken yükleme süresi neredeyse yok.

Şu anki durumda, Forspoken’ın fiyatı düşündüğümüzde, oyunun içerik kalitesiyle örtüşmediği aşikar. Yurt dışında 70 dolarlık fiyat etiketi, “Alın” demek için fazlasıyla yüksek. Bu tür ölçüsüz sıkıcılıkta bir oyunu kimseye öneremem. Geçmişte büyük beklentilere sahip olduğum bir yapım, istediğim deneyimi tam anlamıyla sunamıyor. Keşke daha iyi olabilseydi, belki de beklediğime değerdi diyebilseydim.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version