Simülasyon oyunları dünyasında oyuncuların karşısında oldukça çeşitli seçenekler bulunuyor. Bu nedenle, kimsenin piyasada oynayacak bir oyun bulamayacağı düşüncesine kapılacağını sanmıyorum. Özellikle Twitch yayınlarını takip edenler, sağlam sim-rig setleri olan oyuncuların genellikle Iracing gibi oyunları tercih ettiğine tanık olabilirler. Aynı zamanda Asetto Corsa da yıllar geçmesine rağmen güçlü mod destekleri ile oyunculara pek çok pist ve aracı çevrimiçi deneyimleme imkanı sunuyor. Bunun dışında, adı aklıma gelmeyen birçok yeni yarış oyunları da mevcut. Eğer Polyphony Digital yerinde başka bir firma olsaydı, bu taşıyıcı yarış piyasasına girmeden önce birçok kez düşünmek zorunda kalırdı. Ancak Gran Turismo için bir kaygı taşımaya gerek yok. Çünkü bu oyun, sadece bir yarış değil, aynı zamanda otomobil kültürünün de vazgeçilmez bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Gran Turismo 7 ile ilk deneyimime başladığımda, yola yanlış bir şeritten çıktığımı düşünmek pek de yanlış olmaz. Oyun açıldığında karşıma çıkan sınırlı mod olan Music Rally, oyunun yeni eklentilerinden biri ve açıkçası oyuncular için oldukça dikkate değer bir yer edindi. Bu modda müzik bitene kadar birçok aracı geçmeniz gerekiyor. Farklı müziklerle çeşitli yarışlar mevcut ama bu içeriğin gerekliliği konusunda kesin bir fikrim yok. Zira, dünya haritasındaki görevlerde zaten araç geçişleri üzerine birçok benzer görev yer almakta. Eğer ben olsaydım, müzik rallisini buna paralel bir içerikle desteklerdim.
Dünya haritası söz konusu olduğunda, yarış oyunlarında pek de sevmediğim, mobil oyunu anımsatan bir menü ile karşılaşıyoruz. GT dünyası kocaman bir kasaba gibi tasarlanmış; içinde hangarlar, yarış kolezyumları ve eğitim alanları gibi çeşitli detaylar barındırıyor. Ancak, kullanıcının deneyimini geliştirmek için sürekli çalışan biri olarak yaşadığım rahatsızlıkları anlatamam. Üstelik, yaklaşık 9 yıl önce çıkan Gran Turismo 6 ile yapılan bu işlerin çözüme kavuşturulmuşken…
Başlarda rahatsız edici gelen bu tasarımın bir amacı var fakat bütün içerikler açılmadan bunu tam olarak anlamak zor. Oyun başlar başlamaz en sevdiğiniz pisti açıp tanıdık bir araçla oynamak isteyen bir oyuncuysanız, GT sizi biraz yorabilir. Oyun içerisindeki 400’den fazla aracın çoğu başlangıçta kilitli. Her şeyi açmak için Kafe üzerinde çalışmak zaruri. Kafe, menüde yer alan bir yapı ve burada garip bir arkadaş, belirli görevleri tamamladığınızda yeni pistler ve yarışlar sunuyor. Örneğin, 3 klasik Japon arabasını toplamak üzerine bir görev veriyor. Eğer yarışmak istemiyorsanız, bu araçları satın almak da mümkün, ama böyle yaptığınızda zaten aynı yarıştan kazanacağınız bir aracı almış oluyorsunuz ki, araba fiyatları düşünüldüğünde bu kârlı bir durum olmuyor.
Oyunda güçlü bir arabayla yarışların üstesinden gelmeyi zorlaştıran en büyük engel, PP sistemi. Birçok yarışı katılmak için alt veya üst belirli bir “Power Point” limiti var. Eğer aracınız çok güçlü ya da istenen enerjiden zayıfsa, o yarışa katılmanız mümkün olmuyor. Özellikle oyunun başlangıcında Japon araçları ve arkadan itişli motor gibi kısıtlamalarla yarışmak zor olabiliyor. Zamanla bu içerikleri yarışarak açabiliyorsunuz ama hayalinizdeki o Porsche’ye ulaşmak için biraz daha çaba göstermeniz gerekiyor. O araca ulaşmanın da sıkıntıları var çünkü belirli sınıf ve PP kriterleri nedeniyle ödüllü yarışlara katılamıyorsunuz.
Bu durumda, kasabada içeriği açmak için yarışlara başlamış olduğunuzu varsayıyorum. Oyunu hem Thrustmaster T300 direksiyon seti hem de PlayStation’ın DualSense kumandası ile deneme fırsatım oldu. Başından söyleyeyim, DualSense deneyimi harika bir seviyeye ulaşmış. Tetik tuşlarının hissettirmesi, işlerinizi çok değiştiriyor! Frenlerin sertleşmesi, ABS sisteminin devreye girmesi gibi unsurlar oldukça etkileyici. Gaz pedalı haricinde, çok değişkenlik göstermeyen bir cihaz olduğu için, gazı basarken aşırı hissiyat bir fark ortaya çıkmıyor. Ancak, eski araçlarda bu pedal hissi daha yoğun. Haptic geri bildirim sayesinde özellikle klasik araçlarda vites geçişlerini hissedebiliyorsunuz.
Direksiyon deneyimi daha rahat bir hale gelirken, iyi bir direksiyon ile en iyi süreleri elde etme hedefiniz yoksa, Gamepad kullanıcılarının da oldukça iyi sonuçlar elde edebileceğini düşünüyorum. DualSense’ı analog kumanda üzerinden değil, hareket algılayarak ve tetiklerin geri bildiriminden faydalanarak kullanmak, aşırı hassas bir yarış deneyimi sunabilir. Özellikle Force Feedback dışında aracın dışa savrulma hissini ve lastiklerin üzerindeki basıncı hissetmek artık mümkün. Direksiyon seti olmadan dahi doyurucu bir sürüş hissi elde etmek mümkün.
Uzun süre denediğim araçlardan biri olan 2015 Toyota GT86‘yı kullanıyor olmam dolayısıyla, oyunun hissiyatı ile ilgili daha detaylı yorum yapabiliyorum. Polyphony Digital’ın, oyunda sunduğu tepkiler, gerçek hayatta yaşadığım deneyimlerle neredeyse birebir aynı. Araç hızında karşılaştığım “Understeer” ile birlikte motor sesi ve viraj alışının yansıması tam olarak doğru bir şekilde tasarlanmış. Diğer oyunlarla kıyaslandığında oturuş pozisyonunu da oldukça doğru buldum. Forza ve Asetto’da aşırı kısa bir kişinin direksiyon üzerinden yola baktığını düşünürken burada duruş optimal bir pozisyonda yer alıyor. Eğer GT86’yı referans alarak Polyphony Digital’ın tüm araçları bu şekilde tasarladığını varsayırsak, GT 7’nin tutarlılık açısından uzun bir süre rakipsiz olacağını söylemek mümkündür.
Görsel kalite kısmına gelecek olursak, GT 7’nin araç modelleri yarış oyunlarında gördüğüm en iyi modeller arasında yer alıyor. Özellikle tampon kamerasından giderken, araçlara çok yaklaştığınızda detayları inceleyebiliyorsunuz. Pistler, farklı tonlar içeriyor. Yenilenmiş veya düzenlenmiş pistler, büyük bir göz alıcılığa sahipken, GT Sport’tan çevrilen versiyonlarda belirgin bir detay eksiği gözleniyor. Oyunla birlikte gelen dinamik gün değişimi her pist için mevcut olsa da, hava durumu değişiklikleri ne yazık ki hepsinde geçerli değil. Yine de, bu kısımlarda araç en iyi halini ortaya koyabiliyor. Bazı yerlerde su birikintilerinin oluşması sürüşü olumsuz etkileyebiliyor. 90 pistin içinde bu tür sorunlar nadir olarak karşımıza çıkıyor.
Eğer PlayStation 5 sahibiyseniz, oyunda Ray-Tracing (Işın İzleme) özelliğini kullanabileceksiniz. Fakat burada büyük bir “ama” var. Yarış esnasında bu özellik çalışmıyor; sadece fotoğraf modunda ve tekrar oynatılan görüntülerde bu görsel kaliteden faydalanabilirsiniz. Yarışlar 4K 60 fps olarak yürütülüyor. Ray-Tracing kısımlarında tekrarlarda kaçınılmaz olarak performans kaybı yaşanabiliyor. Oynanış anında olmaması benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Normalde bu tür şeylerle ilgilenmem, ama fotoğraf modu gerçekten etkileyici. Oyunda Türkiye dahil pek çok ülkeye ait önemli noktalarda fotoğraf çekimi mümkün. Işın İzleme sayesinde araç, sahnede öyle bir görünüyor ki, oyunu bilmeyen biri aracın orada olduğuna inanabilir. Yapımcı ekip, ülke ülke gezerek önemli mekanların fotoğraflarını çekmiş ve bu resimlere ışık ve üç boyutlu alan tanımlamış. Türkiye için özellikle Asyalı turistlerin tercih ettiği Peri Bacaları seçilmiş. Ayrıca Kapalıçarşı’dan bir fotoğraf ve nedense Kayseri’de ilginç bir cadde de fotoğraf modu için mevcut. Arkadaşlarım bile bu sokağın seçilme gerekçesini bilmiyor.
Menü üzerindeki yapılar arasında birçok yeni içerik de bulunuyor. Modifikasi yapmak için GT AUTO‘ya girdiğimde, maalesef seçenekler oldukça kısıtlı. Her araç için sadece 2-3 spoiler ile bir yanlık ve birkaç gövde seçeneği mevcut. Toplamda 420 araç olduğunu düşündüğümüzde bu rakam kötü değil. Ancak, araç tutkunu biri olarak bu kısıtlamalar beni üzüyor. GT AUTO’da motor bakımı ve yağ değişimi gibi önemli işlemler de gerçekleştirilebiliyor. Bu sayede, ikinci el bir araç veya aynı aracı çok fazla kullanmak durumunda kalırsanız, olası performans kayıplarını önlemek mümkün.
Eski oyunlarda araç aldığımız galeri, artık üçe bölünmüş durumda. İkinci el dükkanı geri gelmiş ve bu sistem çevrimiçi içeriğe entegre edilmiş. Belirli araçlara aşırı talep olursa bu araçlar “satılmış” olarak tanımlanıyor. Satılan araçların yerine de ertesi gün yeni araçlar geliyor. Sizin yarışarak para biriktirirken almayı planladığınız 911 GT3’ün satıldığını görmek gayet mümkün. Fiyat-performans araçları hızla tükeniyor, bu yüzden mevcut parayı iyi bir araca harcamak daha mantıklı.
Daha güncel bir araç almak isterseniz, iki seçeneğiniz var. Brand Central kısmında markalar, o dönem güncel olan araçlarını sunuyorlar. Nispeten eski 4-5 yıllık araçlar burada mevcut, ancak 2015 öncesi bir araca denk gelmek oldukça zor. Eğer daha nadir bir araç arıyorsanız, her seferde 6 aracın sunulduğu Efsanevi Otomobiller kısmı mevcut. Burada dikkat çeken araçlar hemen tükeniyor. Bu nadir araçların fiyatları ise oldukça yüksek; dolayısıyla onları satın almak finansal açıdan zorlayıcı bir durum yaratıyor.
Gran Turismo, motor sporlarını öğrenmek isteyenler için harika bir başlangıç noktası olmuştur ve bu sefer de bu geleneği sürdürüyor. Viraj alma, erken frenleme ve ağırlık merkezi değişiklikleri gibi temel işlemleri lisans derslerinde öğreneceksiniz. İlk dersler başlangıç seviyesinde olsa da, sim racing ile ilgilenen bir oyuncu olarak ben bile faydalı eğitimler aldım. Hiçbir şey olmasa bile bu süreç pratik kazanmak açısından oldukça faydalı. Gran Turismo’da ilerleyen her oyuncunun bir noktada bu eğitimleri tamamlaması gerekiyor çünkü yarışlar zamanla araç tipi ve motor tarzı gibi kısıtlamaların yanı sıra özel lisans türlerini de talep edebiliyor.
Kolay yoldan para kazanmak isteyen oyuncular için de eğlenceli görevlerin yer aldığı bir sirk çadırı mevcut. Bu görevlerin çoğu, belirli süre içinde araç geçme veya belirli bir segmentte süre yapmaya dayalı. Oyunun önceden dağıtılması nedeniyle test edemediğim tek içerik ise GT Sport kısmıydı. Çok oyunculu modun oynanabilmesi için bol oyuncuya ihtiyaç var. Eğer içeriğin Sport‘taki gibi olduğunu düşünüyorsanız, o zaman bu modu denemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Oyun, süre tabanlı bir sistem sunarak benzer süreler gerçekleştiren oyuncularla eşleştirme yapıyor; bu sayede, hızlı oyuncuların sizi sıkıştırma derdi olmadan daha uyumlu rakiplerle yarışarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Gran Turismo 7, başlangıçta yavaş bir izlenim bırakıyor gibi görünse de, neden özel bir oyun olduğunu kısa süre içerisinde hatırlatmayı başarıyor. GT serisi, en hızlı arabayı alıp Monza’da tur atmanın ötesinde bir amaç taşımaktadır. Arabaları ve onları çevreleyen her şeyi yücelten, bu bağlamda bir məhsul olarak karşımıza çıkan oyun, saatlerce oynayabileceğiniz içeriklerle dolu. Her mağaza sayfası, tanıtım videoları ve detaylı modellerle, oyundaki içerikler neredeyse hiç bitmiyor. Onlarca yarış kazanarak süper bir araca sahip olmak ve onu modifiye etmek, belki de oyun içindeki vakit geçirmenin büyük çoğunluğunu oluşturuyor.
Eğer arabaları seviyorsanız ve onlar üzerine uzun süre izleme yapmayı, en küçük detayları’ye dikkat etmeyi seviyorsanız, Gran Turismo 7 kesinlikle aradığınız oyun olacak. Son dönemlerde kaybolmaya yüz tutmuş bu araç kültürünü yeniden canlandıran harika bir eser; bu fırsatı sakın kaçırmayın!