Mesleğimin bir parçası olarak pek çok kötü oyun denedim, ancak aralarında bir ritim oyunu olduğunu hatırlamıyorum. Müzik tabanlı oyunlar genellikle bu tür bir deneyim sunuyor; yeterli derecede kaliteli olmadıklarında bile müzik sayesinde kendinizi eğlencenin içinde bulabiliyorsunuz. Eğer oyun REZ veya TETRIS Effect gibi kaliteli bir yapım ise, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, kendinizi bir trans haline kapılmış bulmanız işten bile değil. Bu yüzden Hi-Fi Rush’ın hiç tanıtım yapılmadan ve aniden piyasaya sürülmesi beni oldukça heyecanlandırdı. ilginç olan, karşımıza çıkan oyunun, iki kategoriye de tam olarak uymamasıdır.
Hi-Fi Rush, ritim odaklı bir aksiyon oyunu olarak tanımlanıyor ve hikaye Chai adındaki karakterin etrafında şekilleniyor. En büyük hayali bir “Rockstar” olmak olan Chai, robot kol taktırmak için gittiği Vandelay Endüstrileri’nde bir kaza sonucu müzik çalar ile donanıyor ve bu sayede dünyanın ritmini hissetmeyi başarıyor. Ancak, Vandelay yöneticileri, müzikle insanları kendilerine bağlama planları yüzünden pek memnun olmuyorlar; işte hikayemiz de burada başlıyor.
Chai’nin ritmleri “hissedebilme” yeteneği yalnızca basit bir tema değil, aynı zamanda tüm dünyayı ve oyun mekaniklerini etkileyen bir sistem haline gelmiş. Chai, robot kolunu kullanarak saldırı gerçekleştirebiliyor. Eğer müziğin ritmine uygun karakteristik bir şekilde saldırırsa, daha fazla puan kazanabiliyor ve saldırıları da daha etkili hale getiriliyor. Tüm düşman saldırıları da oyundaki ritimle senkronize bir şekilde geliyor, böylece hem düşmanların animasyonlarından hem de müzikten, kimin ne zaman saldıracağını tahmin etmek ve buna göre bir tepki vermek mümkün. Her şey müziğe göre hareket ediyor; logar kapakları titreşiyor, makineler müziğe göre hareket ediyor ve platformlar bile müzikle uyum içinde değişiyor. Oyun esnasında, öncelikle müziği dinleyip temposunu kavramanız gerekiyor; bu mantık oturduğu taktirde, oyun akıcı bir şekilde ilerliyor.
“Cool’a cool olmak”
Açıklamalarım, müzik ritmi ya da kulağı olmayan oyuncular için korkutucu gelebilir, fakat Hi-Fi Rush ritim konusunda abartılı bir zorunluluk içermiyor. Hangi tuşlara basarsanız basın, Chai her zaman müziğin temposuna uygun olarak gitarını savuruyor. Savaşlar kapalı alanlarda ve arena tarzında tasarlanmış; ritmi bozduğunuzda “S” puanı alamayabilirsiniz ancak yine de yüksek puanlara erişmek mümkün. Özellikle temponun dışındayken bile %30’lar civarında başarı elde ettiğimi belirtmem gerekir. Biraz daha çaba gösterdiğinizde, %50’ye ulaşmak da zor olmuyor. Eğer aksiyon yeteneğiniz zayıfsa, düşmanların da ritme bağlı hareket etmesi büyük bir avantaj sağlıyor. Oynadıkça, ritimlerin arasında bir sonraki adımı planlamak için bolca zamanınız oluyor ve düşman saldırılarının müzikle uyumlu gelmesi sayesinde reflekslerinizi zorlamanız gerekmiyor. Birçok açıdan Hi-Fi Rush, erişilebilirliği en yüksek oyunlardan biri haline geldi.
Diğer aksiyon oyunlarıyla karşılaştırıldığında, Hi-Fi Rush, ağır aksiyon içeren bir yapım değil. Platform unsurları ve hikayenin ilerlemesi açısından zengin bölgelere sahip. Bunu olumsuz bir durum olarak belirtmiyorum; Chai, havalı olma çabasında olan bir karakter, fakat etrafındaki arkadaşları hikaye boyunca oldukça eğlenceli bir şekilde gelişiyor. Vandelay’ın robot işçileri ve yöneticilerin Chai’ye olan tepkileri son derece keyifli. Platform bölümleri ise müziğin uyumuyla sıkıcı hale gelmiyor. Her bölümde değişen müzik ve tempo sayesinde, aynı düşmanlar ve platformlar dahi farklı bir deneyim sunabiliyor.
Oyun içindeki aksiyon, özel hamleler ve kombo seçenekleri bakımından Devil May Cry’a benziyor. Düşmanları havaya fırlatıp onlarla hokkabazlık yapabilir, uzak düşmanlara doğru kendinizi çekebilir ve yerden atlayarak çeşitli hareket serilerinde birleştirme yapabilirsiniz. Ritim tabanlı yapısı, bu kombinasyonların erişilebilirliğini artırmış. Genellikle sadece müziği dinleyerek hareket temposunu ayarlamak mümkün. Komboları ezberledikten sonra, geriye sadece aksiyonu deneyimlemek kalıyor.
Chai’nin çeşitli yoldaşları üzerinde biraz daha detaylandıracak olursak, bu karakterlerin temel işlevi oyundaki farklı noktalara erişim sağlamanın yanı sıra, özel düşmanları yenmek için onların güçlerinden yararlanmaktır. Peppermint karakteri, tabancaları ile uzaktaki düşmanları oyalarken engelleri aşabilmemize de olanak tanıyor. Her karakterin çağrı süresi farklı ve bu süre, oyun içindeki nesnelerle kısaltılabiliyor. Bu da oyuncuların seri saldırılar yapmak adına karar verme süreçlerini hızlandırıyor.
Dünyayı müzik kurtaracak!
Resident Evil serisinin yaratıcısı Shinji Mikami’nin Tango Softworks’un bu kadar canlı ve renkli bir oyunla gelmesi gerçekten bir sürpriz oldu. Dürüst olmak gerekirse, Guilty Gear Strive dışındaki oyunların çoğunda bu kadar temiz bir hücre gölgeleme tekniği bulunmuyor. Hem dost hem düşman animasyonları oldukça okunaklı durumda. Dünya sade görünmesine rağmen hem ilginç mimari yapılar hem de bol miktarda detayla dolu. Chai’i dolaşarak bu detayların keyfini çıkarmanız için yapmanız gereken tek şey, yeni alanları keşfetmek. Oyunda, Chai’nin yeteneklerini geliştirmesi için gerekli olan parçaları ve çarkları bulmak oldukça keyifli.
Oyunla ilgili tek bir eleştirim var; başlangıçta keşif eğlenceli olsa da, zamanla oyuncular aksiyona odaklanma isteği duyabilir. Dövüş alanlarının ara bölümlerde “Tebrikler! Platform bölümlerini bitirdiniz, şimdi biraz eğlenelim!” havasıyla sunulması hoş değil. Platformlar arasında atlamak zevkli, ancak Vandelay’in güvenlik robotlarına onlardan çok daha ilginç bir şekilde saldırmak her zaman tercih sebebi oluyor.
Hi-Fi Rush, benim açımdan bu yılın en büyük sürprizlerinden biri haline geldi. Bu kadar eğlenceli bir oyunun bu kadar süre gizli tutulup aniden piyasaya sürülmesi akıllıca bir seçim olabilir; sonuçları ise oldukça olumlu durumda. Ritim ve aksiyon türlerini neredeyse kusursuz bir şekilde birleştirmek, kolay bir başarı değil. Muhteşem yapısıyla Hi-Fi Rush, sadece iyi bir oyun olarak anılmakla kalmayacak, aynı zamanda özgün tasarımı sayesinde tasarım derslerinde uzun süre tartışılacak bir eser haline gelecektir. Her ay çıkan iyi oyun sayısının azaldığı bu dönemde, Hi-Fi Rush’ı denemek ve ondan vazgeçememek için geçerli bir bahaneniz yok.