Horizon’ın PC’ye geleceği ile ilgili dedikodular çıktığında, “yok canım, olur mu öyle şey?” diyerek geçiştirmiştim. Her şeyden önce, Death Stranding’in PC versiyonu zaten duyurulmuştu ve bu sürümde Sony değil, 505 Games yayıncıydı. Koskoca Sony, Hideo Kojima’ya oluk oluk para akıtacak, ardından da gün gelip PC platformunda boy göstermeye niyetlendiğinde en büyük oyunlarından birini başkasına yayınlatacak mı? “Kojima’nın şartları doğrultusunda çıkıyordur DS, tek seferliktir. Birden fazla PS4 oyunu gelecek olsa Sony yayıncılığı ele alır,” diye düşünüyordum. Ancak, Horizon PC için gerçekten de duyurulduğunda oturdum kaldım. İncelemeyi yazmış olmamdan anlayacağınız üzere, bu benim için kötü bir haber olmadı. Sadece haksız çıktım ve kafamda soru işaretleri vardı. Oyunun portunu görünce de sanki biraz kayboldular.
Robotlar ve dinozorlardan daha iyi ne olabilir? Tabii ki robot dinozorlar!
Eğer benim gibi “PC Exclusive” bir oyuncuysanız, Horizon’ı şöyle bir baştan anlatmama gerek olacaktır. Çünkü konsol oyunlarının genelinde göz kapamış bir insan olarak, ben Horizon’ın ne olduğuna dair yeterli fikre sahip değilmişim uzaktan. Şimdi oynadıktan sonra olabilecek en yüzeysel şekilde anlatmaya çalışayım, sonra detayına girelim: ey PC oyuncusu! Hani bir Assassin’s Creed: Odyssey var ya, açık dünya üçüncü kişi aksiyon-macera türüne RYO sosları eklediği için övüyoruz? İşte onun, daha yüksek prodüksiyon kalitesi ve daha orijinal bir evrene sahip, çok daha dengeli ve düzgün çalışan ilerleme sistemleriyle oyuncuyu yormayan halini düşün! Al sana Horizon Zero Dawn.
Yani ben farkında değilmişim arkadaşlar, Ghost of Tsushima’nın Ubisoft’un oyununda Ubisoft’u yenen ilk Sony yapımı değilmiş, Horizon’muş bitiş çizgisine daha önce varan. Oyundaki robot dinozorları ve düşük teknoloji sahibi insanları biliyorsunuz zaten. Bunların oyuna kattığı orijinallik, sadece görsel estetikle bile anlatılabilir. O yüzden, tarihi bir hikaye de olmadığı için az kelime kullanarak ve bir çırpıda “Assassin’s Creed’in şöylesi böylesi” deyip geçemeyeceğimiz bir yapım bu. Ancak olsaydı da olası bir AC kıyası ayıp olurdu. Çünkü oyun dünyasının orijinalliğini, oyun için aktivitelere de yedirmeyi başarıyor ve bu şekilde yerini sağlamlaştırıyor. Evrenini “uygulamakta” başarılı yani.
Bu arada, oyunun hikâyesi, dünyası kadar orijinal bulacağınız bir hikaye değil. Öte yandan, güzel anlatıldığı için benim tecrübem dahilinde aktı gitti. Baş karakterimiz Aloy, birazcık Mary Sue ama video oyunlarındaki erkek baş karakterlerin pek çoğunda kusur bulmak zor, o yüzden anlatılar konusunda çok da olgunlaşmamış oyun senaryoları dahilinde çıkıntı olduğunu söyleyemem. Bir Lara Croft’tan çok daha sevilesi kanımca, fantezi takılacaksak çiçeğini çikolatasını alsın istesin beni. (Oyunun hikaye ve evren konusundaki başarılarını anlatı yönetmeni John Gonzales’e borçlu olduğunu belirtmek gerekiyor; kendisi Obsidian’dan gelme, Fallout New Vegas üzerinde çalışmış birisi. İyi yerde yetişmiş yani. Ben yeni öğrendim, size de aktarayım dedim.)
Elf gözlerin neler görüyor Aloy?
Oynanışa gelince, Horizon’ı çok takdir ettiğim bir nokta da, seviye atlamak üzerine bir sistem kurulmuş olmasına rağmen mekaniklerin raydan çıkmaması. Mesela Borderlands gibi bir oyun oynarsınız; belli başlı statları birleştirip “build” oluşturduğunuzda karakterinizin kodu mu oturtmaya başlar, o noktada aldığınız keyif yaptığınız matematiğin başarısından gelir. Diğer yandan, bir aksiyon-macera oyununda da sayıları bir kenara koyan, daha önce yapamadığınız şeyleri yapabilmeniz üzerine kurulu sistemler vardır ağırlıklı olarak. Elbette bu iki sistemi harmanlayan oyunlar görüyoruz artık ve ayrımlar eskisi kadar keskin değil. Ancak genelde yapımcıların bu iki sistemi harmanlaması, “casual” oyuncuları dışlamamak adına işin karmaşıklığını düşük tutması ve iyi oyuncuların elinde “bozulabilen” mekaniklerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanır.
İşte Guerilla, epey alışık olduğumuz türden beceri ve eşya özelliklerini oyuna eklerken bu konuda ortalamanın epey üzerinde bir iş çıkarmış. Robotları zayıf noktalarından vurarak ve elemental etkiler kullanarak alt etmek, üst zorluklarda bunu yaparken hem nişancı hem de akıl yürütme yeteneğinizi kullanmanız gerekmesi, Horizon’ı benim gördüğüm en keyifli “okçuluk oyunu” yapıyor. Bunda çeşitli robot dinozorlarımızın farklı güç ve zayıflıklarının akıllıca tasarlanmış olması da az pay sahibi değil ayrıca.
Konsol tecrübesi kelimenin tam anlamıyla PC’de
Sanıyorum çoğunuzun oyunun genel kalitesi hakkında çok bir şüphesi yok. Ancak yine de bir onaylama ihtiyacı hissettim. Peki ya port kalitesi? İşte o noktada içler acısı bir oyun var elde. Demiştim ya “Death Stranding’i neden PC’de Sony yayınlamadı, anlamadım” diye? Bana sanki Kojima mükemmeliyetçi takılma modunda yeterli desteği Sony’den göremedi gibi geliyor. Çünkü hem Death Stranding hem de Horizon’da kullanılan Decima Engine esasen Guerilla’nın motoru. Ancak Death Stranding’in aynı çözünürlükte konsolun ötesi ayarlarda nadiren 50-60 FPS’nin altında düştüğü yerde, Horizon’da konsol muadili ayarlar kullanarak 35-40 FPS alabiliyorum.
Şimdi aranızda “Death Stranding çok statik bir oyun, Horizon’da bir sürü şey oluyor, olur öyle” diyenler olacaktır ama katılmadığımı belirtmek isterim. Her iki oyun da konsolda 1080p 30 FPS çalışan yapımlar, birinin PC’de diğerinden daha düşük performans vermesini nedenini oyunların aksiyon seviyelerine yormak, Kojima’nın konsolun etinden sütünden tam faydalanmadığını ima etmektir ki iyi prodüksiyona takıntılı, bütçe aşmayı seven bir arkadaş kendisi, bu durum kabul edilemez. Zaten diğer problemlerini bir kenara koyduğunuzda, canlı dünyasıyla, bol aksiyonuyla Red Dead Redemption 2 de Horizon’a değil, Death Stranding’e yakın performans veren bir oyun.
Bu oyunun bu kadar düşük performans vermesi Guerilla’nın beceriksizliği ki, zaten tek problemli kısım da düşük FPS değil. Ufuktaki dağların kaybolması, elbiselerin birbirine girmesi gibi ciddi anlamda cila görmüş bir oyunda kesinlikle olmaması gereken görsel hatalar var. Karta ufaktan hız aşırtma yaptığım için acaba ondan mı kaynaklanıyor diye düşündüm ama araştırınca gördüm ki yok, genel bir problem mevcut. Benim şansıma yaşamadığım ama insanların başına çok gelen şeylerin başında çakılmalar geliyor mesela. Bu çakılmaları, daha oyunun menüsüne göremeden yaşayanlar da var; çünkü oyunun en başında, sisteminizi güçlü de olsa, oyunu SSD’ye de kursanız, illa 10-15 dakika süren bir “Shader Compilation” süreci var. Adam, bunun sonuna gelip masaüstüne düşüyor, güç bela menüyü görebilip bu sefer oyun içinde çakılmalarla karşılaşıyor. Bu sözde optimizasyon sürecinin geçilememesi ve herhangi bir donanım parçası değiştirdiğinizde en baştan yapılması da sinir bozucu zaten.
Tüm bunların üzerine bir de grafik opsiyonlarının yetersizliğini eklediğinizde, oyunun düşük performansı daha da sinir bozucu hale geliyor. Bir oyunda gölge kalitesi ayarı hiç mi performans kazancı sağlamaz? Bütün gölgeleri komple kapatabiliyorsunuz, kare oranının umurunda değil. Diğer ayarların çeşitliliği fazla değil. GTX 970 i7-4790k kombosunda, çözünürlük değiştirmeden her şeyi en tepeye ve en düşüğe çekerek yaptığım iki oyun içi benchmark testinin biri 30, diğeri de 50 ortalama FPS verince pek bir keyfim kalmadı. Zaten oyun içi performans, benchmark testindekine kıyasla daha da düşük.
Ha nihayetinde oyun “oynanamaz” halde mi? Oynanamazdan kastınızın ne olduğuna bağlı ve benim durumumda değil; ancak ölçeklenebilirlik ve stabilite konularında fena halde sınıfta kalan bir port olduğu yadsınamaz. 80 liradan alanlardansanız ve öyle çalıştıramayıp kapadıysanız fiyatının yükseldiği şu durumda iade edin diyemem. Bana kalırsa, 1-2 yama bekleyin. Ancak henüz almadıysanız, sakın gidip almayın şu durumda ve şu fiyatla.
Not: Bugün oyun için ilk ufak yama yayınlandı. Önümüzdeki yamalarla da oyundaki sorunları tamamen çözmeyi vaat ediyor Guerilla Games. Birkaç yamanın ardından puan ve yorum kısmını güncellemeyi düşünüyoruz.