Za/UM’dan ayrılan ekip üyeleri, birbirinden ilginç ve heyecan verici yollara saparak adeta yeni birer ‘şeytan’ yaratma derdinde. İlk etapta, ne yazık ki herkesin düşündüğü fabrika ayarlarına geri dönme çabasıyla kof bir yola girmemişler. İşte bunlar arasında en dikkat çeken isim, Piotr Sobolewski. Bungie ve Rockstar gibi oyun dünyasının devlerinden kopan bu yetenekli birey, kendi stüdyosunu kurma kararı almış ve Longdue adında bambaşka bir dünya yaratmaya niyet etmiştir. Geçtiğimiz yıl, bu stüdyonun “Disco Elysium” tarzında bir oyun geliştireceğine dair haberler çıkınca, oyuncular olarak heyecanlandık tabii ki. Sonunda bu sır perdesi aralandı ve oyunumuzun adı belli oldu: “Hopetown”. Bunu duyar duymaz, aklımızda binbir türlü soru belirmeye başladı!
Hey gidi hey! Duyduğumuz kadarıyla, “Hopetown” adeta ruhani bir miras taşıyor. İlk başta Disco Elysium hayranları için “Neymiş bu Hopetown, büyük abisi Disco Elysium’un gölgesinde mi yaşayacak?” diye sormak normal. Ama uzaktan bakıldığında, Longdue ekibi oldukça iddialı bir doğuşta bulunmuş gibi görünüyor. Yakında çıkış yapacak olan bu oyun, kitle fonlamasıyla yola çıkacak. Yani, “Biz bu oyunu yaparken biraz destek verin, biz de düşlerimizi gerçekleştirelim” dedikleri bir durum var. Şu an için itibarıyla ön kayıt da başlamış, düşlerinize destek olma zamanı!
“Hopetown”da hadise, kelimelerle başlıyor! Evet, doğru okudunuz, kelimeler! Ekip, bu yeni oyunun en büyük silahının “sözcükler” olacağını iddia ediyor. Yani, “Hadi kelimelerle savaşa girelim, gücümüz sizinle!” şeklinde bir mottoları var sanki. Oyuncular, köhne bir maden kasabasının içinde kaybolmuş bir gazeteci rolünü üstlenerek kendilerini bambaşka bir dünyada bulacaklar. Tabii, bu gazetecimiz öyle sıradan biri değil. Kendisi, dünyayı bencil ve zalim gören bir karaktere sahip, bu da demektir ki alaycı yorumları ve dengesizliği ile işlerinizi iyice zorlaştıracak birisi!
İşin ilginç yanı, Longdue ekibi, oyunun mekaniklerinin “Disco Elysium” ve “Planescape: Torment” gibi ikonik yapımlardan izler taşıyacağını belirtmiş. “Oyuncunun etkisini yeniden tanımlayan sistemler kurduk” dediklerinde, oyunun dizaynını biraz daha merakla bekleyeceğimiz anlamına geliyor. Zira, “psikocoğrafya” yani kafamızdaki karmaşa ile oyun dünyası arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz, bunu merak ettiriyor. Oyun dünyasıyla olan etkileşimimiz biçimleri de tamamen yenilikçi bir yaklaşım sergileyerek, geleneksel anahtar kullanma ve bulmaca çözme yöntemlerini sona erdirecek gibi gözüküyor.
Bu yeni sistem, duyguların, anıların ve yarattığımız diyalogların, kapıları açma, manzaraları değiştirme ve ilişkileri yeniden şekillendirme işlevlerini kazanmasını sağlayacakmış. Her ne kadar kulağa entrika dolu geliyorsa da, ilerleme yalnızca bulmacaları çözmekle değil; aslında kahramanımızın ruhundaki karmaşayı ve çevresindeki dalgalanmaları giderek keşfetmekle de ilgili. Bu da demek oluyor ki, “Tamam ben bulmacayı geçtim, ama ruh halim neden bu kadar karışık, bununla nasıl baş edeceğim?” sorusunu sorduracak gibi duruyor.
Ek olarak, oyunda “gazetecilik temelli bir RYO sistemi” olacakmış. Yani sadece “şu adamı öldüreceğim” demekle kalmayıp, daha derin ve anlamlı suçlamalara girişeceğiz. “Dünyayı ve kendimi şekillendirecek hikayeler yazacağım” duygusu verecek bu sistem ile heyecan dolu bir yolculuğa çıkacağız. İşin güzel yanı, ekip üyelerinin geçmiş projeleri oldukça başarılı; eh, biz de buna güvenmek istiyoruz. Fakat henüz oyun hakkında fazla bir bilgi yok. Bu yazı yazılırken, “Biraz sabredin!” diyoruz. Belli ki çıkış tarihi konusunda çok heyecan verici anlar geçiriyoruz. Bekleyip görelim, bakalım bu Hopetown bizi ne zaman karşılayacak!