Marvel evreni, sanki bir migrenden muzdarip gibi, durmadan başını ağrıtıyor gibi. Evet, Endgame gibi bir zirveye ulaşmanın ardından biraz daha spor salonuna gitmeye ve yeni kaslar bulmaya çalışıyor ama sonuçlar hiç güzel değil. Hayranlar, Loki’nin ikinci sezonu gibi bir şeyler umarak bekliyor, ama ne yazık ki sadece düş kırıklıklarıyla karşılaşacakları belli. Bir zamanlar WandaVision, Loki ve diğer sürprizlerle dolu yapımlar heyecan uyandırmıştı. Fakat şimdi, karşımıza çıkan en son dizi Echo ile o Batman’in Batman’lik yaptığı karanlık günlere doğru yola çıktık gibi hissediyorum.
Echo, bana kalırsa, gereksiz bir yapım ve karakter açısından neredeyse hiçbir derinliği yok. Hawkeye ile ilgili kaç kişinin heyecanlandığını düşünmek bile zor. Kısa sürede “Hawkeye kim?” sorusuna neden olurken, bu karakterin kendi dizisine sahip olma fikrini de sorgulatıyor. Hadi, gelin bu durumu bir ‘uygarlık meselesi’ olarak değerlendirelim. Yani Marvel, her yerden hikaye çıkarmak için kendisini zorlamış gibi görünüyor. “Gelin, hep birlikte cinsiyet, kültür ve engellilik üzerine dizi yazalım!” dedikleri zaman sanki biraz fazla zorladılar gibi. İlginç olabilecekken, kahramanımız Maya’nın kaybettiği akrabasının peşine düşmesi hikayesi, neredeyse her Marvel karakterinin geçmişine ait olarak önümüze seriliyor.
Yani, Kamala Khan (Ms. Marvel) ile kıyasladığımızda neredeyse birebir aynı temalarla karşılaşıyoruz. Bir bakıma, “Neden aynı şeyi tekrar edip duruyoruz?” diye düşünmeden edemiyorum. Bu kadar çok geçmiş, atalar ve güç teması ile nasıl bir yenilik sunmadıklarını anlamak zor. Ya yaratıcılık kurumuş, ya da işin ucunda farklı kültürleri kullanma çabası bir hal haline gelmiş. Hatta bu öyle bir noktaya gelmiş ki, neyin yeni, neyin eski olduğuna karar vermek neredeyse imkansız hale gelmiş. Her şey birbirine döngüsel bir halkada takılı kalıyor!
Echo’nun en ilgi çekici yanı, Wilson Fisk ile olan bağıydı. Ancak bu bağlantı da bir süre sonra sıkıcı hale gelmeye başladı. Kingpin’in kendisine oturan malzemesinin ne kadar yeterli olduğunu düşünmeden edemiyorum. Zira bu karakterlar arasındaki ilişki kişisel bir derinlik yaratmak yerine, sadece “Evet, hepsi bir arada!” tadını veren sıradanlığa dönüşmüş. Herhangi bir sit-com’da gördüğünüz o ünlü ismin sahneye girişi gibi, ilginçlik hissi bir an gelir, fakat hemen de kaybolur. Daredevil da geldiğinde, sanki bu diziye sadece ‘nanny’ olarak gelmiş gibi hissediyorum; orada bir iş yapacak gibi ama her seferinde bir sahne bırakıp gidiyor. Bu da izleyicide “Bu dizi nereye gidiyor?” düşüncesini tetikliyor.
Echo kesinlikle beni tatmin etmedi. Ve 5 bölümlük bir mini dizi için daha fazla düşünülmüş, daha düzenli bir yapım oluşturulabilirdi. Ama gerek yok, Marvel kendisini bildiği yolda devam ediyor ve yine klişelere boğulmuşa benziyor. Çizgi roman sektörünün son zamanlarda biraz durakladığına şahit olsak da, bir gün tekrar parlayacağına inancım tam. Ancak bunun için Marvel’ın bir durup düşünmesi lazım: “Neden bu kadar hızlı üretiyoruz ve ne yapıyoruz?” Bu tür düşüncelerden sonra, belki de seriler biraz soğuyup yeni bir beklenti yaratacak ve biz eski günlerdeki kaliteli yapımlara geri dönebiliriz. Düşünsenize, bekleyip aceleciliğin arkasında kaybolmuş olacağımız günleri!
Yaratıcı: Marion Dayre, Etan Cohen, Emily Bowen-Cohen
Yönetmenler: Sydney Freeland, Catriona McKenzie
Oyuncular: Alaqua Cox, Vincent D’Onofrio, Devery Jacobs, Charlie Cox
IMDB Notu: 6,1
Yayınlandığı Platform: Disney+
Editörün Notu: En gereksiz dizi, ama izlenemeyecek kadar korkunç değil: Echo
Dizinin Notu: 3 / 5