Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

12

Metro Exodus: Kıyamet Sonrası Bir Macera

Metro Exodus'ta kıyamet sonrası bir maceraya atıl! Unutma, patlayan bombalar bile senin kadar gülünç olamaz!

admin

2 ay önce

Metro Exodus: Kıyamet Sonrası Bir Macera

Neden Metro Exodus’u Bu Kadar Sevdim?

Geçtiğimiz yıl çıkan oyunlar arasında keyifle oynadıklarımız, hafızalarımıza kazınanlar oldu muhakkak. Kişisel listemde Metro Exodus için de kocaman bir yer ayırmış durumdayım. Şu sıralarda oturdum tekrar oynamaya başladım ve bir kez daha kendisini ne kadar da çok sevdiğimi hatırlama fırsatı buldum. Bu bahaneyle önüme gelen herkesin başını şişirmeye, onlara Metro Exodus övmeye başladım. Sonra da durdum, düşündüm, dedim okurlarımızın neyi eksik, onlar da bu seanslardan paylarına düşeni alsınlar, Exodus aşkımın hikayesini bir de onlar dinlesinler. Kim bilir, belki de bunu ileride “Neden Çok Sevdim?” adı altında yeni bir seriye dönüştürürüz 🙂

Sürgünde Bir Metro Macerası…

Metro serisini (hem kitapları hem de oyunları) seven birisi için elbette Metro Exodus, 2019’un merakla beklenen yapımları arasındaydı. Buna Stalker serisinin hayranlarını, Çernobil felaketi üzerine kafa yoranları, gerilim/aksiyon oyunlarını sevenleri ve daha pek çok grubu da ekleyebiliriz. O gruplardan birisi de herhalde Sovyet coğrafyasına ilgi duyanlar grubudur. Bu grupların çoğunun kesişim kümesi gibi bir noktada bulunan ben de Artyom’un bu etkileyici yolculuğuna ortak olma çağrısına nasıl kayıtsız kalabilirdim ki?

İki gün boyunca soluksuz bir şekilde Metro Exodus oynadım ve beklediğimden de güzel bir tecrübe oldu benim için. Peki, neydi bu tecrübeyi benim için bu kadar özel kılan? Sadece bir oyun değil, adeta bir yaşam deneyimi, bir gerilim sineması! Her an, “Acaba bu sefer hangi mutant ya da insan beni bekliyor?” sorusunu sormak, adeta bir gerilim romanı okur gibi kalbimi hızlandırıyordu. Sanki her an benim için özel bir sürpriz varmış gibi!

Kıyamet Sonrası Sovyetler

Metro oyunlarında her ne kadar kitaplar temel alınmış olsa da kitaplardan farklı yönleri de hep görmüşüzdür. Yazar Dmitry Glukhovsky, bu sefer de öyle yapmış ve seriye yeni bir hikâye kazandırmıştı. Metro’dan çıkıp yer yüzünde bir maceraya atılmak, klostrofobik ortamlardan çıkıp da aynı gerilim ve aynı duygu yoğunluğu nasıl yaşatılabilir? Merak etmeyin! Hem yazar hem de geliştirici ekip bu konuyu çok iyi bir şekilde ele almışlardı. Ana hikâye yan hikayelerle desteklenip dramatik boyutuna derinlik katılmakta, öte yandan sağa sola sapıp da neler oluyor diye baktığımızda yeni maceralara dalabilmemizin yolu açılmaktaydı.

Sovyetlerin o uçsuz bucaksız topraklarında dört mevsimi yaşıyorduk; Hazar’da çölleşmiş bir coğrafyaya düşüyor, Tayga’da kendimizi yeşillikler içinde, bir ormanın ortasında buluyor, finalimizi ise tam anlamıyla karakışı yaşadığımız Novosibirsk’te yapıyorduk. Vivaldi’nin Dört Mevsim konçertosu tablo olsa, herhalde böyle olurdu! Ama tabii ki bu tabloyu yaratırken dikkat etmemiz gereken en önemli şey, yamyamların, katillerin ve psikopatların bu kış mevsiminde bizim için hiç de hoş karşılamadığı birer misafir olmalarıydı!

Gerilim Dolu Anlar

Metro serisinin sevilen yanlarından birisi de hiç şüphesiz gerilim yüklü çatışmalar ve kaçıp saklanmalarla bezenmiş oynanışıdır. İlk iki oyundaki klostrofobik koridorlarda sağlanan gerilim, geniş alanlara çıktığında nasıl yansıtılabilirdi? Exodus’un bu konuda hiç de sıkıntı çekmediğini gördük. Büyük alanlar, büyük tehditler! Mesela, o dev ayı! Oynamadan önce fragmanlarında gördüğümde aklımda “Bu ayı nasıl yeneceğim?” sorusu vardı. Ama tabii ki kahramanımız Artyom, her zorluğun üstesinden gelmeyi biliyordu. O an, “Beni yenecek kadar büyüksen, beni de yenecek kadar akıllısın!” dedim kendi kendime!

  • Mutantlar, canavarlar ve insanlar; hepsiyle başa çıkmak zorundaydık.
  • Yavaş ilerlemek veya mermi yağmuruna dönmek, tamamen bizim tercihlerimize kalmıştı.
  • Ve o silah özelleştirme seçenekleri! Bir tabancayı yarı otomatik hale getirmek mi? Elbette!

Detaylarda Gizli Mesajlar

Daha sayfalar dolusu gerekçe sıralayabilirim, inanın. Ama son bir noktaya daha değinip toparlayayım: Detaylar. Oyunda ilk bakışta belki dikkatinizi çok da çekmeyecek, ama üzerine düştüğünüzde sizi başka konular üzerinde düşünmeye itebilecek detaylar. Etrafta sık sık denk geldiğimiz ‘Rusça-Ukraynaca Sözlük’ler sizce tesadüfen mi oraya konulmuşlardı? Yazar Rus, yapımcı ekip Ukraynalı malumunuz. Son yıllarda Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim hibrid bir savaşa bile uzanmıştı. Acaba, yapımcı ekip ve yazar bu sözlüklerle bir mesaj vermek istiyor olabilirler miydi? “Eğer birbirimizin dilinden anlarsak, birbirimizi anlamak için çaba sarf edersek, bir arada güzel şeyler üretmemiz de mümkün. Çatışmak, birbirimizi katletmektense bir arada yaşayabilmek için çaba sarf etmemiz gerek” gibi bir mesajı vardı bence.

İşte tüm bu özellikleriyle, Metro Exodus benim için uzun yıllar boyunca unutulmayacak, eşsiz bir tecrübe olmayı başardı. Kısacası, bu oyun benim için sadece bir oyun değil, bir yaşam tarzı, bir felsefe, bir komedi ve bir dram! Korku, heyecan, macera… Hepsi bir arada!

Bir dahaki ‘Neden Çok Sevdim?’ yazısında buluşmak üzere, belki de başka bir oyun hakkında konuşuruz. Kim bilir, belki de o da Metro Exodus kadar büyüleyici olur!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?