Monster Hunter Rise, bu yıl sabırsızlıkla beklediğim oyunlar arasında başı çekiyordu. Evet, geçtiğimiz yıl Switch için piyasaya sürüldü ve RE Engine sayesinde oldukça iyi performans gösteriyordu. Ancak Switch oyunlarının fiyatlandırması hepimizce malum, dolayısıyla burada daha fazla detaya girmeye gerek yok. PC versiyonunun bir yıl sonra geleceği bilgisi daha önceden verilmişti ve ben de bir Xbox kullanıcısı olarak “süreli exclusive” oyunlarda bekleme konusunda deneyimli olduğumdan, bu bir yıl hızlıca geçti. Geçmişte Monster Hunter World’ü tekrar oynayarak geçirdiğim 100 saat belki de zamanın hızlı geçmesine neden olmuştur; bu konuda tam emin değilim.
Bir adım ileri, birkaç adım geri
Monster Hunter Rise, çıktığı günden itibaren detaylı bir şekilde incelendiğinden, çoğu şey hakkında fazla detay vermeye gerek duymuyorum. Ancak, bu serinin en sevdiğim oyunlarından biri olan World ile karşılaştırıldığında, Rise’ın hem olumlu yönleri hem de hayal kırıklıkları olduğunu belirtmem gerekiyor. Öncelikle, oyunun motor değişikliğinin kesinlikle doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. World’de kullanılan motor etkili olsa da, RE Engine, Resident Evil ve Devil May Cry gibi oyunlarda kendini kanıtladığı için büyük bir avantaj sunuyor. Monster Hunter Rise’da da bunu deneyimlemek mümkün. Switch platformundaki performansı hem görsel açıdan güzel hem de oldukça stabil. PC’ye uyarlanırken de bu işin kolaylaştığını düşünüyorum. Oyun, grafik detayları açısından World kadar derin olmasa da, geniş ekran ve limitsiz FPS desteği gibi özellikleriyle öne çıkıyor.
Genellikle oyunları konsolda oynamayı tercih etsem de, Rise’ın kontrolcü ve klavye-mouse desteğinin oldukça başarılı olduğunu vurgulamak gerekir. Zira PC oyuncuları, uygun klavye-mouse desteğini sunmayan oyunlardan sorun yaşayabiliyor. Xbox Series X kontrolcüsü ve Dualshock 4’ün direkt olarak Steam tarafından tanınmasıyla deneyim, herhangi bir konsolda olduğu gibi oluyor. Klavyeyle oynamak için denemek istedim; tuş yerleşimine alışmak biraz zamanımı alsa da, bowgun ve yay gibi uzaktan saldıran silahlar sayesinde oldukça eğlenceli anlar yaşadım. Gördüğünüz üzere, sadece Monster Hunter için kontrolcü arayışına girmenize gerek yok.
Öte yandan, Rise genel olarak eğlenceli bir deneyim sunuyor ve World’e nazaran biraz daha çeşitli bir Monster Hunter oyunu. Palamute’lar haritaları keşfetmeyi kolaylaştırıyor, hatta haritalar, World’deki gibi tatmin edici olmasa da kullanımı gayet basit. Wirebug özelliği ile silahınıza göre hızınız ve hareketliliğiniz belirgin şekilde artıyor ve zırh ile silah çeşitliliği, World’e göre çok daha tatmin edici. Düşük seviyelerde sahip olduğunuz silahlar bile işlevsel ve oldukça şık duruyor. Ayrıca, canavar çeşitliliği de World ile kıyaslandığında daha fazla.
Ancak, oyunda bazı animasyonların hantal hissettirdiği bir sorun var. Sword & Shield benim ana silahım ve iki oyunu da 60 fps’de oynarsam da, Rise’ın animasyonları World’ün akıcılığına ulaşamıyor. Evet, Wirebug ile hareketlilik artmış olsa da, animasyonlardaki hantallık canavarlarla gerçek savaş anlarında daha yavaş bir deneyim sağlıyor. Ayrıca, Rise’ın son içerikleri de World’un gerisinde kalıyor. Ve burada, Iceborne’u göz önüne alarak bir karşılaştırma yapmıyorum. World’e gelen etkinliklerdeki avlar, oyuncuları sürekli yeni mücadelelere yönlendiriyordu. Rastgele ödüller ve zorluk seviyeleri, özellikle Investigation modeli oldukça eğlenceli bir mekanik sunuyordu. Ancak, Rise’da potansiyelini tam anlamıyla kullanamıyormuş gibi bir hissiyat var.
Yükseldin de neden o kadar yükseldin?
Rampage görevleri gibi hayal kırıklığı yaratan unsurları ya da Switch Skill özelliği gibi olumlu yönleri daha fazla tartışabilirim; fakat basit bir port üzerinden fazla vakit harcamaya gerek yok. Sonuç itibarıyla, Monster Hunter Rise farklı bir oyun değil, sadece Switch versiyonunun daha iyi çalışan hali. Ancak, World sonrası bu kadar hayal kırıklığına uğramak biraz rahatsız edici. Geçen yıl Switch’te oynayanların övgülerine bakılınca, benden daha iyi bir oyun beklememin sebebi açık. Sonuç olarak, potansiyelini tam anlamıyla gösteremeyen bir oyunla karşılaştım.
Yanlış anlaşılmasın, Monster Hunter Rise “kötü” bir oyun değil. Bu tanıma oldukça uzak bir yapım. Hâlâ oynuyorum ve seriye yeni katılmak isteyenlere rahatlıkla önerebileceğim bir oyun. World’e “en erişilebilir Monster Hunter oyunu” derken, Rise’ın bunu da geçtiğini düşünebilirim. Ancak, bu kadar büyük bir başarıdan sonra karşılaştığımacak daha sıradan ve bazı yerlerde anlamsız hissettiren bir oyunla karşılaştığım için beklenilenden farklı bir deneyim yaşadım. Tabii ki, bu durumun kalıcı olacağını söylemek de mümkün değil; Iceborne seviyesindeki büyük ek paketi Sunbreak yaz mevsiminde çıkacak. Iceborne’un neler sunduğunu düşünürsek, heyecanlanmamak elde değil. Sunbreak sonrası yeni içerikler ve güncellemelerin geleceği de kesin. Fakat, bu sefer beklentilerim Switch oyuncularının değil, tamamen benim kontrolüm altında olacak!