Mortal Kombat: 30 Yılda Karanlık Bir Serüvenin Dönüşümü

Mortal Kombat, oyun dünyasının köklü ve oldukça renkli bir parçası. Tam 30 yıldır kanlı dövüşler, nefret dolu rekabetler ve her anı gülünecek bir saçmalıkla süslenmiş kurgusal bir evrene sahip! Bu serinin sevilmesi ve neredeyse tüm oyun severler arasında kendine yer bulması hiç de tesadüf değil. Hatta “Mortal Kombat çıkmadan önce ne yapıyorduk?” sorusu kafamızda her zaman bir muamma olarak kalacaktır. Ancak bu sene yalnızca geçmişe özlem duymakla kalmıyoruz. Tüm bu hikaye, Mortal Kombat 1 ile birlikte yeniden şekillenecek, tabiri caizse bıçak altına yatırılacak. Eh, refah içinde yaşarken bir reboot’tan bahsetmek yersiz olurdu değil mi?

Serinin 30 yıllık tarihine dönmek, eski günleri anmak gibi bir durum. Belki de ilk oyun çıktığında dükkânlardaki oyun salonlarından birinin köşesinde bulduğumuz o dev ekranlarla arkadaşlarımızla sıkı mücadeleler veriyorduk. Bir yandan kollarımızı kasmaktan, diğer yandan rakiplerin “Mortal Kombat!” sesine dayanmak zorundaydık. Şimdi ise tüm bunlar daha çok nostalji olarak kalıyor. Mortal Kombat’ın ilk oyunu, aslında birçok karakter ve hikaye için büyük bir kapı araladı. Ve işte bu hikaye, doğarken pek çok karışıklığı da beraberinde getirdi!

Uzak Tanrılar ve Ölümsüz Briçgiller

Sıfır noktasına dönmeden önce Mortal Kombat evreninde ölümsüz olanları tanımak hayati önem taşıyor. Çünkü bu tanrılar ve Titan’lar yalnızca kendi alemlerinin felaketi içinde kaybolmuş değiller. Earthrealm’i kurtarmaya çalışan Raiden gibi karakterler, bu ölümsüzler arasındaki entrikaların ne denli büyük olduğunu anlamakta oldukça güçlük çekiyor. Ve tabii ki One Being! O çocuklar için bir “Kötü Komşu” hikâyesine dönüşen bir karakter. Kadim Tanrılar, bir yandan kendilerini korumaya çalışırken öte yandan One Being’in tehditleriyle baş etmek zorunda kalıyorlar. Bu durumda, “Ölümsüz mü, yoksa ölümsüzlerin katili mi?” sorusunu sorgulamak kaçınılmaz! Hatta düşünsenize, birileri çıkıp “Beni yenemezsiniz, ben bir Tanrı’yım!” dedi, onunla tartışmayı bırakın yürüyüp gitmek daha mantıklı. Hayat da böyle değil mi zaten? O yolculuk bazen gözden kaybolabiliyor.

Kapışmanın Sırları

Mortal Kombat’taki esas kural genç yaşta organizasyon başkanlığına geçmiş gibi gözüküyor. Yani, bir alemin diğerini işgal etmesi için her şey üst üste tam 10 galibiyet ile ilgili! Bunu da bir kahve molası kadar basit tutamazsınız! He, yüz senede bir toplanan “Mortal Kombat Turnuvası”nda her alemin en iyi savaşçının arka bahçede çim biçen komşusunu bile getirebileceği düşüncesi bizleri nihayet heyecanlandırıyor. Buradan bağımsız olarak, bizim kahramanlarımız olan Raiden, Liu Kang ve diğer isimler birer birer cesurca ringe girerler. Raiden’ın durumu ile ilgili her hangi bir spekülasyon yapmak bile kötü bir fikir çünkü o her şeyin ardında durmakta! Kötü Tanrısal iradeye karşı bir savaş veriyor olsa da, insanların en büyük korkusu iyi olmayı bırakmak olabiliyor.

Savaşın Başlangıcı: 10. Turnuva

Elbette önceki turnuvaların karmaşası ile baş etmek oldukça zor. Ancak Mortal Kombat tarihini şekillendiren bu 10. Turnuva, pek çok karakterin kaderini belirliyor. Liu Kang ve Johnny Cage gibi kahramanların öne çıkması, aniden dünya üzerinde bir ışık yaratıyor. Tabii ki bu ışığın arkasında başka hüsranlar ve acılar yatmakta. Goro’nun zayıf kalmış kanatları ve Scorpion’ın intikam alma arzusu yine de evrenin karanlık tarafının gücünü simgeliyor. “Oh, burada bir kahraman var mı?” dercesine, bütün savaşçılar birbirleriyle mücadele ederken iyi-kötü dengesinin ne kadar kaygan olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Ve bu kaygan zemin, her adımda bir hayal kırıklığı peşinde koşuyor.

İkonik İsimler ve Düşmanlar

Shao Kahn, Mortal Kombat’ın en sinsice, en hayalperest kötü karakterlerinden biri! Onun katili için bu zamana kadar harcanan tüm çabalar birer birer sonucu görmeyi beklemekte. Böyle ilginç bir kötü karakter bulmuşken esas kahramanlar da bi hayli ilginç değil mi? “Beni yenersek birlikte dondurma alırız!” diyerek mücadele eden dostluğu yaşamak isteyebiliriz. Mortal Kombat’ın her karanlık köşesi bir komediden farksız hukuka sahiptir. Her ne kadar Shao Kahn, Liu Kang’i yenip, Zion’daki turnuvayı kazanamamışsa da, raşist bir bakış açısıyla bu durumu değerlendirince yine de kapışma büyüsü her daim çevremizi sarmaktadır.

Özetle, Mortal Kombat’ın gelişimi ve nereye doğru gittiği sadece dövüşlerden ibaret değil; bir roman gibi karanlık bir yolculuk! Hala gülmekte ısrar ediyoruz çünkü kahramanlarımız yılmıyor! Ve 30 yıllık geçmişiyle, gülünç tiketler de yumağında kaybolmuş hale geliyor. İyi-kötü arasındaki dengeyi bulmak ve dostlarımızla, düşmanlarımızla aramızda gelişen bu sanal dünyada daha fazla kaybolmak – hepsi Mortal Kombat deneyimimizin bir parçası!