Nioh 2: Derin Bir İnceleme
Nihayet, sonbahara kaçmayan büyük oyunlarımızdan biri olan Nioh 2 ile tanıştık. İlk oyunun üzerine 3 yıl ve 5 hafta ekleyerek karşımıza çıkan bu devam oyunu, aynı yüksek kaliteyi neredeyse birebir şekilde sürdürüyor. Bu sebeple, ilk Nioh ile olan ilişkinize bağlı olarak bu oyunu ya çok sevebilir, ya bir kez bitirip kenara atabilir ya da “yok kalsın” diyebilirsiniz. Neden böyle düşündüğümü açıklamaya başlayalım ama önce, ilk oyun ile olan geçmişimi paylaşayım. Bu sayede, hiç bilmeyenlere “Nioh neden sadece bir Soulslike değil?” sorusunun cevabını da vermiş olurum.
Bu Derebeyleri Amerikalı Olsa Beğenirdiniz Ama Değil Mi?
İlk Nioh’u, hasta olup eve kapandığım 2018 Ocak ayında, PC’ye çıkmış olan sağlam sürümüyle deneyimlemiştim. 3-5 yamanın ardından kendimi ne olduğunu anlamadan oyuna 200 saatten fazla zaman gömüp bütün başarımları açmış buldum. Oyun, Soulslike alt türünü Diablo benzeri “çeyiz düzme” oyunlarıyla birleştirmenin ne kadar dahice bir fikir olduğunu kanıtladı. Küfürler eşliğinde kesemediğimiz bölüm sonu canavarlarını devirmek için daha fazla ganimet, daha fazla seviye kazanmaya çalışmak, insanı ekrana kilitleyen bir döngü oluşturuyordu. İşin ilginç tarafı, oyunun üretim sistemi ile hedefli ganimet kovalamacalarına izin veren RNG motorunun, Blizzard’ın Diablo 3’teki dengesizlikleri zar zor oturtmasına rağmen Nioh 2’de daha istikrarlı bir keyif sunmasıydı. Her şey iyi düşünülmüştü; ilk bitirişte biriktirdiğimiz oyun içi para, sonraki seferlerde en büyük ganimet haline geliyordu. Üst zorluklar, oyunun dengesini bozmadan yeni engeller ve yeni eşya tipleri sunuyordu. En önemlisi, Diablo ve benzerlerinden farklı olarak, Soulslike oynanışa sahip olduğu için fareye tıklaya tıklaya robota bağlanmıyordunuz. Sağlam bir build kurup yan gelip yatmak yoktu yani.
İşte Nioh 2’nin sunduğu deneyim de tam olarak böyle. Anlattığı hikaye, yine benzer; Japonya’da, Sengoku Dönemi’nde geçen oyun, Japon derebeyleri arasındaki güç çekişmeleri arasında bizim ülkeyi iblislerden kurtarmamızı konu alıyor. Nioh 2, ilk oyunun öncesinde geçiyor ve mavi gözlü samurayımız William, henüz ortamlara ayak basmadan iblisleri alt ediyor. Karakterimiz, anne tarafından iblis kanına sahip ve Tokichiro isimli zıpır bir arkadaşıyla birlikte Hideyoshi olarak anılmaya başlıyor. Hideyoshi, tarihte Sengoku dönemini sona erdiren büyük bir daimyo olarak biliniyor.
Samimiyetimden ödün vermek istemediğim için, senaryoyu bu kadar takip edebildim; çünkü haritada farklı bölgeler arasında geçiş yaptıkça yıllar geçiyor ve her yeni haritada önceki mevzuyla alakasız yeni düşmanlarla karşılaşıyoruz. İlk oyun daha derli topluydu, ancak iblise dönüşen bölüm sonu canavarı olarak karşıma çıkan Japon derebeyinin kimin görümcesiyle evlendiği gibi detayları hatırlamakta zorlandım. Zaten konu akışı diye bir şey yok; Japon tarihinin önemli anlarına dilsiz karakterimizle kaynak yapıyoruz. Eğer Japon tarihi hakkında pek bir bilginiz yoksa, oyunun hikayesinin size ifade edeceği anlam, ilk oyuna bağlanan birkaç hoş detay haricinde sıfır olacaktır.
Artık çok daha detaylı bir şekilde özelleştirebildiğimiz karakterimiz, görünümünü ten renginden dövmesine, hatta farklı Yokai formlarının boynuz şekillerine kadar değiştirebiliyor. İlk oyundaki William’ın aksine, karakterimiz dilsiz bir şekilde kendini ifade etmeye çalışıyor. Arada kafa sallayarak derdini anlatmaya çalışıyor. Bu durum, hikayenin içine girmeyi zorlaştırıyor; ancak karakterinizin görünümünün garip olmaması için dikkat etmenizi öneririm. Konuşmaması nedeniyle sinematiklerde, yüzüne pek çok yakın çekim yapıldığı için garip bakışlarla karşılaşabilirsiniz. Neyse ki, görevler arasında karakterin görünümünü baştan aşağı değiştirmek mümkün; birkaç sahnede gözünüze tuhaf gelirse, dünyanın sonu değil.
Kılıç Tokuşturmak Out, İblis Tokuşturmak In…
Senaryo ve anlatıma bu kadar alaka kaldıktan sonra, önemseyeceğimiz kısım elbette oynanış. Nioh 2, önceki oyundaki mekaniklerin üzerine birçok yenilik getiriyor. Çok spesifik şeyler olduğundan, aşağıda listeleyip ardından genel bir değerlendirme yapacağım:
- Artık “yettim gayri” becerimiz, seçtiğimiz Guardian Spirit’in element tipini ekstra hasar olarak silahımıza basan Living Weapon değil. Yenisinin adı “Yokai Shift” ve kelimenin tam anlamıyla bir iblise dönüşüyoruz. Brute, Feral ve Phantom olmak üzere dönüşebileceğimiz 3 farklı iblis var ve hangisine dönüşeceğimiz, o an kullandığımız Guardian Spirit’e bağlı.
- İblise dönüşüp düşmana karşı saldırıda bulunduğumuz “Burst Counter” isimli yeni bir beceri mevcut. Önceki oyunda düşmanlarımızın normal saldırılarına ek olarak, bloklayamadığımız kapma saldırıları bulunuyordu. Bu oyunda ise bunlara kırmızı efektli Burst saldırıları ekleniyor. Bunları yaptıklarını gördüğümüzde Burst Counter kullanmamız gerekiyor.
- Yokai özelliklerimize pasif ve aktif bonuslar sağlayan “Shiftling” isimli yepyeni bir beceri ağacımız var.
- Guardian Spirit özelliklerimiz çeşitlenmiş. Artık her Guardian Spirit’in bir “Attunement” değeri var. Bu değeri anlamak için yeni Soul Core mekaniğinden bahsetmemiz gerekiyor. Yendiğimiz her Yokai bölüm sonu canavarından garanti olarak Soul Core isimli nesneler düşüyor.
- Silah becerilerimiz aynı kalmış, ancak aktif becerilere atayabildiğimiz “Augment” adlı ekstra bonuslar gelmiş. Bunlar, tek bir aktif beceriye atayabileceğimiz özelliklerden oluşuyor.
- Divine Rice isimli yeni bir para birimi sayesinde, eksik malzemeleri “Kodama Pazarı’ndan” satın alabiliyoruz.
- Önceki oyunda yer alan Yokai Realm çemberleri genişletilmiş ve artık belli başlı güçlü iblislerin çapası görevi gördüğü “Dark Realm” bölgeleri var. Ayrıca bölüm sonu canavarları, Ki barlarını boşalttığınızda arenayı kısa süreliğine Dark Realm’e sokuyorlar.
Tüm bu yeniliklerle birlikte, Nioh 2, halihazırda Dark Souls’tan ayrıştığı birçok alanda daha da özgün bir yapım haline gelmiş. Büyük avantajlar ufalmış; Boynuz kırmak daha az avantaj sağlıyor, düşmanları aşırı yavaşlatıp oyunun zorluğunu düşüren Sloth Talisman daha kullanışsız hale gelmiş. Öte yandan, Ki bittiğinde sap gibi ortada kalmak da eskisi kadar ölümcül değil; Yokai becerilerini Ki bitse bile kullanabiliyorsunuz.
Sonlara doğru rahatlasa bile, oyunun başları Souls oyunlarından çok daha acımasız. Oynadığım ilk 2 gün boyunca tüm apartmanı küfürlerimle inlettiğimi söyleyebilirim. Yeni mekaniklere alışana kadar bir sunaktan diğerine geçmek gerilim dolu oluyor. Her zamanki gibi harika olan bölüm sonu dövüşleri, tam tersine daha kolay; ilk oyundaki Umi-Bozu kâbusu gibi bir düşman gelmiyor başlarda. Ancak, bölüm zorluklarını aştıktan sonra mekânın kodamanını sinirle harcamak psikolojik olarak zorlayıcı olabilir. Bu durum, oyunun her zaman adil davranmadığı için gerçekleşiyor. Örneğin, Dark Realm’e girdiğinizde ortam tamamen siyah beyaz oluyor ve yürüdüğünüz zemin mi, su mu olduğunu anlamakta zorlanıyorsunuz. Gafil avlanıp tecrübe puanı kaybettiğinizde ise sinir krizi geçiriyorsunuz.
Japonya’ya Gitmeden Gitmiş Kadar Olduk Yine…
Nioh 2’nin en büyük sorunlarından biri, görsel tasarımı. Yapımcıların, Japon derebeyleri arasındaki mücadeleleri arka plan yapmaya odaklanmış olması, oyuna ket vuran en önemli faktörlerden biri. Konu fanteziye kaymışken, Dark Realm gibi yeni unsurlar eklenmişken, neden Sekiro’ya özenip daha çarpıcı ortamlar tasarlamayı düşünmediklerini anlamak zor. Ghost of Tsushima’nın son fragmanını izlediğimiz günlerde, Nioh 2’nin mekanlarını görsel açıdan sıkıcı bulmamak elde değil. Yukarıda bahsettiğim birçok yeniliğe rağmen, Nioh 2, ilk oyunun ana senaryosuna yeni beceri ve dengelemelerle yeniden piyasaya sürülmüş bir halini oynadığım hissini veriyor.
Bir diğer büyük problem de, özellikle oyunu tüm ek paketlerle birlikte oynamış benim gibi oyuncular için moral bozucu bir durum: Nioh 2’de, önceki oyunda var olan Abyss’in yerinde hiçbir şey yok. Araştırdığımda, ilk oyundaki ek paketler tamamlandıktan sonra gelmiş olan Abyss’ın, ikinci oyunda da benzer bir yolla bekletilmesi mantıksız görünüyor. Eğer Abyss’te düşürdüğünüz yüksek seviyeli eşyalarla eklenti içeriğini etkilemek istemiyorlarsa, bu durumun bir anlamı yok. Hem zaten RNG sistemlerinde bir yenilik yok; yapacağınız grind aynı grind. İkinci oyunun oyun sonu içeriğinde, ilkine kıyasla eksik hissettirmesi bu durumdan kaynaklanıyor. Eğer bu tarz oyunları belli bir süre oynayıp bıraktıktan sonra geri dönmüyorsanız, tüm ek paketler çıktıktan ve oyun sonu rutini şekillendikten sonra oynamanızı öneririm.