No Man’s Sky: Uzaya Açılan Kapı veya Hayal Kırıklığı?
No Man’s Sky, uzaya açılan kapı olarak lanse edildi, ama bu kapı açıldığında içinden çıkanlar ilk başta pek de iç açıcı olmadı. Yani, düşünebiliyor musunuz? “Burası uzayda sonsuz gezegen var!” demişler, ama gezegenlerin çoğu biraz boş, biraz da sıkıcıydı. Hani bazen bir arkadaşınız sizi pahalı bir restorana götürür ve menüde sadece su ve ekmek vardır ya, işte No Man’s Sky’ın çıkışındaki durum tam olarak böyleydi.
İlk çıktığında, oyuncuların “Bu oyun ne zaman bitecek?” diye merak ettikleri bir hikaye ile karşı karşıya kaldık. Oyun, yapımcıları tarafından “bitmemiş” bir haliyle sunuldu. Sean Murray’nin dediği gibi, “Çıkış pek iyi olmadı” ama oyuncuların ortalama 25 saat oynadığına dair bir bilgi var ki, bunu duyduğumda “Acaba bu oyuncular uzayda kaybolup mu 25 saat geçirdi?” diye düşündüm. Hani bazen bir filme gidip öylece oturursunuz, 2 saat boyunca ne olduğunu anlamazsınız ya, işte o havada bir oyun deneyimi vardı.
Ancak, zaman geçtikçe, No Man’s Sky adım adım kendini toparladı. Güncellemelerle birlikte oyun, sanki uzayda kaybolmuş bir kuşun, sonunda yuvasını bulması gibi, yeni bir kimliğe büründü. Artık oyuncular, “Bu oyun aslında fena değil!” demeye başladılar. Merak etmeyin, bu sırada birileri “Kedilerle uzaya çıkmak mümkün mü?” diye sormuyordu, ama Sean Murray’nin güncellemeleri oldukça ilginçti.
Güncellemelerin Gücü:
- Yeni Gezegeler: Bir zamanlar boş olan gezegenler artık dolup taşıyor. Nemli ormanlar, buzdan dağlar, hatta uzaylılar bile var! Hani bir zamanlar hiç kimse evlenmeyecek gibi görünüyor, ama şimdi herkesin bir eşi var.
- Çok Oyunculu Mod: Oyuncular artık uzayda yalnız değiller. Önceden yalnız başına gezinen astronotlar, şimdi arkadaşlarıyla birlikte gezegen keşfetmeye gidiyorlar. “Sosyal mesafe” nedir, bilmez olmuşlar!
- Gelişmiş Oynanış: Artık inşa etme, kaynak toplama, hatta uzay savaşları bile mümkün. Hadi canım, uzay savaşları derken aklınıza Star Wars gelmesin, daha çok “İkimizin de evdeki bilgisayarları bozuldu, gel buradan savaşalım!” tadında bir şey.
Sean Murray, bu güncellemelerin arkasında yatan motivasyonu şu şekilde açıklıyor: “Oyuncuların oynama süreleri, bizi motive eden bir unsur oldu.” Yani, biraz önce bahsettiğimiz 25 saatlik oynama süresi, aslında bir motivasyon kaynağı olarak düşünülüyor. “Oyun satın alanların ortalama 45 saat oynaması da iyi bir şey, değil mi?” diye ekliyor. Ama ben diyorum ki, Sean, uzayda kaybolmak mı yoksa bir şeyler inşa etmek mi daha zor?
Sonuç olarak, No Man’s Sky, hayal kırıklığıyla başlayan ancak zamanla kendini toparlayan bir oyun hikayesi yazdı. Oyunculara “Tamam, belki de uzayda kaybolmak zor. Ama en azından kaybolduğumuzda yanımızda arkadaşlarımız var!” dedirtti. Peki, bu oyun en başından bu şekilde çıkmış olsaydı, neler olurdu? Belki de uzayda kaybolan bir grup astronot, “Burası çok sıkıcı, eve dönelim” diye düşünerek, galaksinin köşesinde bir kahve dükkanı açarlardı! Ve bu dükkanın adı “Kayıp Astronotlar Kafe” olurdu!