Bazen incelemesine talip olduğum oyunları yeterince detaylı araştırmadığımı fark ediyorum ve bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalabiliyorum. Bu durumu, bahsi geçen yarı sürpriz oyunların kaliteleriyle ilgili şikayet eder bir tavırla ifade etmek istemiyorum. Ancak her incelenecek oyun için belli bir emek harcandığı açık. Pacific Drive’ı uzaktan izlediğimde, bu oyunun post-apokaliptik bir atmosferde, aracımızla yer değiştirdiğimiz, hikâye ve sunuma odaklanan, oynanışı görece basit bir oyun olacağını düşünmüştüm. Suicide Squad gibi karmaşık, incelemesi ve tartışması zahmetli bir oyunun ardından kafa dağıtmak için doğru bir tercih olduğunu düşünmüştüm; 10 saatten az sürede biteceğini bekliyordum. Ama oyun başlangıçta hiç de düşündüğüm gibi olmadı; ilk dakikalardan itibaren öğrenmem gereken pek çok mekanik ve zihnimizde tutmamız gereken sayısız detayla karşılaştım. Eğitim aşaması bile bir saatten fazla sürdüğünden, oyunun kısa sürmeyeceği aşikâr hale geldi ve bu açmaza düştüğüm için kendime kızdım.
Pacific Drive’ı deneyimledikçe, bu oyunun yürüme simülasyonlarına ya da macera oyunlarına yeni bir soluk getirmekten öte, Subnautica hayranlarıyla Rus bilim kurgusu meraklılarını bir araya getiren bir “arabalı Roguelite” olarak yorumlamanın doğru olduğunu anladım. Belki biraz yorucu ama yine de kötü bir deneyim yaşamadım.
Talihsiz oyun karakterlerinde bu hafta
Oyun, Olympic Exclusion Zone isimli, devasa bir duvarla çevrili karantina bölgesinin hemen dışında aracıyla dolaşan karakterimizin kendini ne olduğunu anlamadan içeride bulmasıyla başlıyor. Anomalilerle dolu alana girdiğimizde, karşıdan bize göz kırpan hurda arabaya yalpalayıp, panikle lastiğini değiştirecek ve ardından içine atlayacağız. Bu noktada, oyunun boyunca iletişimde olacağımız üç karakterden ikisi olan Tobias ve Francis ile telsiz üzerinden tanışarak, yakınlardaki oto tamirciye doğru yola çıkıyoruz. Üçüncü karakterimiz Oppy ile burada ilk sohbetimizi gerçekleştiriyor ve oto tamir garajını karargâh olarak belirliyoruz. Kullandığımız aracın “Remnant” olduğu, bu nesneyi kurtulmadıkça ruh sağlığımızı yitirmemize yol açacağı söyleniyor. Francis, Tobias ve Oppy, yolculuğumuz boyunca ortaya çıkacak sebeplerden dolayı bu karantina bölgesinde kalmayı seçmiş, bölgenin sırlarını keşfetmekle oldukça ilgili bireyler. Karşılığında, lanetli nesneden kurtulmamıza yardımcı olmayı öneriyorlar ve her çıkışında bizi OEZ’nin derinliklerine götürecek yolculuğumuz başlıyor.
Oyun dünyasını keşfettikçe, gizemli geçmiş hikayesinin oldukça iyi yazıldığını görmek mümkün. Ancak Pacific Drive, benim oyun incelemesi yaparken düşündüğüm gibi yalnızca hikâye odaklı bir yapı değil; her şey oyunun oynanışına hizmet ediyor ve onu bölen unsurlardan kaçınıyor. Bu bağlamda, sunum genellikle yüzlerini göremediğimiz karakterlerin telsizden anlattıklarıyla sınırlı. Oyun dünyasına dair birçok ince detay ve Pacific Drive’ın bilim kurgusunun unsurları, nüfuz etmek için gaz pedalına yüklendiğiniz radyoaktif fırtınada atmosferle birleşiyor. Telsizden seslerini duyduğumuz karakterler, bedensiz sesler olarak kalıyor; onlarla yüz yüze gelmediğimiz gibi, mevcut bir fotoğraflarının bile olmadığını görüyorum. Bu durum, Pacific Drive’ın hikayesinin oyunun atmosferine lezzet katmanın ötesine geçmediği fikrini ortaya koyuyor. Eğer benim gibi “bu notu/ ses kaydını sakin kafayla tekrar gözden geçireceğim” diyerek unutkanlık yaşayan biri değilseniz, burada tıpkı Subnautica’da olduğu gibi içselleştirilecek birçok detay mevcut. Zira oyunun senaryosu alternatif bir tarih bilim kurgusu hikayesi oluşturduğundan, bizim dünyamızdan ayrılan noktaları ve OEZ’nin tuhaflıkları oldukça merak uyandırıcı.
Arabam olmadan asla
Pacific Drive’ın diğer tüm unsurlarının oynanışa katkıda bulunduğu biliniyor; bu oyun, bir hayatta kalma deneyimi sunarken detaylı ve birbiriyle örtüşen pek çok sistemi içerme hususunda oldukça başarılı. Oyun, oynanış hudutlarının bel kemiği olan aracı, kontrol sistemleri ve sürüş modeliyle başlıyor. Vagon tipi aracımızın kontrolleri, mevcut pek çok unsurları göz önünde bulundurmak adına oldukça basit tutulmuş durumda. Başlangıçta şasisi üstünde kaput dahil olmak üzere beş panel, bagaj dahil beş kapı, dört teker ve bir motor içeren aracımız, oyunda ilerledikçe daha fazla geliştirilebilir (ve bozulabilir) hale geliyor. Paneller, kapılar, lastikler ve motor, beklenebileceği üzere geliştirme seçimlerimizi sunuyor. Motorun daha güçlü bir versiyonu, lastiklerin daha iyi yol tutan veya arazide daha yüksek verim sağlayan türleri ve kapıların asite, elektriğe veya patlamaya karşı daha dayanıklı alternatifleri ile karşılaşıyoruz. Ayrıca, arka planda bazı nesneleri yapmak için bir tezgah ve topladığımız eşyaları yerleştirebileceğimiz bir envanter alanı mevcut. Bu unsurları geliştirerek aracımızı daha dayanıklı bir hale getirebiliyoruz ve bu alanda kendimizi geliştirmemiz oldukça pratik.
Daha fantastik geliştirmeler de mevcut; arka koltuklara ekstra yakıt tankı veya akü, araçtan çıktıktan sonra el frenini otomatik çeken bir sistem, bagaj camlarına güneş enerjisi panelleri veya rüzgar gücü ile çalışan türbinler ekleyebiliyoruz. Harita da kaynakları taramak için bir radar, ön tampona radyasyon kalkanı, arka tampona nitro ekledikçe aracımız, hayal gücünüzü zorlayacak bir teknoloji harikasına dönüşüyor. Aracımızın iç mekanını da bu doğrultuda özelleştirmek mümkün. Her keşfe çıktığımızda, daha fazla üretim malzemesi elde etmek için plajda bulduğumuz vites topuzları, konsolda duracak oyuncaklar, antenin ucuna takılacak yıldızlar, aynaya asılacak süsler ya da heyecan verici direksiyonlar gibi çeşit çeşit kozmetik eşyalarla karşılaşabiliyoruz. Bunların üzerine, dış görünüm için renkler ve desenler de ekleyince, garajda başıboş bıraktığınız araç bambaşka bir şeye dönüşüyor. Lamborghini olacağını beklemeyin yeter.
Aracınız geliştikçe, bozulma riskinin de arttığını unutmamak lazım. Çıkan arızalar arasında, tükürük ve tornavida ile çözebileceğiniz sorunların yanı sıra bazıları kaçınılmaz hale gelebiliyor. Eğer camda çatlak varsa, lastiğiniz patladıysa ve dış kaplama hasar aldıysa ya da motorun içindeki bir parça işlevini yitirdiyse, çözüm olarak Electrician’s Kit, Mechanic’s Kit, Sealing Kit gibi tek kullanımlık ürünlerle sıkıntıya çare bulmaya çalışıyorsunuz. Ancak motorun yıpranması veya lastiğinizin bozulması durumunda, mevcut parçaları sökmek ve temel unsurlara ayırarak yerlerine yeni parçalar yerleştirmek zorundasınız. Aksi takdirde hiç ummadığınız bir yerden sizi bırakma riski ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Zira Zone, gözünüzün yaşına bakmaz, anomalilerin arasında çığlıklarınıza kimse tanık olmaz.
Bu Zone başka Zone
Zone demişken, oyun alanımız tek bir bütünden oluşmuyor. Zone, içerisine girdikçe tehlikeli hale gelen dış, orta ve iç katmanlar olarak bölgelere ayrılmış. Bu katmanları, dallanıp budaklanan yollar üzerinden hangi bölgelere gireceğinizi seçerek aşarak senaryoda ilerliyoruz. Her katmanın karşınıza çıkaracağı en büyük engel anomaliler, iç katmana geçtiğinizde ise oyun alanındaki belirsizlik gerçekten de aşılması zor hale geliyor. Örneğin, “1 dakika içinde hem elektrik ye, hem asitten yan, hem de fiziksel hasar al” şeklinde bir başarı mevcuttu ve normalde bu tür başarımları elde etmek için harcanan çabayı bekliyordum. Pacific Drive’da ise bu tarz başarımlar, beklenmedik şekilde benim için oluştu. Ayrıca, anomali derken, S.T.A.L.K.E.R. ve Metro’nun gözlemlenen gizemli ve anksiyete verici anomalilerinden bahsetmiyorum. Pacific Drive’da; yeraltında devinim yaratan, elektrik çarparak zemin altında kazılar oluşturan her biri farklı olan otuzdan fazla anomali mevcut. Arabayı çekmeye çalışanlar, yerden elektrik kaçıran bobinler çıkaranlar ve arabanızın dengesini bozarak havalandıracak birçok tür sizi bekliyor. Zone’un derinliklerine indikçe, içsel anksiyeteleriniz de artıyor. Yüksek seviye parçalar geliştirmek adına, oyun sonu kaynakları toplamak için bu anomallere yaklaşmanız gerekiyor çünkü.
Bu esnada oyunun “Roguelite” unsurları da devreye giriyor. Pacific Drive’da, haritada “Anchor” denilen enerjiler yer alıyor. Bu enerji küreleri, o an bir tür enerji sağlarken, garaja geri döndüğünüzde yeni üretim şemaları açmak için kullanılabiliyor. Haritayı açtığınızda, karşılayabileceğiniz dönüş portallarını ve bunları açmak için gerekli olan Anchor enerji miktarını görüntüleyebiliyorsunuz. Yeterli enerjiye sahip olduğunuzda, haritadaki uygun bir yeri seçip portal açıyorsunuz ve ardından radyoaktif bir fırtına tüm haritayı kaplamadan, gaz pedalına yüklenip portala ulaşmaya çalışıyorsunuz. Böylece, başarıyla garajdaki rahatlatıcı ortama dönüyorsunuz ve yanınızda sonraki yolculuklarınızda kullanılacak malzemeleri getiriyorsunuz.
Eğer radyoaktif fırtınada ya da haritadaki sıradan anomali kaynaklı bir kazada ölürseniz, aracınız sizi garaja geri ışınlayarak topladığınız birçok malzemeyi bırakıp epey bir hasar alabilir. Neyse ki, topladığınız enerji küreleri yanınıza kâr kalır. Öldüğünüz yere gidip eşyalarınızı almalısınız. Ancak dönüş portalı olmayan “çıkmaz sokak” haritalarından biriyle başınıza bir kaza getirirseniz, işiniz zor. Evet, her defasında geri dönersiniz ama eşyaları bulmak için aynı dönüş riskinin peşinden gitmek zorunda kalırsınız.
Trafik kurallarını öğrenememek
Son olarak oyunun can sıkıcı yanlarına, daha doğrusu gerçekten can sıkan tek tarafına değinmek gerek: arayüz. Pacific Drive’ın “Roguelite” yönü pek de keyif kaçırmıyor; biraz dikkat ederseniz, ölmemek oldukça kolay. Garaja, tüm parçalarıyla döndüğünüzde, arkadaş canlısı bir çöp kutusu etkileşimde bulunduğunuzda kaybettiğiniz tüm parçaları size geri sunuyor. Ancak, oyun mekaniğini anlamaya çalıştığınızda arayüz problemleri ile başa çıkmak zorunda kalıyorsunuz; kullanıcı dostu tasarım barındırmıyor. Oyun hakkında çeşitli soru işaretleri varken incelemeyi yazmak istemiştim ama Pacific Drive’ın kafamda tam olarak netleşmediği bazı yerler mevcut. Bunun tek sebebi, arayüz ve oyunla ilgili açıklamalar. “Electronics” isimli malzemeyi sağda solda bulmayı beklemekten ziyade televizyon, bilgisayar, radyo gibi nesneleri parçalayarak edinmem gerektiğini anlamam oldukça uzun sürdü. Tamam, belki bu benim hatam, ama 50 saat boyunca oynadıktan sonra hâlâ nereden Lead (Kurşun) bulabileceğimi bilmiyorum. Oyunla alakalı bilgi almak için menüdeki sekmelere girdiğimde ise genellikle espirili yazılarla karşılaşıyorum. Elbette şakalar etkileyici, fakat birtakım bilgi sağlama ile de karşılaşmak güzel olurdu. Oyun, kendini tanıtma konusunda eksik kalıyor.
Pacific Drive, bu ve benzeri yönlerden kendini ifade etme noktasında güçlü olmayabilir ama sistemleri iyi yapılandırmış. Atmosferini düzgün bir şekilde dengeleyip, türünün tutkunlarına uzun süreli bir deneyim sunmayı başaran bir yapım. Hikayesini daha sakin anlarda (ben aynı anda beş farklı anomali ile başa çıkmadığım zamanlarda) daha basit cümlelerle anlatabilseydi, anlatı cephesinde de kendine özel bir yer bulabilirdi. Eğer detaylı ve belirgin gelişim sistemleri ile sizi başında tutabilecek bir oynanış bekliyorsanız, bu beklentinin karşılandığını bilmelisiniz. Araç teması, türün diğer önemli yapımlarından ayrılmasını sağlıyor. “Anam akü bitmiş, tüh lastik patlamış, amanın araçtan yokuşta inip el frenini çekmeyi unuttum” sorunları, Pacific Drive’a hoş bir derinlik katıyor. “Roguelite” unsurları da türden korkanları fazla rahatsız edecek yoğunlukta değil; Subnautica meraklılarına kesinlikle tavsiye edilir.