Pathologic 2: Korku, Hayatta Kalma ve Diyalogların Tuhaf Dansı
Ah, sevgili oyun severler! Bugünkü yazımda, yıllar önce bir kenara attığım ve şimdi yeniden göz attığım bir oyun var: Pathologic 2. Bu oyun, ilk oyunun yeniden yorumlanmış hali. Ama, merak etmeyin, ilkini oynamadan da bu ikinci seriye dalabilirsiniz. Zira hikaye, ilk oyunun karmaşık labirentinden bağımsız bir şekilde ilerliyor. Yani, ilk oyundaki tüm karmaşık şeyleri düşünmeden, bu oyunda kaybolmaya başlayabilirsiniz. Gerçekten kaybolmak istiyorsanız, doğru yerdesiniz!
Bir Zamanlar Cerrah Olmayı Hayal Eden Çocuk
Hikaye, bir zamanlar cerrah olmak isteyen genç bir gencin (evet, bu benim!) kasabaya dönüşüyle başlıyor. Babamızdan gelen bir mektup, bizi adeta “Sürpriz! Gel, hayatında korku dolu bir maceraya atıl!” diye çağırıyor. Geri döndüğümüzde, kasabada bir dizi garip olayın yaşandığını öğreniyoruz. Hemen kendimizi “Ben cerrahım, her şeyi çözebilirim!” havasına sokuyoruz. Ama gerçek şu ki, kasabanın derdi o kadar büyük ki, bir cerrah olarak bile ne yapacağımızı bilemiyoruz. Yani, işin aslı, sadece iki haftada her şeyi çözmeyi umuyoruz. Çok mu? Bence de!
Diyaloglar: Oyunun Kalbi
Pathologic 2, tam anlamıyla diyaloglar üzerine kurulu bir oyun. Diyaloglar, adeta oyunun kalbinde atan bir ritim gibi. Kimi zaman çok derin, kimi zaman da tamamen absürt olabiliyor. Yani, “Ne dedin? Bir daha söylesene!” durumlarıyla karşılaşmak kaçınılmaz. Bu arada, diyalogların yoğunluğu beni öyle bir sarhoş etti ki, bazen kendimi bir sitcom’un içine düşmüş gibi hissettim. “Bu adam ne kadar da komik! Acaba bu diyalogları yazan kim?” diye düşündüğüm çok oldu.
Hayatta Kalma Mekanikleri: Korku ve Gülme Arasında
Oyundaki hayatta kalma mekanikleri ise bir başka komedi unsuru. Açıkçası, yemek, susuzluk, yorgunluk ve bağışıklık gibi dört ana öğe var. Tamam, gerçek hayatta da bunlar var ama bu oyunda, günde üç öğün yemek yemeniz gerektiğini öğrenmek pek de eğlenceli değil. Kendinizi sürekli “Nerede yemek bulacağım?!” diye düşünürken buluyorsunuz.
- Yemek: Bulması zor ve pahalı. Bir tabak çorba içmek için nelerden vazgeçersiniz? Bilmiyorum ama ben çorba için her şeyi yaparım!
- Susuzluk: Su bulmak, bir çöl yolcusunun su bulma çabasını hatırlatıyor. “Beni bırakın! Biraz su verin!” diye bağıracak gibi hissediyorsunuz.
- Yorgunluk: Uyku zorunluluğu, sağlığınızı etkiliyor. Ama her uyuduğunuzda gördüğünüz rüyalar, hikaye için ipuçları taşıyor. Yani, belki de rüyalarınızı kaydetmelisiniz!
- Bağışıklık: Hastalık kapıda, ve aniden bağışıklığınız düşmeye başlıyor. Eczanelerde bir şeyler aramak, gerçek bir doktor gibi hissetmenizi sağlıyor. “Hadi bakalım, hastalarım!” diye bağırmak serbest.
Atmosfer: Korku ve Komedi Bir Arada
Oyun atmosferi, sizi içine çeken bir derinlikte. Çevre tasarımı ve karakterlerin orijinalliği, gerçekten dikkat çekici. Müzikler ise adeta bir film müziği gibi ruhunuzu okşuyor. Ama dikkat! Hastalığın yayılmasıyla birlikte kendinizi bir doktor gibi hissetmeniz, gülmekle ağlamak arasında kalmanıza neden oluyor. “İşler kötüye gidiyor, ama bu melodiyi seviyorum!” diyorsunuz.
Dövüş Mekanikleri: Komedi Unsurları
Ve tabii ki dövüş mekanikleri! Bazı durumlarda, mecbur kalıp dövüşmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak açıkçası, bu kısım oyunun tüm güzelliğini gölgede bırakıyor. Yani, “Ben cerrahım, dövüşçü değil!” diye bağırmak isteyebilirsiniz. Ama yine de, envanter sisteminin çeşitliliği sizi mutlu edebilir. Etrafa saçılmış paslı eşyaları tamir etmek, belki de gününüzü kurtaracak bir etkinlik!
Sonuç: Herkesi Kurtaramazsınız!
Sonuç olarak, Pathologic 2, kendine özgü bir yapım. Ama şunu kabul etmeliyim ki, bazı şeyler biraz zorluyor. Grafikler biraz eski, ama eğer atmosferik oyunları seviyorsanız ve hayatta kalma simülasyonlarına bir itirazınız yoksa, bu oyun size eğlenceli dakikalar sunabilir. Yalnız dikkat! Oyunun da dediği gibi, “Herkesi kurtaramazsınız.” Eğer kaybolmaya hazırsanız, Pathologic 2 sizi bekliyor!