Pepper Grinder: Sevimli Mekaniklerle Dolu Bir Platform Macerası

Sevimli mekaniklerle dolu bu platform macerasında, biber değirmeni dünyasını keşfedin! Eğlenceli bölümler ve zorlu bulmacalar sizi bekliyor.

admin

Hani “Ori and the Will of the Wisps” oyunundaki kumlar arasında hareket etme özelliği vardı ya, ya da daha eski bir oyun olan “Sonic Colors”ta Sonic de benzer bir yetenek sergiliyordu. İşte bu özelliği solo geliştirici Ahr Ech’in oldukça beğendiği anlaşılıyor, zira bu mekaniği bütün bir oyuna dönüştürmüş. Sevimli bir kız karakter ve hemen hemen kendi boyutlarındaki bir delici aletle baştan sona bölümleri geçtiğimiz küçük ve hoş bir oyun ile tanışıyoruz: Pepper Grinder. Kazayla geçiyoruz dememin sebebi ise ana karakter Pepper’ın kullandığı ekipmandan kaynaklanıyor, ama “yüzmek” terimini kullanmak da yanlış olmayabilir. Zira bu “kazılabilen” alanlardan dilediğimiz kadar geçebiliriz ve sürekli hareket halinde olduğumuz için keskin dönüşler yapamıyoruz.

Ayrıca, Pepper yalnızca toprak zeminlerde değil; kar, su hatta jöle içerisinde de hareket ediyor. RT tuşu ile yaptığımız bu mekanik özellik oldukça tatmin edici, özellikle kontrolcünün hafif titreşiminin deneyimi daha da geliştirdiğini söyleyebilirim. Ahr Ech, oyun deneyiminin bu şekilde kontrolcü ile daha zevkli olduğunu kesinlikle vurguluyor. Çok kısa bir süre içinde bu makine için bir boost özelliği de elde ediyorsunuz ve platformlar giderek daha çeşitli hale geliyor. Oyunun en büyük avantajlarından biri de bu: Ana mekanik oldukça keyifli ve bölümlerdeki çeşitlilik asla azalmıyor. Bir bölümde lavlarla dolu bir alanda ateşin buharı yüzünüze çarparken, diğer bir bölümde buzları kırarak snowboard yapıyorsunuz. Evet, bazen dev bir mech’e bile biniyorsunuz! Yani her şey sadece kazma etrafında dönmüyor. Hatta bazı yerlerde ana ekipmanımızı kanca olarak bile kullanıyoruz. Ahr Ech, oynanıştaki çeşitliliği çok iyi başarmış.

Ancak, bazı bölümlerde garip bir zorluk da var. Oyunda yalnızca tek bir ekipman ve tek bir doğru yol bulunuyor; eğer geliştiricinin istediği gibi hareket etmezseniz aniden ölüveriyorsunuz. Bazen bu doğru yol da tasarım tercihleri nedeniyle mantıksız hissediliyor. Örneğin, bir otobüs üzerinde ilerlerken düşmanlar sayı olarak artarken, kazı aletimizle belki tek bir temasta öldürebiliyoruz ama o kadar çok düşmanla karşılaşıyoruz ki, kaçmamız mümkün olmuyor. Burada, kısıtlı bir alan bize hasar almayı zorla yaptırıyor ve bu bölümlerdeki kontrol noktaları oldukça uzak. Neyse ki bu “garip” bölümlerin sayısı az olduğundan, genel deneyim üzerinde büyük bir olumsuz etkisi olmuyor.

Bahsettiğimiz bölümlerin sayısı ise toplamda dört ana alan ve her bir alanda 5 + 1 gizli bölüm mevcut. Gizli bölümleri, diğer bölümlerde topladığımız tokenler sayesinde açabiliyoruz. Bu tokenlerle birlikte kozmetik parçalar da satın almak mümkün. Ayrıca, bölümlerde para toplayabiliyoruz. Kırabildiğimiz her şey neredeyse para oluyor; elmasların yanı sıra. Bununla birlikte, tek seferlik can artışı veya toplanabilir eşyalar satın alabiliyoruz. Üçüncü alandan sonra token ve para birikimim epey fazlaydı; dolayısıyla gizli bölümleri açmak oldukça kolay oluyor. Ayrıca bu bölümleri kesinlikle oynamanızı öneririm; benim favorim oldular. Zaten oyun oldukça kısa, ben kendi beceriksizliğimle dahi yalnızca 5 saatte bitirdim. Oyun sonunda bir zamana karşı modu açılıyor, bu modlarla birlikte oyun biraz daha uzar ancak tekrar oynanabilirlik neredeyse yok gibi.

Buraya kadar fark etmişsinizdir ki, hikaye ile ilgili pek bir şey söylemedim; zira pek yok 🙂 Oyunda diyalog da yok, mağazada birkaç kelime dışında. Piksel sanat tasarımı hakkında da fazla bir şey demedim, çünkü ekran görüntülerinden ne kadar sevimli olduğunu görebiliyorsunuz. Her alan farklı bir biyom altına yerleştirildiği için bu sevimlilik hiç azalmıyor. Pepper’ın delicisi vazoları ve sandıkları çiğnerken, görsel olarak kabus gibi tatlı bir his uyandırıyor (umarım kırıcı olmamışımdır). Ahr Ech’in solo bir geliştirici olduğunu söyledik ama müzik konusunda yardım almış. Müzik zevkimin oldukça spesifikleştiğini gözlemliyorum, bu yüzden oyun müziklerini beğenmek benim için zorlaştı; fakat Pepper Grinder’ın müziklerine bayıldım. Oyun içerisinde nerede bulunduğunuzla ilgili müziğin yükseldikçe alçaldığı yerler de harika detaylar sunuyor. Sonuç olarak, Pepper Grinder, Devolver Digital’in radarına girmeyi hak edecek nitelikte bir oyun olmayı başarmış. Bölümlerin az olması ve yeniden oynanabilirliğin sınırlı olması onu tatlı ama küçük bir oyun haline getiriyor. Ancak, platformer tutkunları için mutlaka değerlendirilecek bir alternatif sağlıyor.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version