Reggie Fils-Aimé, eski Nintendo of America başkanı olarak, Game Business’a verdiği röportajda Nintendo’nun oyun dünyasındaki yerini ve yaklaşımını oldukça ilginç bir şekilde değerlendirdi. Herkes biliyor ki, Nintendo, yıllardır kendi tarzında oyunlar üreterek farklı bir pazar yaratmayı başarmış bir şirket, bu aslında onlara olan sadakati ve sevgiyi de artırmış durumda. Yani, Sony ile “dev oyunlar” üzerinden rekabet etme niyetlerinin olmadığını söylemesi, bizlere bir ipucu daha veriyor: Nintendo, kendi yolunu çizmeye devam edecek.
Fils-Aimé, “Açık olalım, bana göre Nintendo hiçbir zaman kendini PlayStation’ın doğrudan rakibi olarak konumlandırmayacak” diyerek dikkat çekiyor. Gerçekten de, Nintendo’nun DNA’sında bu tür bir rekabet yok. Onlar için önemli olanın en son grafik yongalarını veya en güçlü işlemcileri elde etmekten ziyade, kullanıcı deneyimini ön planda tutmak olduğunu vurguluyor. Aslında bir Nintendo oyuncusuysanız, oyunların grafik kalitesinden çok daha fazlasını bekliyorsunuz. Hepimiz biliyoruz ki Mario ve arkadaşlarının serüvenleri grafiklerden daha fazlasını sunuyor!
Ve Switch 2’nin yonga setinin gayet yetenekli olduğu da bir gerçek. Cyberpunk 2077 ve Final Fantasy VII Remake Intergrade gibi yüksek sistem gereksinimli oyunları oynayabilmek, Nintendo’nun donanımında bir devrim yaşandığını gösteriyor. Bu da demektir ki, Nintendo zamanında kalmayı başarıyor ve çağa ayak uyduracak ekipmanları geliştiriyor. Ancak işin sırrı sadece donanımda değil, aynı zamanda yazılımlarda ve bunların nasıl optimize edildiğinde gizli.
Fils-Aimé’nin dikkat çektiği bir diğer konu ise, Nintendo’nun sahip olduğu olağanüstü geliştiricilerin işini ne kadar etkili yaptıkları. Özellikle oyunlarının ne kadar az depolama alanı gerektirdiği, başka stüdyoların bu konuda geçirdiği hayal kırıklıklarını düşününce, gerçekten şaşırtıcı bir durum. Mesela, Tears of the Kingdom gibi büyük bir oyunun dosya boyutuna baktığımızda, diğer stüdyoların benzer bir oyunu yapmak için neredeyse iki katı büyüklüğünde dosyalara ihtiyaç duyacağınızı görüyorsunuz. Bu da Nintendo’nun sistemlerinden ne kadar verimli çıktı aldığını açıkça gösteriyor.
Fils-Aimé, “Bu verimliliği üçüncü taraflarla paylaşmaları gerekiyor” diyerek, geliştiricilerin bu bilgiyi almasının önemine dikkati çekiyor. Madem Nintendo, kendi kulvarında bu kadar yetenekli, o zaman bu bilgiyi yaymak, diğer stüdyoların da Switch 2 üzerinde proje geliştirebilmeleri için bir fırsat oluşturabilir. Hem bu sayede belki de Switch 2 daha fazla içerikle dolup taşar, hem de gamer dostlarımıza daha fazla oyun fırsatı sunulmuş olur. Bunun avantajlarını düşünsenize! Zamanla Nintendo, kendi oyunlarını yapmanın yanı sıra, diğer stüdyolar için de bir mentor gibi davranabilir. Ne de olsa, herkesin kendi yolunu çizerken biraz rehberliğe ihtiyacı olabilir!
Sonuç olarak, Nintendo’nun kendi kulvarında kalmaya ve en iyi bildiği işi yapmaya devam edeceğini anlıyoruz. Rekabetle değil, kendi oyun anlayışları ve oyuncularıyla etkileşimde bulunarak yüksek standartlar belirleme çabalarıyla öne çıkıyorlar. Ve bizler, oyuncular olarak, bu yolculuğun tadını çıkarmaya devam edeceğiz. Şimdi, diğer oyun stüdyolarının Nintendo’nun izinden gidebileceği çok şey var, ancak Nintendo’nun hakiki büyüklüğünün altında yatan şeyin, her zaman eğlenceli ve yenilikçi oyunlar oluşturmak olduğunu unutmamalıyız! Bu yüzden, Sakaların fırstı ve zıplamanın önünde bir engel yok!