Rise of the Ronin: Japonya’nın Çalkantılı Döneminde Bir Yuri Destanı

“Rise of the Ronin” ile Japonya’nın çalkantılı döneminde yuri tutkusunu keşfedin; cesaret, aşk ve sadakatle şekillenen bir destan.

admin

Yıllar boyunca, oyuncular olarak Ubisoft’un kafasını meşgul eden bir konu vardı: neden *Assassin’s Creed* serisinde Japonya’da geçen bir hikaye yoktu? Bu konuda pek çok kez talepte bulunduk, ancak Ubisoft, ya bizi dikkate almadı ya da kafasında başka planlar vardı. Nihayet bu taleplerimiz 2020 yılında Sony tarafından *Ghost of Tsushima* ile cevap buldu ve bu herkes için bir mutluluk kaynağı oldu. Ancak ben, birkaç saat oynadıktan sonra oyunu bırakmayı tercih ettim; o kadar çok istemiştim ama sonuç hayal kırıklığıydı. Daha sonra, Team Ninja’nın geliştirdiği ve çok fazla takip etmediğim *Rise of the Ronin* geldi. Şu an bunu inceliyorum ve oyunda toplamda 75 saat geçirmişim. Anladım ki, *Nioh* ve *Stranger of Paradise* gibi oyunlara ilgi duymamışım ama *Rise of the Ronin* beni öylesine etkiledi ki şu anda diğer iki oyunu oynamak istiyorum.

Zalim değil, Yalım! Peki, beni bu kadar saat boyunca etkilemeyi başaran nedenleri nelerdi? İlk olarak, oyunun senaryosu dikkat çekiciydi. Team Ninja’nın birçok oyununun aksine, *Rise of the Ronin* anlaşılabilir ve sürekliliği olan bir hikaye sunuyor. Oyun, Japonya’nın Bakumatsu (1853 – 1868) dönemindeki tarihi karakterleri ve olayları anlatıyor. Ryoma Sakamoto, Katsura Kogoro, Matthew Perry gibi tarihi şahsiyetleri görüp, Ansei Tasfiyesi ve Sakuradamon Hadisesi gibi önemli olayları deneyimlemek mümkün. Oyuncular olarak biz, oyunun başında yarattığımız samuray karakterlerinden biri olarak, Şogun’un yıkılması için eğitim almış bir geçmişe sahip ikizden biriyiz.

Yalım İkizi arayışında önce yalnız kalıyoruz ve ardından Japonya’nın bu çalkantılı döneminde bahsettiğim tarihi karakterlerle karşılaşarak bağlar kuruyoruz. Oyunun RYO (Rol Yapma Oyunu) özellikleri burada önemli bir rol oynuyor. Karşılaştığımız karakterlerle kurduğumuz bağlar, yan görevleri açmamıza ve yeni silah ekolleri kazanmamıza olanak tanıyor. Bu bağlar, diyaloglarda karakterlerle uyum sağlamanın yanı sıra hediyeler vermek veya özel bağ görevlerini tamamlayarak yükseltiyoruz. Bu süreçte, bağlı olduğunuz karakterler hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatınız oluyor ve bazı karakterlerin beğenme oranını artırarak onlarla “Saklı Yemin” edip sevgili olabiliyorsunuz. Bu tür ilişkiler, benim gibi Persona oyunlarının hayranları için oldukça tatmin edici bir deneyim sunuyor. Her karakterin kendi amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olmak da oldukça keyif verici. Aslında 75 saat oynamamın sebebi, her karakterin Bağ Görevlerini tamamlama isteğimden kaynaklanıyor. Buna ek olarak, açık dünyada her yeri %100 tamamlama takıntım ve yan görevleri yapma isteğim de bulunuyor.

Eski zamanlardan gelen üç şehir Team Ninja’nın en fazla eleştirilen noktalarından biri, birkaç nesil öncesinden kalma oyun tasarımı tercihleri. Her ne kadar *Rise of the Ronin* açık dünya bir yapıya sahip olsa da, açık dünya tasarımı konusunda eski kalėn öğeler taşıyor. Örneğin, *Assassin’s Creed 2* gibi bir tasarıma sahip olması beni şaşırtmadı. Açık dünya tasarımı ile birkaç şehir (Yokohama, Edo, Kyoto) arasında seyahat etmek mümkün, farklı şeyler toplamak ve bölgeleri temizlemek gibi aktiviteler mevcut. Bu açık dünya deneyimi, 2024 için eski gibi görünse de, oyuncunun zevkine kalmış. Her açık dünya oyunundan yeni ve yenilikçi bir şeyler beklemek tam olarak mantıklı olmayabilir.

Oyun içinde çok keyifli bir sohbet ve çevrimiçi etkinlik deneyimi sunulmakta. Diğer oyuncuların NPC’leriyle karşılaşabiliyorsunuz ve bu, bazı görevlerde sizi zorlayan bir deneyim sunabiliyor. Aynı zamanda, bu üç şehirde kendi eviniz var. Burada karakterinizi özelleştirmek ve topladığınız kedileri görevler için kullanmak mümkün. Ruh Seyri adlı sistem, şehirler arasındaki geçişi kolaylaştırırken, görevleri tekrar oynama ve kararları değiştirme imkanı sağlıyor. Bu tür mekanikler benim için oldukça etkileyici.

Ryo’nunuza 1 lira farkla loot da ister miydiniz? Oyunda bolca loot ile karşılaşıyoruz ve eski Team Ninja oyunlarına göre daha erişilebilir bir sistem sunulmuş. Ekipmanların derecelerine göre otomatik olarak satılma veya silinme özelliği, açık dünyada gezindikçe yer kaplayan gereksiz eşyalarla başa çıkmak açısından faydalı. Oyundaki seviye sistemi de oldukça iyi bir şekilde entegrasyon sağlıyor; düşmanların verdiği hasar seviyelerine bağlı olarak artıyor. Görevler yaptıkça seviye atlıyor ve yeni yeteneklerle karakterinizi geliştirme fırsatını yakalıyorsunuz.

Oynanış ise *Rise of the Ronin*’in en dikkat çekici yönlerinden biri. Mevcut dövüş stili, değişkenliği ve eğlenceli hissiyatıyla oldukça tatmin edici. Farklı silah sınıfları ve ekolleri ile karakterinizi özelleştirmek, RPG unsurları açısından zengin bir deneyim sunuyor. Özellikle hikaye gereği kimseyi öldürmeden oynama imkanı sunulması, farklı bir gameplay sağlıyor. Her selçuk karakterinin kendi özel yetenekleri ve taktikleri mevcut ve bu, savaşları daha dinamik hale getiriyor.

Bilinmesi gereken bazı eksiklikler ise; görsel tasarımın biraz geri planda kalmış olması. Özellikle teknik sorunlar ve 60fps’lik bir performans sunamaması gibi problemler göz önünde. Seslendirme ve müzikler ise oldukça başarılı; Türkçe çevirisi iyi bir denge kurmuş. Müziklerin de oldukça etkileyici olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak, *Rise of the Ronin* eğlenceli bir deneyim sunmakta. Eğer her yeni oyundan yenilikçi bir şeyler beklemiyorsanız, bu oyun keyifli bir zaman geçirmenizi sağlayabilir.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version