Çağımızda birçok oyunun piyasaya sürülmesi nedeniyle onları takip etme şansımız oldukça kısıtlı. Peki, bu kadar fazla seçenek arasında hangi oyuna yönelmemiz gerektiğini nasıl belirleyeceğiz? Bu sorunun cevabını vermek kolay değil. İncelemenin başında, bu konuyla ilgili kafamda pek çok soru oluştu. Bir oyunu diğerine tercih etmemizde belirleyici faktörler neler? Neredeyse eşit düzeyde başarılı ya da başarısız olan iki oyundan neden birine yönelirken diğerini göz ardı ediyoruz? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Elbette ki tanıtımlar ve reklam çalışmaları kararlarımız üzerinde etkili oluyor; ancak bunlara ek olarak, bazı oyunlar farklı nedenlerle dikkat çekebiliyor. Bu bağlamda kendimden bir örnek verebilirim.
Scarf’la ilgili ilk tanıtımları gördüğümde aklıma hemen Monochroma oyunu geldi. Bunun sebebi, ekranda gördüğümüz küçük bir çocuk ve onun boynundaki kırmızı atkı oldu. Bu güçlü çağrışım, “Scarf’a bir göz atmalıyım” düşüncesine sevk etti. Fırsatı bulduğumda, neden olmasın dedim. Monochroma ile benzerlik, yalnızca kırmızı atkı ve bulmaca-platform türünde olmalarıyla sınırlı. Bu noktada iki oyun da çok farklı özelliklere sahip. Scarf’ı takip listeme eklememin bir diğer nedeni ise, yeni bir İspanyol stüdyosunun ilk oyunu olması. Daha önceki deneyimlerimden, özellikle GRIS ve Blasphemous gibi yapımları düşündüğümde, İspanya’dan gelen projelerin benim için bir kredisi olduğunu söyleyebilirim. Şimdi gelin, Scarf’ın dünyasına dalalım.
Bir anne ile yavrusu ayrı düşmüş, buluştursak mı?
Oyunumuzun başlangıcında, anlatıcı bizi hikayenin özüne götürüyor. Ejderha formunda bir kozmik varlık, yavrusuyla birlikte nasıl ayrıldığını ve göçebe insanların, ondan kopardıkları güçle kendi dünyalarını nasıl inşa etmeye başladığını anlatıyor. Ancak bir gün, bu durumu tersine çevirecek bir kahramanın ortaya çıkacağını da ekliyor. Bu kahraman, bizim yönetimimizdeki isimsiz karakter oluyor. Amacımız, ana portal kapısını açmak için Okyanus, Çöl ve Orman gibi üç farklı dünyayı keşfederek küreler toplamak ve sonunda anne ile yavrusunu bir araya getirmek. Ancak oyunda ilerledikçe, görünen hikayeden farklı bir anlatımın içine gireceğiz. Hikayenin bu kısmını anlatıp oyun keyfinizi bozmak istemem; ancak bir kez daha oynamayı arzulayabileceğinizi belirtmekte fayda var.
Burada çevresel hikaye anlatımına dair bir şeyler söylemek istiyorum. Geçtiğimiz yılın en beğendiğim oyunlarından biri olan Unpacking, bu konuda örnek teşkil ediyordu. Oyun, hiçbir metin veya diyalog olmadan, oyuncunun eşyaları yerleştirirken hikayeyi anlamasına olanak tanıyordu. Scarf, bu konuda çok güçlü bir performans sergileyemese de, benzer bir yaklaşımı benimsemiş. Oyun içerisinde, bazen dış sesle hikaye detayları verilse de, önemli bilgiler duvar resimlerinde, gittiğimiz bölgelerin yapısında veya çözmeye çalıştığımız bulmacalarda gizli. Bu nedenle oyunu oynarken çevrenizi gözlemlemek için ara vermeyi unutmayın.
Bağımsız yapımların büyük bütçeli oyunlardan farkı, görselliğin gerçekçilik yerine, daha sade fakat kendine özgü bir estetik sunmasıdır. Bu durum, Scarf için de geçerli; daha basit ama tatlı bir görsellik sunuyor. Kırmızı atkı, Monochroma ile çağrışım yaparken, Çöl ziyaretimiz de Journey oyununu anımsatıyor. Genel anlamda, oyun görsel olarak yeterli bir performans gösteriyor; yalnızca karanlık alanlarda bazı sorunlar yaşadım.
Her şey göründüğü kadar güzel olmayabilir
Bana göre oyunun en büyük eksiği optimizasyon eksikliği. Yüksek sistem gereksinimi olmayan bir bilgisayarda bile FPS düşüşleriyle karşılaşmak pek anlamlı değil. Oyunda belirli türde bulmacalar mevcut. Yakamızda taşınan yavru ejderhamızın renk kaybettiği bölümlerde ona güç verecek küreleri toplamak, ejderhanın farklı formlarını açmak ve bulmacalarla yol açmak gibi görevler var. Bazı bulmacaların zorlukları zaman zaman değişkenlik gösteriyor. Birçok kişi bu durumdan hoşlanmayabilir; fakat aynı tür bulmacaların bir sonraki bölümde daha detaylandırılarak sunulması, benim için rahatsız edici olmadı. Scarf, tekrar eden bulmacalardan kaçınmaya çalışarak farklılaştırmaya özen göstermiş. Yine de, bazı bulmacalar daha iyi kullanılabilirdi; bu şekilde kısa kalan oyun süresi de uzatılabilirdi.
Özellikle birkaç bölümde hoşuma giden bulmacalar vardı. Özellikle son bölümlerdeki mini yaratıklarla oynadığımız saklambaç kısımları beni mutlu etti. Elbette, bazıları “Bu kadar basit bir bulmacada neyi sevdin?” diye sorabilir; ancak burada hikayenin akışıyla ilgili olduğu için kendimi kısıtlıyorum. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız, belki daha iyi bir anlayış geliştirebiliriz.
Scarf, hem hikayesindeki derinlik hem de tekrar bakmak isteyebileceğiniz detaylarla, bir kez daha oynamayı düşünebileceğiniz bir yapım. Kısa süreli oyun süresinin telafisi sağlanmış. Bu fiyatta bir miktar indirimle değerlendirilmesi gereken bir oyun. İspanya’dan yeni çıkan Universal Studios, bazı eksikliklerine rağmen genel olarak dikkate alınmayı hak eden bir yapımla oyunculara merhaba demiş; biz de onlara başarılar diliyoruz.