Yıldız Savaşları, kültürel endüstrinin en önemli markalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllar boyunca, filmleri, animasyonları, oyuncakları, koleksiyon ürünleri ve daha birçok farklı ürünle etrafımızı sarmaladı. Bu geniş ürün yelpazesinin yanı sıra, oyunlar da bu evrenin vazgeçilmez bir parçasıydı. Bugüne kadar rol yapma oyunlarından (RYO) yarış oyunlarına kadar birçok Star Wars oyunu gördük; bazıları aklımızda kalmayı başardı, bazıları ise hızla unutuldu. Electronic Arts (EA) açısından bakıldığında, Star Wars oyunları geliştirme süreci dalgalı bir seyir izledi. Örneğin, Star Wars: Battlefront II’nin aldığı ağır eleştiriler ve iptal edilen oyun projeleri, EA’yı karanlık bir yola sürüklerken, Star Wars Jedi: Fallen Order ile bu durumu tersine çevirdi. Bu önemli adımın devamı gelecek mi diye merakla beklerken, gözlerimizi Star Wars: Squadrons’a çevirdik. Acaba bu oyun, Jedi: Fallen Order gibi bizi mutlu edebilecek miydi? Bu soruların cevabını aramak için heyecanla bekledik ve nihayet oyunu deneyimleme fırsatını bulduk.
Neymiş şu Starhawk Projesi?
Oyunumuzun hikayesi, Endor Savaşı’nın ardından geçen bir dönemde geçiyor. Olayların merkezine iki ayrı uçuş ekibi alınıyor. Hikaye, İmparatorluk tarafında görev yapan Lindon Javes’in, mültecilere saldırı emri almasının ardından saf değiştirip direnişçilere katılmasını konu alıyor. Bu “ihanet”, Lindon’ın ekip arkadaşlarından Terisa Kerrill için büyük bir yıkım anlamına geliyor; çünkü Lindon, onun için bir akıl hocası ve bir usta. Olayın üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, Terisa’nın İmparatorluk’un önemli kumandanlarından biri haline geldiğini görüyoruz. Lindon ise, Yeni Cumhuriyet saflarında saygın bir komutan olarak karşımıza çıkıyor. Her iki kumandanın da deneyimli pilotlardan oluşan birer uçuş ekibi var: İmparatorluk’un Titan Squadron’u ve Yeni Cumhuriyet’in Vanguard Squadron’u.
Direnişçilerin gizli bir projesi var: Starhawk. Lindon, bu projeyi mümkün olduğunca gizli tutmaya ve destek olmaya çalışıyor; amaçları, İmparatorluk’a karşı kullanılabilecek yeni bir silah geliştirmek. Bu proje açığa çıktıktan sonra, Terisa’nın öncelikli hedefi bu uzay gemisini yok etmek haline geliyor. Titan ekibiyle uçarken direnişçileri avlamaya çalışırken, Vanguard ekibiyle de Starhawk projesinin hayata geçirilmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu oyunun senaryosu, öyle aman aman bir derinliğe sahip değil; ancak uzay çatışmalarımızı destekleyecek bir hikaye sunulmuş, bu da olumlu bir durum.
Hikaye kısmını noktalayıp oynanışa geçmeden önce, oyuna dair eleştirilerimden birini de paylaşayım. Eğer benim gibi bu tarz bir oyunu özlemle bekliyorsanız, ortalama 8-10 saat süren senaryo modunu tamamladığınızda hikayenin çok hızlı işlendiğini düşüneceksiniz. Detayların işlenmesi gereken yerler varken, hikaye üstünkörü geçilmiş gibi geliyor. Final sahnesi de, sanki oyun devam edecekmiş gibi bir izlenim bırakıyor. Ek içerik veya paket gelmeyeceğinin açıklanmasıyla birlikte, bu oyunun tek ihtimali bir devam oyunu olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir oyunun gelip gelmeyeceğini ise hep birlikte göreceğiz.
Eleştirilebilecek bir diğer nokta, karakterlerin hikayeye katkısı. Ara sahnelerde, “ne kadar iyi bir pilotsun, sana çok güveniyoruz” gibi övgülerle bolca karşılaşıyoruz. Ancak oyun, bu övgüleri hissettirecek şekilde ilerlemiyor. Hikaye içinde bizimle yol alan karakterlerin de ilgi çekici hikayeleri var, ama bu yönleri tam olarak verilememiş. Dolayısıyla, onların da akılda kalıcı olma şansı yeterince değerlendirilmemiş gibi görünüyor. Bu da bizi bir kez daha oyunun senaryo modunun hızlıca geçildiği sonucuna götürüyor.
Uzay Boşluğunda İt Dalaşı Zamanı!
Hikaye çok derin olmasa da, bizler oyun boyunca bolca uçup kaçıyoruz. Yıllardır özlem duyduğum bir oyun tarzıydı. Star Wars: Battlefront II’de de uzay çatışmalarına katılıyorduk, ancak doğrudan bu tür çatışmalara odaklanan bir oyun görmeyeli uzun bir zaman oldu. Aklıma gelen ilk örnekler X-Wing vs TIE Fighter, Wing Commander serisi ve Descent: Freespace. Yani, kabaca 20 yıl öncesinde kalan bir oyun tarzının yeniden canlandığını söyleyebiliriz.
Oyunun mantığı oldukça basit: Bulunduğumuz tarafa göre X-Wing, Y-Wing, U-Wing, A-Wing veya TIE Fighter, TIE Bomber, TIE Reaper, TIE Interceptor gibi uzay araçlarından birinin kokpitine geçiyoruz ve çatışmanın ortasına dalıyoruz. Senaryo modunda, başlangıçta X-Wing ve TIE Fighter ile başlarken, ilerleyen görevlerde yeni araçlar açılıyor. Görev öncesinde istediğiniz aracı seçebiliyorsunuz.
Bu uzay araçları farklı sınıflara ayrılıyor; dolayısıyla avantajları ve dezavantajları mevcut. Hızlı manevra yapan araçlarla çatışmalara girmek daha mantıklıyken, büyük savaş gemilerine saldırırken bombardıman araçları tercih ediliyor. Araçları özelleştirmek de mümkün; silah seçimi, zırh seçimi gibi değişiklikler aracınızın hızını, manevra kabiliyetini, dayanıklılığını etkiliyor. Çevrimiçi modda görsel özelleştirmelere de gidebiliyorsunuz.
Senaryo kısmına odaklanan bir oyuncuyum; genelde multiplayer bölümlerine pek göz atmıyorum. Ancak, Squadrons’un bu kısımda da keyifli bir deneyim sunduğunu söylemeliyim. Belki uzun soluklu olmayacak, ama yine de arkadaşlarınızla uzay boşluğunda düşman avına çıkma fırsatı bulabilirsiniz. Görev yapıları genellikle saldırı ve savunma şeklinde, ama detayları farklılık gösteriyor. Örneğin, büyük savaş gemilerine saldırmak ile avcı gruplarına saldırmak arasında önemli farklılıklar var.
Görevlerin tekrar oynanabilirliği için bazı madalyalar düşünülmüş. Görevleri belirli bir sürede veya hiç ölmeden tamamlamak gibi hedeflerle, ekstra motivasyon sağlanıyor. Genel itibarıyla değerlendirildiğinde, oyunun ruhuna uygun bir deneyim sunduğu söylenebilir. Uzay aracının kalkanını belirli bölgelere yoğunlaştırmak veya enerjiyi silahlara yönlendirmek gibi taktiksel yönlendirmeler hızlıca yapılabiliyor. Kısacası, bir X-Wing veya TIE Fighter’ın kokpitine geçmek deneyimini oldukça iyi bir şekilde sunuyor.
SW Squadrons, görsel açıdan da beklentileri karşılıyor ve ses efektleri de kesinlikle Star Wars tadında. Yani bu yönleriyle, hoş bir deneyim bizleri bekliyor. Hikaye kısmının tadı damakta bırakan kısalığı ve detayların yeterince işlenmemesi bir kenara, uzun zamandır özlem duyduğumuz uzayda it dalaşı temalı iyi bir oyunla karşı karşıyayız. Keşke bu malzeme daha iyi değerlendirilebilseydi, adamakıllı bir macera sunabilseydi. Ne diyelim, kısmetse böyle bir devam oyunu da görürüz.