Stasis: Bone Totem İncelemesi – Korkunun Derinliklerine Yolculuk

Stasis: Bone Totem incelemesiyle korkunun derinliklerine dalın. Bu sürükleyici deneyim, hayal gücünüzü zorlayacak.

admin

Bugün hangi korku filmine göz atacağınızı düşünmekten vazgeçin ve Stasis oynamaya karar verin. Tam 8 yıl önce bu oyunun incelemesine yazdığım sözlerle aynı fikirdeyim; Stasis zamanın sınırlarını zorlayan ve oyuncularını son derece etkileyici bir korku atmosferine sürükleyen bir yapım. Bone Totem de bu mücadelede ondan farksız değil. Bu incelemeyi de yine aynı duygularla sonlandırmak isteyebilirim, kim bilir? Christopher ve Nicolas Bischoff kardeşler, önceki oyunları Beautiful Desolationdan sonra yeniden Stasis evrenine dönmeyi tercih ettiler. İlk oyunun sona ermesi, bir devam oyununa duyulan ihtiyacı pek ifade etmiyordu ve sonrasında tamamen ücretsiz sundukları Cayne ile yeni karakterlerle alternatif bir hikaye geliştirmişlerdi. Bu nedenle Bone Totem için kesinlikle bir devam oyunu demek yanlış olur; dolayısıyla önceki oyunları bilmeniz gerekmiyor. Fakat yine de o oyunları oynamanızı tavsiye ederim, çünkü gerçekten harika korku deneyimleri sunuyorlar.

Korkuyu Uzaklarda Arama

Hikaye bu sefer Dünya’da geçiyor. Okyanustaki hurda parçalarını toplayarak yaşamlarını sürdüren Mac ve Charlie O’Bannon adındaki bir çift, bir fırtına esnasında dev petrol sondaj kulesine rastlarlar. Kızlarını kaybetmelerinin üzerinden bir süre geçmiş ve bu ikili kendilerini işlerine kaptırmışlardır. İşte böyle bir hurdada, hayatlarını yeniden yapılandırma şansı bulduklarını düşünürler. Kuleye ayak bastıklarında karşılaştıkları cesetten etkilenip hemen geri dönmek isteseler de, tesisin derinliklerinde gizli bir şeyler olduğunu fark ederler. Aslında bu sualtı laboratuarının korkunç sırlarla dolu olduğunu bilmiyorlar.

Oyunda yalnızca iki karakteri yönettiğimizi düşünebilirsiniz fakat aslına bakarsanız bu sayı üçtür; çünkü O’Bannon çiftinin en sevdikleri oyuncak akıllı ayıları Moses da devreye girmektedir. Mac ve Charlie arasındaki ilişki, kaybettikleri kızları ve sualtı mezarında birbirlerinden ayrı kalmanın getirdiği stresle başa çıkmaları sırasında mükemmel bir şekilde yansıtılmış. Üstelik Moses’ın çocuk sesinin saflığı, durumu daha eğlenceli hale getiriyor. Stasis: Bone Totem oyunu, Aibell tarafından Türkçeye çevirisi yapılan ve oldukça başarılı bir şekilde sunulan bir yapı. Özellikle Moses’ın “Canım Charlie” gibi diyalogları o kadar şirin olmuş ki, neredeyse çevirilere tamamen odaklanmış durumdaydım.

Bone Totem’in hikaye anlatımı, Mac, Charlie ve Moses’ın bu dev sualtı laboratuarında başlarına gelenlerin yanı sıra bulabileceğiniz çok sayıda PDA ile süsleniyor. Bu PDA’lardaki mailleri okumak, orada yaşanan olaylar hakkında daha net bir fikir edinmenizi sağlıyor; ayrıca bazıları bulmacalarla ilgili ipuçları da sunabiliyor. Bu nedenle, hepsini okumanız faydalı olacaktır.

Stasis: Bone Totem, beni son zamanlarda gerçek anlamda zorlayan bir adventure oyunu oldu. The Brotherhood, bu zorluğunun farkında ve bu nedenle oyunun yanında tam çözüm rehberini de Steam’de yayınladılar. Destek Paketinde harika hazırlanmış bir çözüm rehberi de mevcut. Ancak ben bu yardımları kullanmayı reddettiğim için, oyuna çok daha fazla zaman harcadım.

Yoksa Siz Zübürüttin Füzyon Sönümlendiriciyi Duymadınız Mı?

Bu zorluğun kaynağını biraz daha açmak isterim. Oyunu üç farklı karakterle oynadığımızı söyledim, ancak bu karakterlerin envanterleri ve yetenekleri birbirleriyle örtüşmüyor. Kuantum sırt çantaları sayesinde, eşyaları anında diğer karakterlere ‘ışınlayabiliyorlar’. Bu durum, Moses ile bulduğunuz eşyaların sadece onun bulmacalarında değil, diğer karakterlerin bulmacalarında da kullanılabilmesi anlamına geliyor. Mac, kaba kuvvetiyle eşyaları parçalara ayırabilirken, Charlie ise farklı nesneleri birleştirebiliyor. Ancak burada bir sorun mevcut: Örneğin elinizde bir telefon var ve ona ihtiyaç duyuyorsanız, hemen parçalamak niyetinde olabilirsiniz. Bu sayede elinize bir telefon ekranı ve bir batarya geçebilir. Ancak başka bir şey gerekiyorsa, tam olarak neyi parçalayıp neyi birleştirmeniz gerektiğine dair tahminde bulunmak zorlaşıyor.

Oyun boyunca karşılaştığınız parçaların çoğu oldukça ilginç ve füturistik bir temaya sahip oldukları için neyi parçalayıp neyi birleştirmeniz gerektiğini bilmek güçleşiyor. Her bulmacayı çözmek için zaman harcamanız gerekebilir, ama bulmacalar kesinlikle mantık çerçevesinde oluşturulmuş. Ekranda etkileşime geçebileceğiniz her nesne mavi çizgilerle gösterilirken, yeşil çizgiler etkileşim dışı ancak bilgi veren nesneleri belirtiyor. Önceki oyunlarda gördüğümüz gibi, Bone Totem’de de bir ‘incele’ tuşu yok; çünkü farenizi bir nesnenin üzerine getirdiğinizde, onun hakkında bilgiler hemen görünüyor.

Oyunu Bitirdim, Demek ki Çok Zeki Bir Ayıyım

Asıl konum grafiklerdi. The Brotherhood, her oyunda kendini daha da geliştiriyor ve Bone Totem bunun en iyi örneklerinden biri. Özellikle 3D’ye geçilen ara sahneler ve ölüm sahneleri oldukça etkileyici. Evet, ölüm söz konusu; Stasis serisinde ölmek doğal bir durumdur. Hatta birçok başarı, gizli ölümleri bulmaya odaklıdır. Yani korkmayın, o asidi karakterinizin üzerine dökmeyi deneyin ya da korkutucu bir yaratığın sizi beklediği bir tünel boyunca kafanızı uzatmayı hesaba katın. Hem başarı elde edersiniz, hem de özenle hazırlanmış korkunç ölüm sahnelerini izlersiniz. Aynı zamanda oyun birkaç saniyeden geriden başlar.

Karakterlerin seslendirmeleri, başta Moses olmak üzere gerçekten Oscars’ı hak edecek seviyeye ulaşmış durumda. Beklediğimden çok daha iyi bir performans. Özellikle Faran karakterinin hikayesi de oyunun zirve noktalarından birini oluşturuyor. Stasis: Bone Totem, korku ve adventure türlerinin mükemmel bir birleşimi deneyimi sunuyor. Özellikle zorlayıcı oyunları tercih edenler ve sabırsızca bir bulmacanın üstesinden gelmek için pes etmeyen oyuncular, Bone Totem‘in her anından büyük bir zevk alacaklardır.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version