Strangeland: Karanlık ve Grotesk Bir Macera Deneyimi
Strangeland: Karanlık ve grotesk bir macera deneyimi ile gerçeklikten kopun. Zihin bükücü bulmacalar ve derin atmosfer sizi bekliyor.
7 saat önce

2012 yılında piyasaya sürülen Primordia, Wormwood Studios’un ilk oyunu olmasına rağmen, gerçekten de olağanüstü bir point ‘n click adventure deneyimi sunuyordu. Oyunun senaryosu son derece etkileyiciydi; hikayenin anlatım biçimi, karakter derinliği ve yapılan göndermeler gerçekten dikkat çekiciydi. Üstelik, tam 7 farklı sonu bulunuyordu ve bu sonlar, yalnızca ‘laf olsun’ diye hazırlanmamış, her biri kendi içinde anlam taşıyan sonlardı. Bu nedenle, Wormwood’un yeni oyunu Strangeland’i duyduğum andan itibaren büyük bir heyecan içine girmiştim. Paylaşılan ilk ekran görüntüleri ve hikaye detayları, bizi oldukça tuhaf bir deneyimin beklediğini gösteriyordu. Strangeland, karanlık ve tuhaf bir hikaye sunacak gibi görünüyordu ki bu bile oyunu sevmem için yeterli bir sebepti aslında.
Son zamanlarda birçok kaliteli adventure oyunu çıkmasına rağmen, sürüden farklı temalara değinen oyun sayısının bir elin parmağını geçmemesi düşündürücü. Gönül, Dark Seed, Sanitarium veya I Have No Mouth and I Must Scream gibi uç hikayeler anlatan daha fazla oyun görmeyi arzuluyor. Strangeland’e adım attığımda, o ışıklı Strangeland tabelasının önünde kendimi deli ceketi giymiş gibi hissettim ve içimden “aha, işte o oyun, bu oyun” dedim.
Bir Karnaval Dünyası
Strangeland, gerçek anlamda çarpık bir karnaval dünyasında geçiyor. Bu evrende, dev bir palyaço kafası sirk çadırının girişini oluşturuyor ve karanlık espriler yapıyor. Kuzgunlar konuşuyor, kör bir adam duyduğu kelimeleri kağıtlara karalıyor ve bir kadın çadırın ortasında bulunan kuyudan defalarca aşağı atlıyor. Biz ise, o kadını durduramıyoruz. O kadın kimdir, biz kimiz ve ölmesini nasıl engelleyebiliriz? İşte oyunun hikayesi bu sorular çevresinde şekilleniyor.
Strangeland, baştan sona metaforlar ve grotesk görüntülerle dolu bir deneyim sunuyor. Spoiler vermemek adına fazla detaya girmeyeceğim, ancak oyundaki neredeyse her karakter ve her tuhaf yaratık, aslında hayatımızdan bir parçayı temsil ediyor. Belki de delirmiş birinin beyninin içindeyiz; kim bilir? Bu oyunda hata yapmak yok, ama ölmek var. Hani eski Sierra adventure oyunlarında aniden ölürdük ya, Strangeland’de ölmek bazen ilerlemek anlamına geliyor. Her öldüğümüzde kendimizi o ilk tabelanın altında buluyor ve bazen bu sayede bulmacanın bir parçasını kafamızda çözmüş oluyoruz.
Görsel Estetik ve Atmosfer
Tüm bu karanlık tema, oldukça başarılı bir grafik tarzıyla sunuluyor; buram buram H.R. Giger estetiği taşıyan görsellerle dolu. Bu dünyada organik ile inorganik, canlılarla makineler, ölüler ve yaşayanlar, hayvanlar ve yaratıklar iç içe geçmiş durumda. Yakın çekim karakter görselleri son derece detaylı ve akıcı bir şekilde animasyonlanmış. Buraya kadar her şey dört dörtlük gözüküyor.
Oynanış ve Bulmacalar
Ancak oyun, ‘oynanış’ kısmına geldiğinde Primordia’nın sunduğu başarıyı tam olarak ortaya koyamıyor. Renk paletinin karanlık ve karmaşık yapısı, işimize yarayacak bazı nesneleri bulmayı zorlaştırıyor. Örneğin, bir metal çubuğu ve bir cam parçasını tespit etmek oldukça güç. Oyunda, diğer benzer oyunlarda bulunan bir “hotspot” tuşu yok; yani eski usül ‘piksel avı’ yapmanız gerekiyor, bu da zaman zaman can sıkıcı olabiliyor. Bu kadar orijinal bir tarz ve hikaye sunan bir oyunun bulmaca konusunda zayıf kalması üzücü. Hala “iple kancayı birleştir, al sana tutma kancası” gibi klasik bulmacalar var mı, diye düşünüyorum. Neyse ki, kapının altına kağıt koyup anahtarı üzerine düşürme bulmacası yok. Gönül isterdi ki, bulmacalar daha fazla ve daha zor olsun; fakat oyun boyunca takıldığım tek bir nokta bile olmadı. Mekaniksel bulmacalar ise (örneğin, bir ışığa basınca etrafındakilerin sönmesi) atmosfere pek de uygun düşmemiş. Daha orijinal ve yaratıcı şeyler beklerdim. Takıldığınız bir yer olduğunda, telefondan 0 numarasını arayarak ipucu alabiliyorsunuz. Yani oyun, zaman kaybetmenizi istemiyor, asıl derdi hikayesini anlatmak.
Karanlık Temalar ve Sonuç
Hikaye demişken… Strangeland, ölüm, intihar, yas, kendine zarar verme, suçluluk duygusu gibi temalarla dolu. Oyunun Steam sayfasında da bu uyarı yapılmış durumda. Bir noktada, bir bıçağı kendinize saplayabiliyor veya kendinizi boşluğa bırakabiliyorsunuz. Eğer bu tür temalardan etkileniyorsanız, bu oyunun sizin için pek uygun olmayabileceğini söyleyebilirim.
Oyunun başında kafanızda kurduğunuz hikaye ile sonlara doğru anladığınız hikaye arasında belirgin farklar olacak. Bu da oyunun anlatımındaki başarılardan biri. Ancak, oyunun süresi (yaklaşık 4 saat) bu farklı adventure deneyiminin tadının damakta kalmasına neden oluyor. Primordia’da olduğu gibi Strangeland’de de birden fazla son mevcut. Bunların üçü için kötü demek mümkün, ama tüm sonları görmek için oyunu baştan oynamanız gerekmiyor. Tüm sonlar, oyunun finalinde vereceğiniz kararla belirleniyor ve bu sayede önceki kaydınızı yükleyerek hepsini görebiliyorsunuz. Ancak, bu farklı son olayı, Primordia’nın bir adım gerisinde kalmış durumda.
Eksiklerine veya ‘daha iyi olabilecek’ noktalarına rağmen, Strangeland kesinlikle oynanması gereken bir adventure oyunu. Özellikle farklı türde, rahatsız edici içeriklere sahip, karanlık bir macera oyunu arıyorsanız Strangeland doğru bir seçim. Hele ki bu fiyata, Wormwood Studios gibi hevesli ve yaratıcı bir ekibe destek olmamak ayıp olur. Umuyorum ki Wormwood, bir sonraki oyununda buradan edindiği deneyimleri üstüne koyarak, Primordia’yı geçecek bir oyunla karşımıza çıkacaktır.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?