Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

4

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Korku ve gerilimin bir araya geldiği "The Devil in Me" ile unutulmaz bir malikanede hayatta kalma mücadelesine hazır olun!

admin

6 saat önce

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Korku oyunlarına olan tutkum oldukça büyük. Özellikle hastane, otel veya malikane gibi çok odalı ve katlı alanlarda geçen oyunlar beni daha da etkiliyor. Supermassive Games’in The Dark Pictures Anthology serisiyle olan ilişkimin biraz karmaşık olduğunu düşünüyorum; çünkü bu oyunları çoğunlukla korku kategorisine sokmak yerine daha çok gerilim olarak değerlendirmek istiyorum. Önceki oyun olan House of Ashes’a yeterince ısınamasam da, sezon boyunca sunulan hikâyeler oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcıydı; bu da serinin en güçlü yönlerinden biri. Sezon finali olan The Devil in Me, özellikle bir malikanede geçiyor olmasıyla dikkatimi çekti ve “şeytan yine neler yapacak” merakıyla hikâyeye daldım.

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

The Devil in Me, serinin usta olduğu iki konuda yine oldukça başarılı: Hikâye anlatımında merak unsuru son ana kadar canlı tutuluyor ve atmosfer ustaca oluşturulmuş. Amerika’nın en tanınmış seri katillerinden biri olan H. H. Holmes’a saplantılı bir hayranlık duyan biriga, belgesel çeken bir ekibi malikanesine davet ediyor ve “Gelin burada çekim yapın!” diyor. Ekibin yönetmeni bu fırsatı geri çevirmeyerek, zihinlerdeki klasik “En kötü ne olabilir ki?” düşüncesiyle ekibi toplayıp adada konumlanan o malikaneye doğru yola çıkıyor.

Antoloji boyunca olduğu gibi, 5 kişilik ekibimiz başlangıçta tamamen huzurlu ve başlarına geleceklerden habersiz. Malikaneyi keşfettikçe olayların gelişimi baş gösteriyor ama oyunun tamamını anlamak için çevredeki bilgi parçalarını toplamak zorundasınız. Bu durum, sadece gitmeniz gereken yerlerden değil, girilebilecek her odadan ve köşe başından bilgi toplamakla mümkün oluyor. Grafikler ve özel olarak ışıklandırmalarda kayda değer bir ilerleme mevcut; gıcırtılar, rüzgarın uğultusu gibi atmosferi güçlendiren sesler de oldukça iyi bir şekilde aktarılmış, bu nedenle malikanede dolaşmak son derece keyifli.

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Tek tuşla kalp hızı ayarlanır

İlk oyundan beri devam eden bir diğer mesele ise karakter animasyonlarının yavaşlığı. Bu durum her oyuncuyu rahatsız etmiyor olabilir fakat benim için oldukça can sıkıcı. Bir belgede işlem yapmak bu kadar uzun sürmemeli; önce elini uzat, sonra kâğıdı al, kaldır, çevir… Gerçekten sıkıcı. Sürekli okunacak şeylerin olduğu bir oyunda bu hantallık can sıkıcı hale geliyor. Aynı sorun yürüyüş ve koşma animasyonlarında da mevcut. Artık daha akıcı hareketler bekliyorum bu seriden; zira sabrım azalıyor. Ayrıca, QTE (quick time event) mekanizmasını da pek beğenmediğimi belirtmek isterim. Ekranda aniden belirip hızlıca kaybolan komutları ayırt etmek zorundayım, bu durum bazen dalıp gitmemle sonuçlanıyor. Komutu zamanında görmezsem, karakter düşüyor ve bu da çok kötü sonuçlara yol açabiliyor. Bu sistemi gerçekten sevmiyorum. Belki ileride sevdirecek bir oyun üretirler ama şu ana kadar hiç başarılı olamadım. Bir de kalp atışı kontrol mekanizması hâlâ tuşla yapılıyor. Evet, ilk başta güzel bir fikirdi ama artık yeter.

Serinin diğer yapımlarından farklı olarak bu oyunda, karakterlerin taşıdığı fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı gibi yeni eşyaları kullanabiliyoruz. Bu da küçük bir envanter sistemi anlamına geliyor ama yine de kullanımı oldukça kısıtlı; karakterlere özel eşyaları yerinde kullanmak ve bulduğunuz bir anahtarla hemen yanınızdaki kapıyı açmaktan ibaret. Ayrıca bazı yerlerde zıplayarak geçmek gibi yenilikler var, bunun dışında oyun mekaniklerinde kayda değer bir değişiklik yok. İkinci sezonda daha akıcı ve yenilikçi bir deneyim bekliyorum.

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Komik dehşetler

Teknik açıdan oyun, pek iyi bir şekilde cilalanmamış gibi görünüyor. Aniden kesilen ara sahneler, ilerleyişi imkansız kılan hatalar ve ani fps düşüşleri ile genel performansı oldukça sorunlu. Karakterlerin yüz ifadeleri bazı sahnelerde komik bir şekilde çıkarken iniş çıkışlar, çoğunlukla dehşet anlarında ise daha da komikleşiyor. Özellikle korkunç olayların yaşandığı anlarda yüz mimikleri oldukça garip görünüyor, bu da gerilim oyununda beni gülümsetiyor.

Karakterlere gelirsek, başroldeki İrlandalı aktris Jessie Buckley’i hatırlıyorsunuzdur; 2020’deki başarılı filmlerden “I’m Thinking of Ending Things”te oynamış. Bunun yanı sıra, diyaloglardaki gariplikleri de belirtmek isterim. En kötü olaylarla karşılaşsanız bile hâlâ espri peşinde koşan veya karşılaştığı durumlara şaşıran karakterler, inandırıcı olmaktan uzaklaşıyor. Gerilim dolu bir malikane çevresinde hayatta kalmaya çalışırken espri yapmayı bırak ya da “Nasıl yani?!” demekten vazgeç artık. Bu oyunda da sık sık yaşadığım bir durum ve notlara öfkeyle kaydetmişim.

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Gerçek şeytanı arıyorsanız başka malikaneye

The Devil in Me, Pip Torrens’ın merak uyandıran anlatımıyla dikkat çeken, finale kadar sürdürülen hikaye sunuyor. Ancak hantal bir oynanış, teknik sorunlar ve akılda kalıcı karakter eksiklikleri benim için puan kaybettiriyor. Eğer antolojinin diğer oyunlarını veya interaktif hikâyeleri seviyorsanız bu oyunu da seveceğinizden eminim; çünkü hikâye ve atmosfer oldukça tatmin edici. Özellikle birlikte oynayacağınız arkadaşlarınız varsa, oyun çok daha eğlenceli hale gelecektir. Ama ciddi ve korkutucu bir oyun arıyorsanız, bu malikaneden uzak durmanızı öneririm.

The Devil in Me: Korku ve Gerilimin Karşılaştığı Malikane Deneyimi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?