Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

8

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

"The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası"yla kültürün derinliklerine dalın, sürükleyici hikayeleri keşfedin ve edebiyatın farklı yüzlerini tanıyın.

admin

5 saat önce

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Son birkaç ay, point & click macera oyunları severler için gerçekten de bir cennet ortamı sundu. Kathy Rain 2, Rosewater, Old Skies gibi farklı ve etkileyici yapımlarla tanıştık. Bu listeye, daha önce bahsettiklerimden oldukça farklı ancak bir o kadar etkileyici olan bir oyunun eklenmesinden dolayı mutluyum. Hoş geldin The Drifter, iyi ki geldin.

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Powerhoof tarafından geliştirilen The Drifter’da Mick Carter karakterini canlandırıyoruz. Hikaye, oyunun adıyla müsemma bir tren vagonunda başlıyor. Drifter kelimesi, avare ve başıboş olma durumunu ifade ediyor ve Mick de tam olarak bu durum içerisinde. Bu vaziyetin sebeplerini oyun ilerledikçe anlayacağız, ancak başlarda gördüğümüz sahnelerde Mick’in bir çatışmanın içinde yer alışı, teknolojiyle donanmış askerler tarafından kovalanışı ve su dolu bir rezervuara düşerek boğulması gibi olaylarla karşılaşıyoruz. Evet, Mick boğuluyor ve yeniden ölüyor, ama daha sonra aynı ana geri dönüyor. Şaşırdınız, değil mi? Bu durumda oyun mekanizmasını sorgulamak şart. Mick’in ölümünden birkaç saniye öncesine dönerken bu defa onu kurtarmak için harekete geçiyoruz; bu sırada gelişen olaylar bizi karışık bir durumun içine sürüklüyor: yaratıklar, korkunç cinayetler ve delirmiş bir bilim adamının obsesyonları.

The Drifter, pulp kültürü açısından oldukça güzel bir örnek. Yapımcı, hikayenin Stephen King, Michael Crichton ve John Carpenter gibi yazar ve yönetmenlerden esinlendiğini belirtiyor. Benim favori yazarım King ve favori korku filmi yönetmenim Carpenter olunca, bu oyunu sevmemek gerçekten zorlaşıyor.

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Grafikler, düşük çözünürlüklü piksel sanatı şeklinde tasarlanmış, yani birkaç pikselle çok şey ifade etmeye çalışan bir yapıdayız. Genel olarak sahneler oldukça hoş, ozploitation tarzını da güzel bir şekilde yansıtmış. Ancak envanter sistemi biraz zayıf kalmış; düşük çözünürlük nedeniyle envanter ekranındaki ikonlar, eşyanın ne olduğunu anlamakta yeterli olamıyor. Çok aşırı bir hata değil, ama değerlendirilmesi gereken bir unsur. The Drifter’ın hikayesi, toplamda dokuz bölümden oluşuyor. Her bölüm sonunda “bölüm sonu” ifadesiyle kaydedip çıkmak isteyip istemediğinizi soruyor. Oynarken adeta bir dizi sezonu izlermişiz gibi hissediyoruz. Başlangıçta tempolu olan oyun, ortalarda biraz düşse de özellikle 7. bölümden itibaren sürekli sürprizler sunuyor. “Bunu asla tahmin edemezdim” dediğiniz çok sayıda olay arka arkaya gelişiyor ve nedenlerini öğreniyoruz.

Bunlar spoiler olarak değerlendirilmeyecek ama hikayenin duygusal yönüne değinmeden geçemeyeceğim. Mick Carter’ın bir avare olmasının sebebi, çok sevdiği birini kaybetmiş olması. Kaçıncı çözüm bulduğunu düşündüğümüzde, bu kaçış bir tür unutma isteğiyle birleşiyor. Hayatımızdaki kötü olayları silmek mümkün değil. Bu süreçte Mick’in düşünceleri, bende Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind) filmine dair anılar uyandırdı. İçsel bir acı içerisindeki biriyle empati yapmak zor; fakat Mick için hem üzülüyor hem de zaman zaman kızıyoruz. İnsanların geçmişiyle ilgili yaşadığı olumsuzluklar, kesinlikle iyi anılarla silinemez.

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Oyun bulmaca yönünden zorlayıcı değil; bulmacalar mantıklı bir sıralama ile ilerliyor ve genellikle ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Mick Carter’ın düşünce menüsünde karşılaşılan olaylar ikonlarla temsil ediliyor ki bu sistem, oyuncuya ne yapması gerektiği hakkında ipuçları sunuyor. Bunun yanı sıra, bazı bulmacalar da fazlasıyla basit kalmış; örneğin, arabaya benzin lazım olduğunda bir yan ekrana geçip orada bir benzin bidonu bulmak gibi. Klasik envanter ve ortam bulmacalarına ek olarak bir de ölüm bulmacaları mevcut ki bu, The Drifter’ın en güçlü yönlerinden biri. Ölüp diriliyor ve bu dönüşümle birlikte ne sebeple öldüğümüzü görüp çözüm bulmaya çalışıyor, bu yolla oyunu az sayıda ölümle tamamlama başarımı elde edebiliyorsunuz.

Seslendirme ise gerçekten etkileyici. Başroldeki Mick’in yer yer abartılı ve heyecanlı duygularını mükemmel yansıtıyor Adrian Vaughan. Genel olarak karakterlerin seslendirmeleri, oyunun atmosferini bir kademe daha yükseltiyor. Müzikler ise tıpkı 80’lerin ucuz filmlerinden çıkmış gibi, kesinlikle çok hoşuma gitti.

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Sonuç olarak, macera oyunlarını seviyorsanız The Drifter, sürükleyici bir hikaye ve kaliteli bulmacalar sunuyor. Bazen temposu düşse de merak duygunuzu sonuna kadar canlı tutmayı başarıyor. Ben oyunu 8 saatte bitirdim; bu tür bir oyun için oldukça ideal bir süre olduğunu düşünüyorum. Başından güzel bir dizi izler gibi kalktım ve sizin de aynı deneyimi yaşayacağınıza inanıyorum.

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

The Drifter: Pulp Kültürün Etkileyici Macerası

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?