Harebrained Schemes’in son şaheseri The Lamplighters League, Paradox’un kanatları altında uçmaya çalışırken, tam olarak beklenen uçamayıp yere çakılmış görünüyor. 1930’larda alternatif bir evrende geçen bu oyun, kadim bir tarikatı kurtarmak için mücadele eden oyuncuları konu alıyor. Evet, bu cümle bile kulağa oldukça havalı geliyor, değil mi? Fakat oyunun çıkışı sonrası gelen yorumlar, beklenenin aksine oldukça sıradan! Yani 1930’larda “bir tarikatı kurtarma” gibi heyecan dolu bir vazifeye çıkıp, halk arasında pek de ses getiremeyen bir kahraman gibi geri dönüvermek. Duyar gibiyim, “Ama neden, neden?” diyen oyuncuların feryatlarını.
3 Ekim’de Xbox Series X/S, Steam, Epic Games Store ve elbette ki Game Pass’te sahne alan bu yapım, notlarıyla da pek bir hava yaratamamış. Belki de oyun o kadar sıradan bir deneyim sunuyor ki, o kadar çok beklediklerinden ötürü hissedilen hayal kırıklığı, oyuncuların zihninde daha ağır bir yer edinmiş olabilir. Elimizde, “Efsane bir tarikatı kurtarmaya çıkıyoruz!” temasını kaybetmeden, neden istediğimiz gibi bir sonuç elde edemediğimizi sorgulayan bir hikaye ile birlikte geliyoruz.
Fredrik Wester, Paradox Interactive CEO’su, geçtiğimiz günlerde düzenlenen mali toplantıda bu durumu şöyle özetledi: “The Lamplighters League kendi çapında çok eğlenceli, ancak genel satışlarda beklentinin altında kaldı.” Ne de olsa, CEO’lar bu gibi durumlarda diplomacı gibi davranmayı çok iyi beceriyorlar! Şirketin abonelik tabanlı sistemlerdeki ilgiye vurgu yapması ise pek çok şeyi düşündürüyor. Belki de oyun, ilginç ama bir o kadar da anlaşılmaz bir mekânizmaya sahip olduğu için oyuncuların gözünde o kadar da güçlü bir konsept olmayı başaramadı. Hani bazen böyle neşeli, tuhaf ve biraz da karamsar dönemlerde insanlar ciddiyetle bakmakta zorlanır ya, işte The Lamplighters League de biraz böyle bir durum. Tam olarak ciddiyete veda mı, yoksa eğlenceye veda mı? Kendi içinde bir bulmaca.
Özellikle, oyun projelerinin doğası gereği riskli olduğu bilgisini paylaşan Wester’ın açıkladığı gibi “İstediğimiz performansa ulaşamadık.” ifadeleri, burada biraz hüzünlü ama bir o kadar da komik bir durumu yansıtıyor. Oyun alanındaki projeler, adeta bir kumar masası gibi. “Yeter!” demeden o zarları atıyorsun ve umarım bu sefer kazanırsın diye umuyorsun! Ancak ne yazık ki bazen o zarlar, tam olarak bekleneni veremeyebiliyor. İşte bu da Paradox’un canını sıkarken, onlara daha iyisini yapmak için bir teşvik olma özelliğine sahip. Gerçekten de sinir bozucu ama bir o kadar da umut verici bir durum!
Sonuç olarak, The Lamplighters League gibi yapımlar, bazen beklenmeyen sonuçlarla karşımıza çıkabilir. İlgi çekici bir hikaye ve dönem için harika bir atmosfer sunan bir oyun, ancak sonunda şöyle bir hayal kırıklığı yaratabilir: “Böyle bir temadan daha fazlasını bekliyordum, benim tarikatı kurtarmak için böyle bir cesareti yok muydu?” İşte böyle günlerin getirdiği bir komik durum, sanatın ve eğlencenin ne kadar karmaşık olabileceğini bir kez daha gösteriyor!