The Serpent Rogue: Zorlu Oynanış ve Beklentileri Aşamayan Bir Deneyim

Büyük bir oyun döneminden geçtik. Elden Ring ve Horizon gibi birçok oyun, son birkaç ayda piyasada yer aldı. Şimdi, büyük bir oyun olmadan biraz rahatlamak ama aynı zamanda heyecanı da kaybetmemek adına sizlere önereceğim bir oyun var: The Serpent Rogue. Bu oyun, Orta Çağ’da bir veba doktorunun simyacı ve kaşif olarak kötü bir gücü durdurmaya çalıştığı bir hikâyeye sahip. Konsept olarak tanıdık bir senaryo içinde, “Corruption” adı verilen bu kötü gücün bulunduğu yeri yaşanmaz hale getirmesini engellemeye çalışıyoruz.

Oyunumuz, “Ben Roguelite bir oyunum” diyerek oldukça zorlu bir deneyim sunuyor ve öldüğünüzde devam etmeniz için pek bir teşvik sunmuyor. İlk saatlerinizde oyuna uyum sağlamak oldukça zorlayıcı bir hal alıyor. Bir anda kendinizi yoğun bir aksiyonun içinde buluyor ve ne yapmanız gerektiğini keşfetmeniz bekleniyor. Bu durum, bazı oyuncular için ilgi çekici olabilirken, diğerlerini oyundan soğutabilir. Öldüğünüz anda, topladığınız her malzeme kaybolduğu için oyun gerektirdiği dikkat ve strateji ile oyuncuyu zor bir duruma sokuyor.

Her ne kadar yeniden canlandığınızda kaybettiklerinizi almak için bir şansınız olsa da, bir kez daha öldüğünüzde bu şansı kaybediyorsunuz. Bu nedenle, topladığınız kaynakları kullanmak için sınırlı bir zamanınız var. Ayrıca, keşif ve zanaat yapma yetenekleriniz üzerinde de büyük bir baskı var. Bu, oyunu daha yoğun bir hale getiriyor fakat bazı oyuncular için gereksiz bir baskı oluşturabileceği göz önünde bulundurulmalı.

Farklı bir perspektif… Yalnızca kötülük sizi kendine çekmez; karakterlerinizi kendi tarafınıza da çekebilirsiniz. Bu açıdan oyunu oldukça beğendim ve daha ilk dakikalardan bir köpeği dost edinmeyi başardım. Bu köpeği besleyebilir, onunla oyun oynayabilir, savaşlarda yanınızda götürebilir ve tehlike hissettiğinizde onu kampa geri gönderebilirsiniz. Oyun, kamp alanında birçok karakter ile birlikte köpekler ve diğer yaratıklar ile dolaşan insanları gözler önüne seriyor.

Her şey oldukça ilginçken, Türkiye’deki fiyatı görünce tüm düşüncelerimi gözden geçirmek zorunda kaldım. Gerçekten de bu oyun 170 TL eder mi, emin değilim. Evet, keşif ve araştırmalar belirli bir süreyi kapsasa da başlayışta zorluklar oyuncular için büyük bir engel olabilir. Ayrıca, dövüş sistemi de beni hayal kırıklığına uğrattı; en son bu tarz bir deneyimi The Witcher 1 oyununda yaşamıştım. Tüketilebilir silah sisteminin de olması, en basit alet olan baltayı bile birkaç vuruşta yıpratması son derece sinir bozucu.

Genel olarak, alışılması zor bir oyuna dönüştüğünü söyleyebilirim. Sonrasında kendine çekse de bu fiyat için “değer” diyeceğim bir oyun değil. Eğer beni oyalarken zorlayacak yeni bir şey arıyorsanız bir şans verebilirsiniz. Ancak büyük beklentiler içinde olduğum bu oyun, dövüş mekanikleri ve zaman baskısıyla beni hayal kırıklığına uğrattı ve oyunu oynamaktan soğuttu.