Tiny Tina’nın Harikalar Diyarında: FRP Oyunlarıyla Eğlenceli Bir Yolculuk

Tiny Tina’nın Harikalar Diyarında, FRP oyunlarıyla dolu eğlenceli bir yolculuk sunuyor. Hayal gücünüzü serbest bırakın!

admin

FRP oyunlarıyla tanışmış herkes, 20’lik zarın belirleyici rolünden haberdardır. Zira pek çok eylemin sonucu bu çok köşeli zarın şansına bağlıdır. İnanılmaz heyecan dolu anlarda düşmana saldırmayı hedeflerken, zarın sonucu hayal etmediğiniz karşılaşmalara da yol açabilir. Bu durum, FRP oyunlarının sonsuz olasılıklar dünyasına açılan kapıdır. Borderlands, loot ve komedi unsurlarının bir araya gelmesiyle büyüleyici bir parodi yaratmayı başarmıştır. Dungeons and Dragons yerine kullanılan ‘Bunkers and Badasses’ ismi, temanın ne denli eğlenceli olduğunu gözler önüne serer.

Tiny Tina, harika bir Bunker Master olarak, hayal gücüyle şekillendirdiği Wonderlands ile sadece DnD parodisi yapmakla kalmayıp birçok oyun ve filmle de alay etmektedir. Oyun süresince yüzünüzde bir gülümseme belirir ve bazen bu gülümseme kahkahalara dönüşebilir. Sonsuz içerik barındıran bu harikalar diyarı, her FRP oyununda olduğu gibi GM’in yani Bunker Master’ın yeteneklerine dayanmaktadır. Tina, her diyaloğu ustaca oluşturarak sizi farklı dünyalara davet eder. Hayal gücüyle şekillendirdiği ve kanlı canlı hale getirdiği oyun dünyasında kaybolmak son derece keyiflidir. Kafasında yazdığı hikaye bir yerde tıkanırsa “Aaa bakın, dört bir koldan düşmanlar geliyor!” diyerek sizleri tuhaf yaratıklarla savaşa davet eder ve bu da ayrı bir zevk verir.

Tiny Tina’nın Harikalar Diyarında

Tiny Tina’s Wonderlands, son yıllarda oynamaktan en fazla keyif aldığım oyun oldu. Borderlands ile olan bağlantısı ise hala devam etmekte; bu, yüz milyarlarca düşmanı alt etmek ve çıkan loot’ların peşinden koşmak anlamına geliyor. Ancak ben Borderlands’i göz ardı edemeyecek kadar seviyorum, dolayısıyla bu durum beni asla sıkmıyor. Öncelikle belirtmem gerekir ki, eğer FRP oyunu oynamayı seven biriyseniz ama Borderlands’ten hoşlanmıyorsanız, bu oyundan pek keyif almanız zor olacaktır; çünkü temelinde hala bir looter shooter yeralmaktadır. Bu noktada tam tersi düşünüyorsanız, hikaye akışı ve loot çeşitliliği sizi çok çekecektir.

Queen Butt Stalion

Tina’nın yarattığı harikalar diyarına girmeden önce, önceki oturumda neler yaşandığını da öğreniyoruz. Bu gizemli diyar, kristal bir unicorn olan Queen Butt Stalion tarafından yönetiliyor. Önceden Handsome Jack’in midillisiyken, olayları daha da ilginç hale getirmemek için Tina kraliçeye sadece kişneyerek yönetim sağlama yeteneği vermiş. Bir de olayların baş kötüsü olan Dragon Lord var. Bu klişe karakterin tek amacı, Ruhlar Kılıcı ile dünyayı ele geçirmektir. Ancak Tina’nın hayal gücüyle dokuduğu çok daha karmaşık bir arkaplan, hikayeye derinlik katıyor. Karakter yaratmaya başlarken, genelde Borderlands oyunlarındaki hazır karakterleri değil, Tina’nın geliştirdiği absürt geçmiş hikayelerini seçiyoruz. Bu geçmiş hikayeleri, oyun sırasında alacağınız yetenek puanlarının dağılımını etkiliyor.

Örneğin, nerd geçmişine sahipseniz güç ve çevikliğiniz eksi alınırken, zeka ve bilgelikte bonus kazanıyorsunuz. Bu özellikler, maksimum can, kritik şans ve element hasarı gibi etkileri artırıyor veya azaltıyor. Geçmiş hikayeden sonra, Tina’nın zahmetle oluşturduğu karakter tipleriyle tanışıyorsunuz. Brr-Zerker, yakın dövüş ustası olarak buz elementinde efsaneleşebilirken, Clawbringer yanında minik bir ejderha ile ateş ve elektrik konularında uzmanlaşıyor. Necromancer, kara büyüye meraklıların tercihi olurken; Spellshot, büyü ve silahları bir arada kullanmak isteyenlere hitap ediyor. Ayrıca, yanınıza sevimli bir mantar dostu ile birlikte oynayacağınız Spore Warden da çok eğlenceli bir seçim. Son olarak, suikastçi rolündeki Stabbomancer karşımıza çıkıyor. Ana hikaye ilerledikçe, seçtiğiniz ana sınıfa ek olarak bir yan sınıf seçebiliyorsunuz; ben Clawbringer üzerine Spore Warden’ı tercih ettim ve bir hayli keyif aldım.

Fantasy-4

Masaya oturmadan önce oynanan son oyunun iki ana karakteri olan Valentine ve Frette de masada bize bolca yol gösteriyor. Bu iki karakter, oyunun gidişatı hakkında sık sık Tina ile atışarak, sıkça sürpriz dövüş sekanslarına sebep oluyorlar. Oyun içerisinde, Valentine’ın korkaklığı ve kural tanımazlığı oldukça ilginç bir şekilde işlenmiş. Robot olduğu için mıdır bilinmez ama Frette ise tamamen kuralcı bir paladin havasında. Tiny Tina’s Wonderlands, masa oyununu havasında bir FPS olma özelliği taşıdığından, haritada dolaşırken gerçek minyatür figürümüzün bulunduğu geniş harita ile oynamanın keyfi bambaşka. Harita, zamanla farklı detaylarla şekilleniyor; örneğin, Tina cips kırıntısını masaya düşürdüğünde, bu cips meteora dönüşüyor ve yeni hikaye dalları ortaya çıkıyor.

Oyunun, masa oyunu dinamiklerinden etkilenmesi oyuncuya gerçekten FRP oynamak gibi bir hava katıyor. Zatürre bir noktada Tina’nın bir sonraki hamlesini kestirememeniz, Bunker Master’ın insafına bağlıymış hissini uyandırıyor. Düşmanları öldürürken zar atmak yerine silahlarımızı kullanıyoruz. Klasik tabancaların yanı sıra, arabalabulunabilecek bir arbalet seçeneği de eklenmiş. Bu arbaletler, olasılıkla üçlü atış yapabilen veya düşmanın dizine saplanarak onlara kötü sürprizler sunan özelliklere sahip. Ancak bir noktadan sonra arbaletler yerine tüfekler daha faydalı hale geliyor gibi geliyor.

Hero of Brighthoof

Tina’nın harikalar diyarında başkentimiz Brighthoof bulunmaktadır. Borderlands serisindeki HUB görevi gören bu şehir, özel sandıklar, kaybolan lootlar ve karakter düzenleme gibi çeşitli araçlara erişim sağlıyor. Oyunun hemen başında, bu şehri şeytani Dragon Lord’dan kurtarıp kahraman ilan ediliyoruz; ancak Tina’nın bizim için planladığı hikayede bu durum şu an itibarıyla çok bir şey ifade etmiyor. Haritanın dört bir yanında acayip düşmanlar tarafından saldırıya uğramaktan sonra, dost yüzleri görmek oldukça rahatlatıcı. Oyun süresince, özenle işlenmiş detaylarla dolu. Brighthoof içindeki tavernada, atmosferle uyumlu bir şairle karşılaşıyoruz; bulduğunuz şiirleri burada dinleyebilir ve deneyimleyebilirsiniz.

Tina’nın iç dünyası ve geçmişi, bu şiirler aracılığıyla gizemli detaylar olarak ortaya çıkıyor. Oyunun derinliğini artıran bu yansımalara dikkat edilmesi gerekiyor. Harika bir hikaye anlatıcısı olarak, Tina’nın geçmiş deneyimleriyle yoğrulmuş karakter gelişimi, Borderlands dünyası için dikkat çekici bir hali temsil ediyor. Dragon Lord’un evrenin umutsuzluk duygusunu simgelemesi, hikayeye bambaşka bir derinlik katıyor.

Dragon Lord ve 40 İskeletorlar

Oyun dünyasındaki ana düşman Dragon Lord, sıradan bir villainlıktan çok daha fazlasını temsil ediyor; zira dördüncü duvarı aşan bir karakter olarak tasvir edilmiş. Dragon Lord, oyunun farkındadır ve bu durum çoğunlukla Valentine, Fretta ve Tina’nın meta diyaloğları ile belli olmaktadır. Kendi geçmişinde yaratmış olduğu karakterlerle iletişim kurarken seslendirmesi ve performansı da dikkat çekiyor. Tüm çabaları, oyuncunun Dragon Lord’a alerjisini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Kendisi, Ruhlar Kılıcı sayesinde sürekli iskeletler üzerimize salıyor ve yerel düşman formlarından biri haline geliyor.

Gri can barına sahip bu iskeletler, belirli saldırılara karşı ekstra zayıf pozisyonda buluyor. Oyun boyunca karşılaştığınız düşmanlar içerisinde, bazıları okçu veya piyade olarak karşınıza çıkıyor; bu durum, bir zindanda her zaman tekrarlayan bir döngü yaratsa da, merak uyandırıyor. Sadece iskeletler değil, farklı düşman çeşitleriyle bir şekilde karşınıza çıkacak bir ılımlı karakter bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Sonuç olarak, Tina, herkesin içinde bir iyilik barındırdığını vurgulamak adına hikayelerinde derin anlamlar katmayı hedefliyor.

Fantastik Claptrap ve Yancıları

Borderlands evreninin vazgeçilmez karakteri Claptrap, hikaye içerisinde orijinal bir şekilde yer alıyor. İlk karşılaştığımız yan görevde, bir demircinin çırağı oluyorken, bir süre sonra onun çıraklığına soyunuyoruz. Claptrap’in sonsuz güçlü silah yapma girişimi, mizahının doruk noktalarından birine ulaştırıyor. Oyun, Claptrap’in fantastik evrende kendisine çeşitli roller bulmaya çalışmasıyla zenginleşiyor; bu da karakterin hikayeye sağlam bir şekilde oturmasına neden oluyor.

Mr. Torgue gibi önceki oyunlardan tanıdığımız başka karakterler de zaman içinde karşımıza çıkabiliyor; Wonderlands’in atmosferine uygun bir tarzda. Claptrap’i bulmak için yan görevlerin her birini tamamlamak, oyuncular için değerli bir hazinedir çünkü her bir ünlem gördüğümde yan görevlere yönelmek, beni daha çok eğlendiren unsurlar arasında yer alıyor.

The Ditcher!

Borderlands serisinin mizah anlayışına alışığız; Tiny Tina’nın göndermeleri ise birçok alanda bunu aşmaktadır. Witcher, Don Kişot, Star Wars gibi referanslarla dolu yan görev dizileri, oldukça eğlenceli anlar yaratıyor. Özellikle “The Ditcher” adlı görev, Witcher hakkındaki göndermeleri barındırarak göz dolduruyor. Görevlerdeki NPC karakterlerin işlenişi ise oldukça özenli ve keyifli bir deneyim sunuyor. Claptrap’in Jedi Ustası olarak kendini görmesi ve fantastik hikayelerin peşinden koşması, oyun sırasında meydana gelen mizahi olayları katbekat artırıyor.

Borderlands Sendromu

Oyun bu kadar övgüyü hak ediyorken, belirli eksikliklerin olması da kaçınılmaz. Eğer kendini sürekli tekrar eden bir oyun deneyimi yaşamaktan hoşlanmıyorsanız, Far Cry veya Pokemon gibi serileri göz önüne almanız gerekebilir. Ancak Borderlands oynamak isteyen biri için sürekli düşmanları kesmek ve loot peşinden koşmak da aslında çekici bir özellik. Masaüstü Overworld kısmındaki yan görevlerin çoğu birbirine benziyor; belirli sayıda düşman öldürüp ödül kazanmak üzerine kurgulanmış. Bu durum, bir noktadan sonra haritanın özenle tasarlanan detaylarını gölgeliyor.

FPS bölümlerindeki yan görevler ise metal toplayıp düşmanlarla savaşmaya dayalı. Silah çeşitliliği sayı olarak yüksek olsa da belirli bir seviyeye ulaştığınızda yalnızca güçlü bir silahla her şeyi temizlemek mümkündür. Sırtınızda güçlü bir zırh ile birlikte, zorlu düşmanlardan herhangi birini alt etmek oldukça kolaylaşır. Oyun, hikaye anlatımında yaratıcı bir yaklaşım benimsemiş, ancak oynanış kısımlarında sıkışıp kalmış gibi görünüyor. Zira yakın dövüş silahları yerine, iyi vuran bir tüfekle bölümleri bitirmek mümkün.

Borderlands oyunlarına özgü sorunlar, envanter yönetimine de yansımış; sonsuz loot sebebiyle envanter oldukça karışık hale geliyor. Dolayısıyla hangi eşyaları satmak veya kullanmak gerektiğine karar verirken sorun yaşayabiliyorsunuz. Neyse ki eşyaları favorinize ekleyip çabuk bir şekilde elden çıkartma seçeneğiniz var. Sonuç olarak, Tiny Tina’s Wonderlands, birçok farklı referans içeren eğlenceli bir RPG deneyimi sunuyor. Oyun, önem verdiği hikaye anlatımı ile karakter derinliği oluşturmayı başarırken, ister yan görevlerdeki zenginliklerle isterseniz de ana görevle eğlenceli bir oyun oynamanızı sağlıyor. Eğer Borderlands sevgisi bir başlangıç noktasıysa, bu deneyimi yaşamanız için çok sayıda fırsat var.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version